in ,

Eleştiri Notları – 28

Muzaffer Oruçoğlu: Tohum (I)

Muzaffer Oruçoğlu-Tohum

Radikal sol kanattan gelen, edebiyatı daha tanımazken aval aval bir hayranlıkla yazılarını okuyup bilgeliğine, kültür-sanat alanındaki döktürdüklerini anlamaya çalıştığım “Tohum”un yazarı, romanını 1988-91 yılları arasında yazmış. Elimdeki 8. baskısı.

Yazar romanına ön bir açıklamayla başlıyor. Gerçeği bire bir anlattığını, kurgu yapmadığını, yaşanmış bir veya birden çok olayı aktardığını itiraf ediyor. Kimi cahil anı-roman diyor. Romanın tanımına bakmak gerekiyor. Ne olduğuna, ne olmadığına. “Tohum”da genel geçer tanımlamaları bulmak zor. Birebir düpedüz anlatı usta yazarın süslemeleriyle yine de roman olamıyor. Keşke yazar romancılığına leke sürmeyip hepsine anı deseydi, anları tarihsel önemi ve değerinden kesinlikle bir şey kaybetmezdi.

Kahramanlarımız TKP/ML’nin kurucuları. Anları ilk ayrılış ve kuruluş günleriyle başlayıp İbrahim Kaypakkaya’nın yakalanışına kadar geçen süreyi anlatıyor. İki yıllık bir süreç. Yazarın da bizzat içinde bulunup bire bir tanıklık ettiği bu süreç edebi olmayan kaygılarla gelecek nesillere devredilmeye çalışılmış. Yazarın bunları siyasi kaygılarla, belki de emir ve talimatlarla yaptığı, veya içsel dayatmalarla yaptığı ortada.

Tohum” edebiyat geleneği olmayan siyaset, radikal sol siyaset dünyamız için her zaman bir klasik olarak kalacaktır. Ama Muzaffer Oruçoğlu, Yavuz Bahadıroğlu‚dan Şevket Süreyya Aydemir‚den farklı olmalıdır. Bu eserde tam da bunu gerçekleştirmiş. Anlattıklarının içeriği değil sorun, yaşanılanlarda da değil sorun. Hatta süreci anlayabilmek için ilgi ve merakla okunduğunu da söyleyebiliriz. Ama roman tadının olmadığını, yaşanılanlardaki sayısız ayrıntının romanın olmayan kurgusunu güzelleştirmeye yetmediğinin altının çizilmesi gerekir.

Tohum” bu anlamda başarısız bir roman. Yazar için yanlış bir edebiyat türüyle piyasaya sürülmüş. Edebiyatçı bir mirasçının, ne kadar köklü siyasi geçmişi olursa olsun böylesi bir hatayı yapması anlaşılır değil. Romanda figürler yok, hayali yaratılan kahramanlar, bilinen yer, mekan, zaman yok. Birebir yalın gerçekler var, 40-50 yıl öncesine denk gelen yaşanmışlıklar var. Roman bu anlamda roman değil propaganda satırları olmuş. Edebiyatı değil siyaseti sevenlerin ilgi ve beğeniyle okuyup baş tacı edebilecekleri bir eser.

Parti hangi şartlar altında nasıl kuruldu, gerilla mücadelesine nasıl başlanıldı, bölgenin insanı kimdir, dini, sosyo-ekonomik yapısı, yaşam ve espri anlayışı nedir, nasıldır, doğası, insanı hakkında eşsiz ve derin bilgiler “Tohum”da mevcut. İbo ve arkadaşları hakkında dönemin yakın tanığından böylesi anlatıları okumak başlı başına şans. Ama Oruçoğlu gibi güçlü bir kalemin sanatı politikaya yem etmesinin bariz bir örneği bu çalışma.

Siyasilerin, döneme tanıklık eden, her bir roman, öykü, film olabilecek denli trajik, dramatik reel olayların romanı yapılamaz mı? Yaşanmışlıklar, önemli tanıklıklar anlatılamaz mı? Anlatılır tabii ki. Ama o anlatılar anı olurlar, roman olmazlar. Yaşanılanları yüzeysel süslemelerle birebir anlatmak roman değildir. Romanın tarihinde bunu başaran bir edebiyatçı yoktur. Muzaffer Oruçoğlu‚da bunu başaramamıştır, becerememiştir.

10.05.2012

06:00

What do you think?

10k Points
Upvote Downvote

Ev kiralamada açık artırma dönemi

Milli yüzücüden tarihi başarı