in ,

Kin gütmek

Deneme

Kin bu kısa hayata da, bu küçük dünyaya da yakışmıyor.

Kimileri bunun gayet insani bir özellik olduğunu, herkeste var olduğunu iddia edebilir. Kindarlık içimizde mevcut bir virüs. Bünyeye benliğe hâkim oldu mu durum vahim. İnsanın düşmanına veya kendisine ağır darbeler vurmuş, büyük acılar çekmesine sebep vermiş şahıslara veya kurumlara kin duyması belki anlaşılır, belli bir noktadan itibaren hatta kabullenilebilir. Ama insanın yakınlarına, eski dostlarına, akrabalarına kin gütmesinin, düşmanlık gütmesinin arkasında ne olabilir? Eziklik, kişilik bozukluğu, yetersizlik, geçim derdi, kıskançlık, politik veya felsefi sorunlar? Hepsi veya hepsinden bir parça.

Kin, yasal olarak birçok düzenlemelerden nasibini almış. Örneğin bireysel kin güdülmesine pek yanaşılmasa da halkın arasına kin tohumları ekmek yasak, bir sürü cezası var. Bunu basın yayın yoluyla yapmanın cezasının daha bir yüksek olması iyidir. Bu yasaların maalesef iktidarı ellerinde bulunduranlara işlemediğini tarih baba ve dünya alem bilirler. Siyasiler parti kampanyaları, özellikle seçim dönemlerinde daha çok oy veya taraftar topluyoruz ayağına insanları birbirlerine kışkırtırlar. Bizde de son yüz yılın tarihine bakanlar bu ilkelliği görürler. Benim gibi düşünmüyorsan, benim inandıklarıma inanmıyorsan öl geber! mantığı irili ufaklı nice fikir fukarasında görünür.

Ama insanın bir de kendi vicdanı var. Hangi vicdani sorumluluk ve hesaplaşma kin duymayı, gütmeyi kabul eder. Kin insanın kalbini de, beynini de yakar kavurur. Önüne geçebilmek her babayiğidin harcı değildir. İrili olsun, ufak çaplı olsun kinin her türlüsü ruhu ve bünyeyi yaralar, zehirler, gittikçe taşınması ve tahammülü zor bir hale bürünür. Patlamadan da aklı başında hiç kimse şapkasını önüne alıp ne olacak benim bu kinimin hali demez. Zira o kılıç kınından çekilmiştir bir kere. Yaralamadan, kan akıtmadan, acıtmadan o zamanla zehirleyen kin dinmez, durulmaz.

İnsanın kalbi sahiden de her daim öyle büyük olsa, sürekli affetse, bağışlamayı, özürü kabul etmeyi bilse kine ne hacet? Kötülüğün önemli malzemelerinden birisidir kin. Hem de en tehlikelilerinden. Kin tohumları ekildiğinde ne zaman ürün vereceği bilinmez. Kin büyür büyür, büyüdükçe nerede ne zaman nasıl patlayacağı kesitirilemez. Günü gelir pişmanlıkların hiç biri fayda getirmez. Nihayetinde insan kedi canlı değil, bir çok hayatı yoktur sadece bir defa yaşar. O hayatı nasıl şekillendirip nasıl yaşayacağı üç aşağı beş yukarı kendi ellerindedir.

Kinin panzehiri tabii ki sevgidir. İnsan sevgisi. Hayvan, bitki, çiçek, doğa sevgisi. Tarih, tanrı, canlı sevgisi. Başka bir ilacı, dermanı, karşıtı yok kinin. Kin ayıp, yasak, tabu olmalı, edilmeli. Kınanmalı kindar insanlar, düşkün ilan edilmeli, toplumdan uzaklaştırılmalı. Ağzını kin söylemleriyle açanlar susturulmalı, o ağızlar kapatılmalı. Dinlenmemeli, ciddiye alınmamalı. Sevginin paylaşımı da, özveriyi de, dayanışmayı da, birliktelik ruhunu da gelişip güçlendirdiğini söylemem yersiz.

Merhamet, şefkat, aşk, sonra içselleştirilmiş hoşgörü kinin birinci dereceden düşmanları, yok edicileri, hayat hakkı tanımayanları. Onlar da yine her insanda varlar. Hangisinin ağır basacağına yine insanın kendisi karar verir. Deneyimleri, eğitimi, öğrendikleri, terbiyesi bunların hangisinin baskın çıkacağında önemli rol oynarlar. Sosyal ve kültürel birikimler, entelektüel çap bu anlayışın güçlenmesinde veya zayıflamasında önemli yer kaplarlar.

Kini kapıdan, bacadan, pencereden içeri sokmamak, günlük hayatımızda kesinlikle yer vermemek lazım. Kindar konuşanları, dimağları zehirleyenleri, kini konuşanları susturmak, susturulamayanların yanından uzaklaşmak lazım. O tür yazı, ifade, anlatımların, lafların karşısında durmak lazım. Kin bu kısa hayata da, bu küçük dünyaya da yakışmıyor. Def edilmeli, insan evladı kovmalı onu hayatından.

03.11.2021

What do you think?

10k Points
Upvote Downvote

Jetzt bewerben für internationalen kulturweit-Freiwilligendienst 2022

Dr. Günther Matheis neuer Vize-Präsident der Bundesärztekammer