in ,

Ali Şeker: İNSANIN BİR DÜŞÜ OLMALI

Makale

İşte güzel düşleri bir daha aklına getir. Herkese bu bir günaydındı, bilin istedim…

Kendimi alıkoyamadığım tek bir yer vardı, o da sokaktı. Çünkü sokakta hem hareket hem de devingenlik vardı. Ve üstelik de farklı – farklı insanlarla birlikte, bir arada yürüdüğümüz kamusal bir alandı…

İşte güzel düşleri bir daha aklına getir. Herkese bu bir günaydındı, bilin istedim…

İnsan inanmasa da, bazen yenilebilir bir takım isteklerini bırakabilmeli. Gökyüzü ve yeryüzünün bizden sakladıkları, çözülemeyen birkaç gizini kaçımız sayabiliriz, her şey apaçık ortada. Ama insanoğlunun çözülemeyen onlarca gizli penceresi var, henüz aklının öngöremediği ne tilkilikleri vardı kafasında…

Herkese bir ekmek düşecekti, “ benim düşümde bu. Biliyorum, eşitliği yaşamın her alanında sağlamak mümkün değil. Ancak hukuksal yönüyle, eşit bir vatandaşlık temelinde böyle bir seçeneği tartışmasız kabul etmek, doğru okumak, bugünün dünyası için daha doğru bir seçenek ve bu seçenek ulus devletler için şimdilik bir zafer olabilir. Eğer otokratik bir hükümet sistemine geçmemişse. Çocuksu: Toprak kokulu çakırkeyif bir yağmur çiseler sokaklara. Pencere kenarına usulca ilişir, ölgün bir güz güneşinin çıkmasını düşlerdim kendimce. İçim açılır çocukları sokakta gördükçe. Daha akıllarında, ne dal ne de budak birbirlerine sarılmışlar sevgiyle… “ Kent alabildiğine yalnız ve gürültülü bir akşama hazırlanıyor. Kırılmış, küskün insanlar kümesi, çok katlı hanelerde kendi sesini kendileri işitmez olmuş. Kimi insanlar vardı, yaşamın acı tatlı yanlarını bilmeden, anlamadan gidenlere de sen bakma. Yerli yersiz, bakışları dalgın, düş görmez, alışılmış insana benziyordu. Öyle kolay – kolay gitmezler, boynu bükük kişilerim. Her insanın anılmaya değer güzel bir yanı vardı. Hoşnut olmadığımız bir yaşam, bata çıka yol alıyordu. İyi mi, kötü mü, henüz bunu kavramayanlar çoktu, susardık… Yaşamın bir yerinde gelip yapışan salgın hastalıkları hiç düşünmezdik, oturup seyrederdik kendi hanemizde, başımıza gelmeyene kadar. Ah olsun, oh olsun ‘ larla yolculardık!.. Oturduğum kentin Çatalkaya mahallesinde hemen – hemen her evde, yer – yer bir ya da iki kişinin Korona virüsün üçüncü varyantı olan Omicron vakasına yakalanmıştı aynı çatı altında. Günün unutulmuş bir zamanında, ellerimiz koskocaman yalnızlıkları tadıyor. Bir çocuk kırık bir yürekle yatıyor, ellindeki cep telefonuyla. Annesinin yüzündeki mimikleri unutmuş, kendi gamzesinde. Artık analarda masal anlatmıyor. On dört günlük karantina süresini bir haftayla sınırlayan sağlık bakanlığı genelgesi tam da bu salgının çok çabuk bulaştığı bu kış mevsiminde, ilaçsız kendini izole et anlayışıyla baş başa bırakan ehli keyif a sosyal bir devletin vatandaşına reva gördüğü bir genel sağlık sorunuydu. “ Ki bu yaşanan güneş, kış güneşiydi. “ Evimizde okuyan üniversite öğrencisi kız ‘ ımız her ne kadar ortada bir kan bağımız olmasa da, kızımız olarak kabul gördüğümüz

