in ,

Neden ve nasıl “1. Hamburg Edebiyatçılar Buluşması”?

“Proje daha şimdiden uluslararası bir etkinlik olma potansiyeline sahip”

On yıllardır bu şehirde edebiyat yapan ve yaşayan biri olarak diyebilirim ki, gerek yerli edebiyatta, gerekse göçmenlerin entelektüel gelişim seyri içerisinde köşe taşı gelişmelerden birisi bu yaşanacak olanlar.

Yazar Süleyman Deveci ile söyleşi:

ALMANYALILAR – Hamburg’da gelecek hafta 11 Haziran Cumartesi günü 1. Hamburg Edebiyatçılar Buluşması gerçekleşecek. Bu konuyu etkinliğin arkasındaki isimlerden, “Edebiyatçılar Grubu”nun kurucusu ve projenin fikir babası Yazar Süleyman Deveci ile konuştuk.

Almanyalılar: Hocam daha başlarken hemen soralım istiyorum. Neden böyle bir etkinliğe ihtiyaç duydunuz? Nereden çıktı bu fikir?

Süleyman Deveci: Bu ilk buluşmayı ben bu şehirdeki edebiyat dünyasının gelişiminde tarihi bir an olarak değerlendiriyorum. Bazı arkadaşlarım bunu çok abartılı bulsalar da açıklamaya çalışayım. On yıllardır bu şehirde edebiyat yapan ve yaşayan biri olarak diyebilirim ki, gerek yerli edebiyatta, gerekse göçmenlerin entelektüel gelişim seyri içerisinde köşe taşı gelişmelerden birisi bu yaşanacak olanlar. Şüphesiz bizden önce de politik yapıların on yıldan fazla bir süre düzenli yaptıkları benzer, hatta çok daha geniş ve kapsamlı edebiyat günleri ve etkinlikleri oldu. Ama hemen hepsinin arkasında ya belli bir ideolojik yapılanmanın güçlü izleri vardı, ya da gerçek anlamda dertleri edebiyat değil daha çok siyaset olan anlayışlardı. Bu defa ama çok daha farklı.

Birilerini küçümsemek için söylemiyorum kesinlikle. Ama gerçek anlamda edebi daralmanın anlaşılabilmesi için iyi bakmak gerekir. Edebi kaygılarınız yoksa eğer bu mutlaka etkinliğinize yansıyacaktır. Gelinen noktada bu konuda en kararlılar dahi fikir üretemez, kaynak bulamaz hale gelip tıkanıp kaldılar. Gelelim neden bu defa bizlerin yaptığının farklı olduğu, olacağı konusuna. Her şeyden önce altını ben hemen her etkinliğimizde kalın çizgilerle çizmeye çalışıyorum, beni tanıyanlar da bu yerleşik anlayışımda ne denli kararlı ve ısrarcı olduğumu çok iyi bilirler. Gerek grubumuz olarak, gerek gerçekleştirdiğimiz hemen her etkinliğin ana çıkış noktası olsun bizler politik veya ideolojik kaygılardan çok edebi ve estetik kaygılarla hareket ediyoruz. Kitap da, edebiyat da ondan farklı beklentileri olanların elinden yeteri kadar çekti. Yanicesi olayı tarihi yapan yanı böylesi bir ilk buluşmayı gerçekleştirecek olanların tamamının yazarlar olması, sadece edebiyatın bayrağının taşınmasına öncelik vermeleri. Bu yazar ve edebiyatçıların apolitik şahıslar oldukları anlamına gelmez. Ama herkesin anlayışı kendine, önceliğimiz kitabın ve edebiyatın daha geniş çevrelere tanıtılıp sevdirilmesi. Bizler bu ortak paydadan yola çıktık ve öyle de hareket ediyoruz.

“Proje daha şimdiden uluslararası bir etkinlik olma potansiyeline sahip”

Peki ihtiyaç bunun neresinde diye sorsak? Var mı göçmenlerde öyle bir beklenti veya talep?

