in ,

Sırrı Ayhan: Yirmi Bin Euro Nedir Ki?

Öykü

“Yirmi bin Euro’yu ben ancak rüyamda bir arada görürüm.''

Cemil sabah saat yedi otuza doğru, -1 derece soğukta Kolping Durağında müşteri beklerken, uzun boylu cüsseli, takım elbiseli, iri yarı bir adam elindeki dondurmayı yalaya yalaya taksiye yanaştı. Adam, Urdenbach’a gideceğini ama ondan önce bir dükkâna uğrayacağını, alışveriş yaptıktan sonra da eve gideceğini söyledi.

‘Bu ilginç adamdan da bir yazı alsam çok iyi olacak,’ diye düşündü. Cemil, “Peki efendim!” deyip arabayı sürdü. Yolda adama derdini anlattı. Defterini uzatarak bir şeyler yazmasını rica edince de adam, “Kalsın sonra bakarım,“ dedi umursamaz bir sesle.

Araba dükkâna vardığında oranın daha açılmamış olduğunu gördüler. Adam, “Şu deftere bir bakayım!” dedi. Biraz inceledikten sonra birkaç satır karalayarak:

“Yazdıklarımı sana okuyayım.” dedi. “Benim adım Dieter. Beni eve götüren taksi şoförü burayı anlıyor ve burada yaşamaya alışmış. Benim için okey.”

“Türkiye’den geliyorsunuz, öyle mi?” diye sordu adam. “Ben oraları çok gezdim. Antalya, Kemer çok çok güzel. Alanya’da bir ev aldım. Senin de yazlığın oranın yakınlarında mı?” diye sordu.

Cemil: “Ben daha oraları gezemedim,” dedi gülerek. “Ne Türkiye’de ne de burada bir metrelik toprağım var.”

“Hayret bir şey,” dedi adam. “Almalısın arkadaş. Türkiye yakında Avrupa Birliği’ne girecek, emlak fiyatları o zamanlar beş misli artacak. Nakit paran yoksa hemen bankadan kredi çek, ev ya da ne bileyim arsa al. Nasıl olur da oraları görmedim diyorsun? Senin ülken değil mi orası? Herhalde benimle dalga geçiyorsun değil mi?”

Cemil, Alanya’ya ve Antalya’ya gitmediğini, oraları tanımadığını söyleyince adam onu ayıplarcasına yeniden, “Anlayamıyorum, orası senin ülken, nasıl olur da oraları gezmedin?” dedi, “ben Almanya’nın tüm eyaletlerini gezdim. İnsan kendi ülkesini tanımaz mı?”

Sadece kendisinin değil, emeğiyle geçinen milyonlarca insanın Türkiye’de izine ayrılamadığını, bazı memurların bile senelik izinlerini dört gözle bekleyip, izine ayrıldıklarında evlerine kışlık kömür veya odun almak için başka işlerde çalıştıklarını anlatınca, adam inanmayan gözlerle bir süre baktı ona. “Ne olursa olsun, burada çalışıyorsun. Yirmi bin Euro nedir ki! Hemen git, orada bir ev al.” dedi ısrarla.

Cemil adamın ısrarlarına karşılık, “Ben Kürdüm. Ülkemizi dört ülke arasında dört ayrı parçaya bölmüşler. Bu ülkelerde Kürtlerin hiçbir insani hakkı yok. Ben diyorum orası benim de devletim, ama biz Kürtlere bir faydası yoktur. Sadece askerlik için bizi çağırırlar. Vergi verirken, bir de oy vermemiz gerektiğinde hatırlanırız. Dört çocuğum var. Onların okul ve diğer masraflarını zorla karşılıyorum. İyi ki eşim de çalışıyor. Onun çalışması sayesinde kimseye muhtaç olmadan zar zor geçiniyoruz. Kazancımız ancak çocukların eğitimine yetiyor.” dedi. “Bizim oralarda zengin olan da var ama fakirlerde çok fakirdir.”

O sırada dükkânın kapıları açıldı. Adam hemen inip dükkâna gitti. Çok geçmeden kucağındaki paketlerle geri döndü.

Adamın evine vardıklarında adam parayı öderken: “Dediklerimi unutma, tamam mı?” dedi, “Git, hemen bir ev al. Sonra pişman olursun.”

Cemil kendi kendine, “Yirmi bin Euro’yu ben ancak rüyamda bir arada görürüm.“ dedi gülerek.

Adam evine doğru giderken: “Anlamıyorum, gerçekten anlayamıyorum. Yirmi bin Euro nedir ki?” diye söyleniyordu.

Sırrı Ayhan

What do you think?

10k Points
Upvote Downvote

Europäischer Preis für innovativen Unterricht an vier deutsche Preisträger verliehen

DHL liefert eine Milliarde COVID-19-Impfdosen