in ,

Helalleşilecek Adam: Alekos Papadopulos

İbrahim DİZMAN

“Menderes oradaydı ama içimde en küçük bir öfke, kin yoktu; düşmüş insana üzülünür sadece. Bilmem, o, İstiklal Caddesi’nin yağmalanmış halini görünce üzülmüş müydü?”

Aleko Papadopulos, adını şimdi çok kişi bilmese de ülkemizin en kıdemli gazetecilerinden biriydi. İstanbul’da bir zamanlar ‘Embros’ adlı Rumca bir gazete vardı. Alekos Papadopulos da 1955’te, 6-7 Eylül olaylarının ardından bu gazetenin yayın yönetmenliğini devralmış, yağma ve talanın acısını üzerinden atamayan gayrimüslim yurttaşların sesi olmuştu.

Öylesine kederli ama cesur sesti ki bu dönemin Başbakanı Adnan Menderes’e ve bütün dünyaya camianın hissiyatını duyurmaktan çekinmemişti: “Bu ülkede kalacağız” diyordu, “Burada yerimizde kalacağız. Kiliselerimizi yeniden yapmak, ölülerimizi gömmek, okullarımızı, işyerlerimizi, evlerimizi toparlamak için biz Rumlar düştüğümüz yerden doğrulacağız. Doğduğumuz, büyüdüğümüz, dedelerimizin ve babalarımızın -şimdi kırık dökük de olsa- mezarlarının bulunduğu bu ülkede kalacağız.”

Bu sesleniş ülke içinde ve dışında epey yankı yaratmıştı. Tarihin cilvesi belki; Aleko Bey, beş yıl sonra Yassıada duruşmalarında çevirmenlikle görevlendirilmişti.

“Menderes oradaydı ama içimde en küçük bir öfke, kin yoktu; düşmüş insana üzülünür sadece. Bilmem, o, İstiklal Caddesi’nin yağmalanmış halini görünce üzülmüş müydü?” diyecek kadar gönlü geniş bir insandı.

Alekos Papadopulos, ‘Embros’taki seslenişten dokuz yıl sonra, 1964’te, kucağında üç yaşındaki oğlu, kolunda sevgili eşi Eleni Hanım ve tek bir valizle ülkesini terk etmek zorunda kalmıştı. Bu topraklarda dünyaya gelmiş, okullarında okumuş, askerliğini yapmış, vergisini vermişti; sade bir yurttaş olarak, doğduğu kentin sokaklarında, meydanlarında, çarşılarında ömür sürmeyi, mutlu olmayı umuyordu ama Kıbrıs’ta yaşananlar, politik çekişmeler, onu hiç bilmediği, tanımadığı bir kente, Atina’ya savurmuştu.

Bu ülkeyi terk etmek zorunda kalsa da yaşananları, tanık olduklarını kalbine gömerek hayata tutunmuş; bu tutunmanın en sağlam kökünün Anadolu’da olduğunu hiç unutmamış, yaşamı boyunca Türk-Yunan dostluğu için çaba göstermişti. Yunanistan’da yayımlanan ‘İmera’, ‘Kiriks’, ‘Ethnos’ ve ‘Ethnikos’ adlı gazetelerde bıkmadan usanmadan dostluğu, kardeşliği savunan yazılar kaleme almış, iki halkın acılara tutsak olmadan birlikte mutlu olabileceği tezini işlemişti. Bu çabası Türkiye tarafında da karşılıksız kalmamıştı. ‘Politiki Epoptia’ dergisindeki makaleleri ile 1989 Abdi İpekçi Barış Ödülü’ne değer görülmüş ve bundan büyük onur duymuştu.

İki halkın birbirine çok benzeyen milliyetçi davranışları üzerine bir kitap yazma fikrimi Yunanistan’da yaşayan ve yayıncılık yapan, çevirmen Şebnem Arslan’a açtığımda “Aleko Bey’i yazın, çok ilginç olabilir” demişti.

Türkiye’de Heyamola Yayınları’ndan, Yunanistan’da Iason Books ve Eptalafos Yayınları’ndan çıkan ‘Kardeşim Gibi’ adlı ortak kitap böyle doğdu. Kendisiyle karşılıklı onar adet mektup yazmış iki tarafın tavrını irdelemiştik. 2016’da yayımlanan ve her iki ülkede de üç baskı yapan kitapta Alekos Papadopulos, alacakaranlıkta kalmış kimi olayları kıdemli bir gazeteci nesnelliği ile anlatmıştı. Bir süre sonra buluşup İstanbul sokaklarında birlikte yürürken, bunca yıl sonra neler hissettiğini sorduğumda “Sinirlenmiyorum, kinim de yok. Sadece kırılıyor ve insanca yapıcı düşünen başkalarını da kırıp incitmekten çekiniyorum” demişti. Fırsat buldukça İstanbul’a gelen, çocukluğunun mahallelerinde dolaşan, İstiklal Caddesi’nde gençliğine dönen, “tek isteğim İstanbul’da iki metrekarelik bir mezar yerimin olması” diyen Aleko Bey’i 15 Kasımda, 87 yaşında, Atina’da yitirdik. Kardeşim Gibi’deki mektuplarındaki kimi sözleri hayata ve iki ülke insanına vasiyet gibiydi: “Senin bu yaşlı romantik arkadaşın insana inanıyor sadece. Ne uyruğa, ne lisana, ne de inanca…”

Alekos Papadopulos’a her iki ülke de borçludur. Hayatı boyunca ruhunu saran hüznü, kopardıkları kenti, gölgeledikleri çocukluğu, karattıkları gençliği, dostları ve hayalleri için borçlular; helalleşmek artık işe yaramayabilir ama o zaten kendisi için değil, çok sevdiği iki ülkenin, aşkla bağlı olduğu Anadolu insanının geleceği için istiyordu bunu; çünkü sadece insana inanıyordu.

Yunanistan Anadolu kökenli bir aydınını yitirmedi sadece; Türkiye de en yaşlı gazetecilerinden birini yitirdi. Güle güle Alekos Papadopulos.

BirGün

What do you think?

10k Points
Upvote Downvote

Spurensuche Gartenschläfer

Work4Germany Fellowship-Programm geht in die dritte Runde