Bakın göçün altmış bilmem kaçıncı yılında yol alıyoruz. Alman edebiyatı 2008 yılındaki onlarca romanın Almancaya çevrilmesinden sonra ciddi ve köklü bir edebiyatın bizde de mevcut olduğunu anladı. Edebiyat insanın olduğu her yerdedir. Bu uzun yılların bilinçaltında yarattığı zenginliğin ucu bucağı yok. Ama bunlar henüz gün ışığına çıkmadılar, çıkarılmadılar. Nice acılar, ayrılıklar, gözyaşı, ölüm, kayıp, zarar, yaşanmamışlıklar, hasretler göçmenlerin çıkınında. Anlatılacakları günü ve zamanı bekliyorlar. Bizler bu maratonu epeydir başlattık, bundan sonra da durmayacak bu koşu, gün geçtikçe bu kervan artıp çoğalacak ve büyüyecek.

Hava, su, ekmek, para kazanmak nasıl bir ihtiyaçsa bilgi de, görgü de, insanın kendisini geliştirmesi de doğal bir ihtiyaçtır. Kitaptan, edebiyattan, kısaca sanattan başka bunun diğer bir yolu yöntemi var mı? Sadece Hamburg’da yaşayan göçmen yazarların yazdıklarını bir araya toplasanız birkaç yüz yapıt çıkar ortaya. Her etkinlik bir ihtiyaçtır, zihni, özlemi bilgiye aç göçmenin ağzına çalınan bir parça bal ile kıyaslanabilir. Onun dışında bizler bu grubu kurarak ciddi bir temel attık. Böylesi çalışmalarla da çok daha güçlü adımlarla yeni bir miras yarattığımızı abartmaksızın söyleyebilirim. Bu saatten sonra bu göl maya tutmuştur, sarsılabiliriz belki ama yıkılmamızın imkânı yok.

Peki bu yanıtınızla hemen grubunuza gelelim. Kimsiniz, nesiniz, necisiniz? Grubunuza nasıl üye olunuyor?

Derdinizin edebiyat olması ilk ana şart. Bir eserinizin yayınlanmış olması diğer bir şart. Ama en önemlisi de, bizim de gözümüze kestirdiğimiz bir çok adayımız olmasına rağmen kesinlikle birilerine gidip, gel grubumuza katıl diye bir yaklaşımımız yok. O yazar kendisi bize gelmeli, resmi olarak sözlü veya yazılı bizzat kendisinin ben grubunuza katılmak istiyorum demesi gerekiyor. En önemli beklentimiz de tabii ki haftalık toplantılarımıza düzenli katılması, henüz hiçbir kaynağımız olmadığı için düzenli aidat ödemeye razı olması. Ben tek başıma yeterim, böyle yazarlar oluşumuna ihtiyacım yok, en iyi ben yazarım, ben konuşuyorum diyorsanız zaten kimyalarımız uyuşmaz dışarıda kalın. Sırf meraktan gelenlerin nasıl elendiklerini ilk adımlarda kamuoyu da gördü. Hayatı, çalışmalarını, kendisini ciddiye alan yazar olması, olayın magazinsel yanıyla değil de gerçekten de edebi yanıyla ilgilenen insan olması çok önemli.

Kimciyiz neciyiz sorularına verilecek tek bir yanıtım var. Bizler edebiyatçılarız, dertleri, tasaları edebiyat olan bir avuç yazarız diyebilirim. Gerisi işin dedikodusu, iftirası, kara çalması aldanmayın.

Hocam gelelim olayın nasıl olacağına. Siz Almanca da eserler veriyorsunuz. Alman kültür ve edebiyat dünyası bu işin neresinde? Onlardan da destek alıyor musunuz?

Şu destek olayı hakkında birkaç açıklama zorunlu. Yazarlara çağrı yaparken onlardan cüzi miktarda da olsa para istemek zorunda kalmak ağırımıza gitti. Ama hiçbir maddi kaynağı olmayan, her türlü masrafı cebinden ödeyen bir grup olarak küçük detaylara takılıp kalmadık. Mevcut her imkanı değerlendirilemeye çalıştık. Koca şehirde edebiyatı, kitabı seven bir tek sponsor bulamadık iyi mi?

Nefret edilen Türkçe mi, edebiyat mı, yoksa şahıslar olarak bizler miyiz ben şahsen anlayamadım. O kadar mı topluma zararlı bir uğraşı içerisindeyiz insan sormadan edemiyor. Yakınmak ama hiçbir sorunu çözmüyor. Katılımcıların maddi katkı sunmak zorunda olmalarına anlayışla yaklaşmaları sevindirdi.

