in ,

YAZI BEKLERKEN

Öykü

Cem İtalya ‘nın ona çok öncelerden cazip gelişini, sezgilerinde yanılmadığına bağladı.

“Magda ‘nın İtalya’dan yeğeni gelmiş” dedi Simin hanım. Bunu aslında kocasına söyledi. Ama ilgilenen Cem oldu. Nevzat bey gözünü gazeteden ayırmadan “yaa!” dedi yalnızca. Cem o saniyeden itibaren Magda teyzeye uğramak için sabırsızlanmaya başladı.

Claudio tam da düşündüğü gibi bir kızdı. Bu ince ve uzun boylu İtalyan güzeli oralardan gittikten sonra dahi titreşmeye devam etti yüreği. İnsanın içini ısıtan bakışları kusursuz bir dünyanın kapılarını açıyor, saçlarının kokusu, teninin yumuşaklığı, duruşu, saklayamadığı arzulu dudakları aklını, fikrini ele geçiriyordu.

İlk zamanlar Cem’in tatlı bir yaz rüyası gördüğünü düşündü herkes. Hem sonra kim bu sahillerden etkilenmez, hangi genç güneşe, aya, yıldızlara, suyun kıpırtılarına kayıtsız kalabilirdi. Üstelik kızın Levantenlerin yakını olması iyi haberdi. Muhafazakâr bir aile kızının oğullarının başına açabileceği dertlerdense…

Cem İtalya ‘nın ona çok öncelerden cazip gelişini, sezgilerinde yanılmadığına bağladı. Oralardan bir çağrı vardı ötelerden beri. Claudio bu çağrıya dâhildi. Gözle görünmeyen iplerle bağlanmışlardı birbirlerine… Onun almaçtaki sesi, zihninde beliren yumuşak çehresi, ateşli mektupları, sevgilisini beklerken geçirdiği sıkıntıları atlatmasını sağlıyordu. Onun bu konudaki kararlı tutumu kardeşlerince hastalıklı bulunuyor olmadık alaylara, tuhaf şakalara maruz kalıyordu.

Claudio bu yaz farklı bir tatil planlayarak Akdeniz sahillerine çevirmişti gözlerini. Orda üç gün burada iki gün gezerek Ege kıyılarına döndüler. Gözlerden uzak alabildiğine özgür, alabildiğine taşkınlardı. Kitaplarını kaptıkları gibi tenha köşelerde okumak, serin sulara dalmak, sevişip koklaşmaktan başka tasaları yoktu. Cem onu tanıdıkça vahşi cazibesine kapılıyor, onun coşkun ruhunu keşfettikçe birlikte daha çok zaman geçirmek istiyordu. Bu yazın sonunda bombayı patlatacak kadife kutuyu ona uzatıp diz çökecekti. Hangi kız böyle bir teklife kayıtsız kalabilirdi?

O gün o tuhaf gün daha çok hakarete uğramış gibiydi Claudio.

“ Neden?” diye sordu Claudio, “Neden şimdi?”.

“Herkes gibi bizim de evlenmeye hakkımız yok mu sence?” dedi Cem bir çırpıda.

“Abartıyorsun sevgilim, beraberiz ya, henüz çok genciz. Düşünsene yaşanacak onca şey varken?”

“Elbette daha çok birlikte olmak, paylaşmak için hayatı…”

“Öyle mi düşünüyorsun? Daha hızlı tüketmek olmaz mı ilişkiyi?”

“Seni anladığımı söyleyemem doğrusu, ben yanına gelsem İtalya’da yaşasak da olur. Buna ne dersin?”

“Aynı şey hayatım. Sonuçta birbirimize ip geçireceğiz. Ben seni ve sevgini seviyorum. Ne güzel vakit geçiriyoruz. Dert etme bunları.”

“Yani senin yerinde bir Türk kızı olsa on takla atardı. Sense garip bir şey yapmışım gibi beni yadırgıyorsun. Bizim burada erkekler ancak böyle bir davranış gösterirler. Yoksa? Yoksa sen benim seni beklediğim gibi beni beklemiyor başkalarıyla da oluyor musun? Ha, Claudio söyle bana?”

“Kollarımı bırakırsan iyi olur, canımı acıtıyorsun?”

“Pardon güzelim. Beni sen kışkırttın. Kabul et.”

“O senin hatan. Bu sorulara cevap vermek istemiyorum. Ben kimsenin malı değilim. Beni sevmen seni sahibim yapmaz. Öte yandan birbirimize, sevgimize güvenelim yeter. Bak ben seni sorguluyor muyum?”

“Sahi bu senin gerçekten ilgini çeker miydi acaba?”

“Sana söyleyeceğimi söyledim Cem. Böyle iyiyiz canım. Gelecek yaza kadar düşün. Bir daha bu konulardan konuşmamayı tercih ederim. Tamam mı?”

Uzun bir öpüşmeden geriye kala kala Cem’in havada sallanan eli, gittikçe düşen omuzları ve saatlerce oturarak içine kapandığı bekâr evinin bombeli koltuğu kalmıştı.

What do you think?

10k Points
Upvote Downvote

Digitales COVID-Zertifikat

„Impfen als Schlüssel für den Neustart im Tourismus“