Berfin “ Yeni yıla başka bir kentteki üniversite arkadaşlarıyla birlikte girmek istediğini, bizlere söylemesi üzerine bu isteğini gayet olumlu karşıladık. Dört günlük kısa bir ayrılıktan sonra yeni yılın 03. 01. 2022 pazartesi günü akşama doğru eve geldi. Çok kısa bir hoş geldin ‘ den sonra yorgun olduğunu söyleyip kendi odasına çekildi. Diğer gün erkenden kalkıp okula gitti. Akşamüzeri eve dönünce, önce okula gittiğini daha sonra ise kendini iyi hissetmediği için PCR testini yaptırmak için Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesine gidip test yaptırdığını söyledi. Ve o akşam kendini hem yatak hem de çalışma odası olan evimizin bir kaç metre karelik alanına izole etti. Beş günlük bir izolasyondan sonra tekrar PCR testi yapmasına dair gelen bir mesajla hastaneye gidip test yaptırdığını ve gün içerisinde kendisine bir mesajla pozitif veya negatif olduğunu bildiren bir bildirimin cep telefonuna mesajla geleceğini söyledi. Ve sonrasında testinin pozitif olduğu bilgisiyle karantina süreci bizimle birlikte devam etti. Omicron varyantının vaka sayılarını çoğaltmasının ardından 14 günlük karantina sürecinin düşürüldüğünü açıklayan sağlık bakan, “ Pozitif vakaların karantina süresinin “ 5 gün olarak belirlendiği bilgisini medyayla paylaştı. Pozitif vakaların 5. gün test yaptırmaları durumunda eğer test sonucu negatife dönmüşse karantina süreci sona erer. Son üç ay içerisinde hatırlatma dozu aşısı olmuş ya da hastalığı geçirmiş kişilere ise karantinaya alınmaz notunu düştüğünü öğreniyoruz…

Ege güneşi altındaki körfezin canlılığına martılar eşlik ediyordu. Gökyüzünün berrak maviliğine yer – yer serpilmiş, beyaz bulutların yakıcılığı ve kasveti henüz günün havasına bulaşmamıştı. İstese insan ne düşler görebilir, düş bu…

İnsan bir kez rüzgâr yemeye görsün. Yüz ifademiz, gerginlik, yüzümüzü yormuş, kötülüğün izleri bu. “ Bazen bir çaresizliğin ortasında bile, yeni fırsatlar insanın karşısına çıkabilir. ” Ne kadar kötülük varsa, hepsini size bırakıyorum. Ne kadar küçük hesaplar, ne kadar iğrenç, sonra büyük bir çoğunluğu temsil eden, bir toplumda isteklice var olmaya çalışanlar, onu da yine siz basın bağrınıza. Bütün bunları elimin tersiyle itebilirim. İhtiraslarınızla baş başa kalın. Lüks, itibar, emir gücü, hayranlık, bir gülüşe âşık olmayı da hepsini size bırakıyorum. Öğrenilmiş, ezberlenmiş- edinilmiş, yürekten kaynaklanmayan düşünce kırıntılarının sırıtkanlığını da size bırakıyorum. Her düşüncede bir ayrıntı, yine karşıt uçlar egemenlik kuruyor. İnsanoğlu doymak bilmeyen, dinmek istemeyen bir isteğin kölesiydi. “ Sevgi bir yerlerden çıkıp gelir mi, karşımıza korkusuzca. Ve belki de, sevgi biraz ötede özgürlüğe el sallıyor. Ne dersiniz!.. “ Üniversitelerin 2021 – 2022 eğitim öğretim akademik takviminin 13 Eylül itibariyle başlamasıyla birlikte, her yıl üniversite öğrencilerin bilimsel eğitim – yurt ve sağlıklı barınma hakkı, sorunsalı gündeme gelir. Anayasada var olmasına rağmen sosyal bir devlet olan bir ülkenin eğitim ve öğretim alanını tarikat ve cemaatlere terk edildiği, bir gün gibi, bir güneş gibi ortada. Devlet destekli diyanet işlerinin devasa imamet ordusunu saymıyorum bile. Bu çerçevede İstanbul, Ankara ve İzmir gibi bu büyük kentlerde, ekonomik koşullardan dolayı herhangi bir yurda yerleşemeyen veya yer bulamayan öğrencilerin aileleriyle birlikte kesintilide olsa günlerce seslerini YÖK ve hükümete duyurmak için bu büyük kentlerin parklarında sabahladılar. Ve yine, bir çözüm sözü yetkilerden almadan sessiz sedasız dağılmak durumunda kaldılar. Ya da bu büyük kentlerin karakollarında, bir gecelik müdavimleri arasında yer almaya başladılar. Bilimsel demokratik bir eğitim, sağlıklı bir barınma talebinin var olan anayasada bir suç teşkil etmediği için “ ne kadar da terörle iltisaklı “ deseler de “ öğrenciler eylemle taçlandırdıkları bu haklarından dolayı, diğer günün ertesinde nezaret ettikleri karakollardan bir – bir bırakılı veriliyordu. Evet, ortada hukuksal bir anlamda bir suç yok ama keyfi bir tutuklama söz konusuydu. İşte bu üniversite öğrencilerinin genel sorunsaldan dolayı, bir genç kızımızın amcası bizi arayarak benim yeğenim İzmir Karabağlar Demokrasi üniversitesinin Müzikoloji bölümünün dört senelik bölümünü kazanmış, eğer uygun görürseniz yeğenim sizde yatılı kalarak üniversite hayatına devam etsin. Ben ve eşim dünürümüzün bu talebini gayet memnuniyetle karşıladık…