Yerlilerin olaya yaklaşımı yani Almanlar meselesine gelince. Yanlış hatırlamıyorsam 2012 veya 2013 de bu şehirde kimler, neyin, nasıl edebiyatını yapıyor diye bir araştırma yapmıştım. O zaman şehrin kültür kurumlarıyla ilk temasım oldu. Kırka yakın yazar ve yüzden fazla eserini listeleyip paralel topluma vurgu yaparak bu yazarlarla ve edebiyatçılarla Alman kültür ve sanat dünyasının yakınlaştırılması gerektiğini savunmuştum. Tepki olarak da havalı bir mektup almıştım. Allahım cehaletin burnu havada olunca nasıl da zavallı görünüyor.

Bu yılın başlarında grubumuzla yılın programını çıkartırken bir öneride bulundum. Grubumuzdaki yazarlar Hamburg hakkında birer hikaye yazsınlar bunları Almancaya çevirelim, beş-altı tane de Alman yazar bulup onlar da Hamburg’u anlatan ortak bulacağımız bir konu hakkında bizim gibi hikayeler yazsınlar, Türkçe’ye çevirelim. Resmi kültür kurumları ile ilk ortak çalışmaya imza atalım ve bir antoloji ile hem Alman hem de göçmen edebiyatseverleri selamlayalım önerisinde bulundum. Aynı “Hamburg’da Hayat” daki İranlı Şair Reza’nın ki gibi bir tepki aldık. Zır cahil bir sorumlu kadın başvuru tarihinin geçtiğini, kendi kıstas ve kriterleri olduğunu söyleyip kestirip attı. Ben yıllardır söylüyorum paralel toplumu Alman devletinin yanlış kültür ve sanat politikaları yaratıp besliyor, yok olmaması için elinden geleni yapıyor diye. Bu bir hükümet değil resmi devlet politikasıdır diye. Almanca değil Türkçe diye de aşağılayıp küçümsüyorlar. Oysa hangi dili kullanırsa kullansın edebiyatçılar insanı, hayatı, bunlara ait ne varsa onu anlatırlar. Bu dayatmalar, angarya, zorbalık neden? Ayrıca Alman resmi makamlarının göçmenlerin entelektüel gelişimine katkı gibi bir derdi neden olsun. Var mı böylesi konularla ilgilenen bir birimleri? Varsa da cahil birini baş köşeye oturmak kaçınılmaz yabancılar politikası. Böylece kendi yağımızla kavrulacağımızı anlayıp kabullendik. Bence olayın bu tarafının o kadar da önemi yok. Kendilerine hayrı olmayanlardan size hayır beklemek saçma. Aslolan bence yazmak, üretmek ve anlatmaktır diyorum. İyi, doğru ve güzel şeyler yazarsanız bir gün onlar da kapınızı çalacaklardır. Edebiyat her türlü engeli ve cehaleti aşmaya muktedirdir.

Peki Türkiye’den…

Bakın mevcut siyasi iktidarı bir yana bırakalım başka bir iktidar da olsa yurt dışında yaşayan yazar ve edebiyatçılara yaklaşımları her daim şüpheli olacaktır. Zira kimdir bunlar, necidirler, ne yazıyorlar diye onların da kendince kaygıları şüphesiz olacaktır. Sosyalizasyonu Türkiye’de atılmışları dışarıda bırakırsanız eğer göçmenleri kitapla, edebiyatla tanıştıran çevre 12 Mart, 12 Eylül ve Kürt isyanı dolayısıyla buralara gelen ve siyasi faaliyetler yürüten çevrelerdir. Ama olayın doğası gereği bundan öteye de gidememektedirler. Bu işler siyasilerin değil edebiyatçıların görevidir. Kitap ve edebiyat maalesef aşırı politize bir ortamın şamar oğlanı gibiler. Oysa siyasetin edebiyatın ele alacağı konularından sadece birisi olabileceğini iyi görmek ve anlatmak gerekir. Ne olursa olsun Avrupa ile Türkiye arasında birkaç asırlık bir uygarlık mesafesi var unutmamak gerekir. Anlaşılmayı beklemek saflık olacaktır.

Şimdi buralarda öyle veya böyle işleyen oturmuş bir demokrasi var. Her şeyden önemlisi düşünce özgürlüğü var. Uzun yıllardır buralarda yaşayan bizler için yazarken kalemimize, anlattıklarımıza sansür uygulamak nedir bilmiyoruz. Çoğu zaman buralarda gayet sıradan ve basit ifadeler diyebileceğimiz mevzular, Türkiye’de neredeyse devlet düşmanlığıyla, vatan hainliğiyle eşdeğer. Bu ve benzeri sorunları kendimize dert etmek, bunlarla uğraşmak (onların deyimiyle) biz gariban göçmen yazarlarını aşan çalışmalar. Yanicesi Türkiye’yi pek o kadar ilgilendirdiğimizi sanmıyorum. Önyargılarla bize yaklaştıkları malum. Şahsen beni de zerre kadar ilgilendirmeyen bir mevzu memleketin hali ve bize bakış açıları. Bizler göçmen edebiyatı yapıyoruz. Oradaki edebiyattan da fersah fersah uzağız. Ben onları garibanlar olarak görüyorum, başka sohbetlerin konusu, bu ucube yarım yamalak halleriyle bizleri küçük görmelerine şaşıyorum. Oysa ben her bir yazar dostumuzla, hatta yazar adaylarıyla olağanüstü çabalar sergileyip mucizeler yarattığımıza inanıyorum. Başlı başına bu koşullar altında kitap yazmak, edebiyat yapmak bile bence gerçek kahramanlığın daniskası.

Edeiyatçılar Grubu (Gülderen Arık, İlhami Akter, Süleyman Deveci, Okan Oruk)

Peki sona gelirken hangi konu bu ilk buluşmada ele alınacak biraz da ona değinin?

Buna çok kafa yordum. Gruptaki arkadaşlarıma da uzun uzun detaylı argümanlarla açıklamaya çalıştım. Kısaca madem kendi çapında da olsa yepyeni bir çalışmaya imza atıyoruz en başından olaya başlayalım dedim. Kamuoyu bizi ne kadar tanıyor malum. Bu anlamda önce kendimizi anlatalım, kendimizi tanıtalım dedik. İlk buluşmada yazarlar kendilerini veya eserlerini anlatsınlar gerisi kendiliğinden gelecektir diye düşündük. Daha çok merhaba tadında bir tanışma olacak. İkinci buluşmamızın birkaç günlük bir veya birden çok konuyu, çok daha farklı boyutlarda ele alacağını söylemek müneccimlik sayılmamalı. Katılımcı dostlarımız kendilerine tanınan süre içerisinde kendilerini veya eserlerini anlatacaklar. Ama etkinlik süresi boyunca daha çok ikili sohbetler olacak, hem yazarların kendi arasında, hem de yazarlar ve okurlar arasında. Ayrıca yazarların eserlerini da imzalı olarak alabilecekler. Proje daha şimdiden uluslararası bir etkinlik olma potansiyeline sahip. Ben ses getiren bir etkinlik olacağına canı gönülden inanıyorum. Ses getirecek derken magazinsel anlamda değil, göçmenlerin yüreklerinde kalacak, bilinçlerine hitap edecek, zihinsel açlıklarına hitap edip bir nebze de olsa giderecek bir çalışma olacağını şimdiden söyleyebilirim.

Yerel basın ilgi göstermiyor, ben hiç bir yerde böylesi büyük bir etkinliğin haberini görmedim?

Bir kaçı dışında zaten herhangi bir avantaları yoksa haber yapmadıklarını Hamburg kamuoyu çok iyi biliyor. Yeteri kadar teşhir olmuşlar benim gözümde. Ayrıca da çoğu ihbarcı bunların malum. Üzerinde konuşulmaya bile değmez.

Hocam bu aydınlatıcı bilgileriniz için teşekkür ediyor başarılar diliyoruz.

Rica ederim.

04.06.2022

What do you think?

10k Points
Upvote Downvote

GTECH AKADEMİ, GENÇLERLE GELECEĞİ YAZIYOR

festival408 11. yılında “tema/s/sız” temasıyla sanatseverlerle buluşuyor