Ey, toplum düzenine yön veren kutsal kurucular! Cumhuriyet sisteminin kaç türlü halinin var olduğunu biliyorsunuz. Darbe dönemlerinin bile, kendine göre bir hukuk sistemi vardır. Siz seküler – laik kravatlı kişiler, toplumun farklı bir yöne doğru gittiğine inanmak zorundasınız. Bugünün sorumluluğunu paylaşmamaya ant içmiş bütün kişilikler. Bunu artık böyle bilin. At nalına benzeyen masalarda oturanlara, ayıbımı gösterdim gizlice. Ben Enes Kara tıp öğrencisi… Sürü başkanımız şoförmüş aynı zamanda. Ortalık çok soğuk, çok üşüyoruz. Bu yolun bir yerinde, şimdi durup savrulmuşluğumuza hep birlikte bakacağız.

Avrasya çağı, altın çağı, dolar çağı, alabildiğine yoksulluklara düşmüş, itaat ve biat çağı, üniversite öğrencisi milli eğitimin koca – koca tıp kitaplarının içine gömülmüş kimi ilgilendirir, egemenlik alanı mili ve yerli. İşaret parmağını gözlerinde mühürleyip, barıştan daha iyi bir dünyadan söz eden birileri her zaman vardı. Hiç kimse yumuşak başlıların sözüne aldırmıyordu, bilirsin mücadelesiz olmuyor. Düzeni dirliği yerinde olanlar, hep aynı takımın adamları, işi başından aşkın kişiler. Her şeyde onlar ustadır, ancak doyurur karnını… Sokakta yürüdükçe, yanında tanış birileri beliriyor. İşte yine bizimlesin burada, yüreğin o sıcaklıkla sevmeli insanları. Sen sokakta – işyerinde, bir fabrikada, evde, kentin milyonluk kalabalığındaki, insan… Hani rüzgâr esse aramızdan su sızmazdı bu topraklarda. “ Yine de, sen silme – silme insandın. İnsan kokusunu duydum ve sarıldım ona bir umut, bir umut…”

İnsanlar vardı, gözlerin bizlere verdiği çok renkliliği ya da ormanın içindeki ağaçların çeşitlerini bilirlerdi. Bil cümle aşk ve ayrılıkların dilini bilirlerdi. Korkmamak gerekir, yaşamakta bir savaşımdı. Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir, demekle olmuyor, bu…”

Ali Şeker

What do you think?

10k Points
Upvote Downvote

„Aktif Hassas Hava Örneklemeli Yangın Algılama Dedektörü”

İthal kamyon çekici pazarının değişmeyen şampiyonu: MAN