in ,

Eleştiri Notları-17

Faik Baysal: Dirina’da Son Gün

Faik Baysal: Dirina'da Son Gün

„Drina’da Son Gün“ Yugoslavya’nın Alman ordularınca II. Dünya Savaşı döneminde işgalinden bir kesit sunuyor. Bağımsızlık öncesi, kurtuluştan çok savaşın farklı etnik ve dini kökendeki insanların birbirlerini katletmeleri, sevmeleri ve sahip çıkmaları üzerine şekillenmiş bir yapıt. Türkler, dahası Müslümanlar Ortodoks Hristiyanlarla iyi geçinirler. Ama savaş iki grubu karşı karşıya getirir. Bildiğimiz 1990’lı yıllardaki gibi Yugoslavya’nın o yıllardaki ön tekrarı gibi ortamdır memlekete hakim olan hava.

Kitap kasım 2011’de yayınlanmış, yazarın 2002’de vefat ettiğini biliyoruz. Basit ve ciddiyete uzak bir yayınevi karşımızdaki. 540 sayfalık roman, Yılmaz Güney’in 1960’lı yıllarda bolca çevirdiği filmlerdeki benzeri bir eşkiya baskını ile başlar. Bir otobüs dolusu yolcu Alman askerlerinin önce aramalarına denk gelirler. İçlerinden birinin ve birkaç tavuğun askerlerce el konulup alınmasına, ucuz kurtulduk diye sevinirler. Sırp, Hırvat, Türk hepsi komşu olmasa da aynı yörenin insanlarıdırlar. Ama gruplara ayrılmışlardır. Bir kısmının kahraman dediğine diğer grup haydut demektedir. Bir kesim bağımsızlık için savaşanları desteklerken diğer kesim onları haydutlukla suçlamaktadır.

Çetnikler hem Türklere, hem de Alman işgal kuvvetlerine karşı savaşan milliyetçi kanattır, Yugoslavya’nın bağımsızlığı için savaşmaktadırlar. Faik Baysal klasik anlatılarda yer alan ulu ve yüce Türk, kötü Hristiyan’a sadık kalmış. Sayısız uyduruk, utanç verici yansımalar ortaya çıkmış. Sadist ve vahşi bir papaz Çetniklerin lideridir.

Otobüs yolcuları muhabbetleriyle Yugoslavya’nın nasıl kurtulacağını anlatırlarken, doğa, teknik gibi aksaklıkları atlattıktan sonra bu defa da haydutların saldırısına uğrarlar. Düpedüz soyulurlar, paralarına el konulur, nevaleleri ellerinden alınır. Şoför Azamoviç ilk ara kahramanımızdır, daha sonra Almanlarca esir alınır ve öldürülür. Yolculuk sonrası evine gelen Azamoviç’i Alman askerlerince aranan Mordaç ziyarete gelir. Türklere kendilerini desteklemeleri için ültimatomda bulunmak ve eski arkadaşını ziyaret etmek için gelmiştir. Arkadaşlık ve geçmiş, savaşın karanlığında, kan ve barutun, günlük ölümlerin arasında yok olmuştur. Yine de Mordaç Alman askerlerinin baskınından kurtulur, onu ele vermeyen Azamoviç tutuklanıp yargılandıktan sonra öldürülür.

Türklerin bölgedeki lideri Rıza Selmanoviç’tir. Sırpların yani Çentiklerin lideri ise Goril İpan isimli eski bir papazdır. Sırplar Türkleri etnik temizlik yaparak bölgeden silip köklerini kurutmak istemektedirler. En azından Faik Baysal’ın anlatısı bu yönde. İyi kalpli Türkler ise onca zulüm görmelerine rağmen ne Sırplara, ne de Almanlara karşı hâlâ başkaldırmış değiller. Daha çok yerel ve bireysel karşı duruşlar mevcut.

İkinci bölüm Rıza Selmanoviç’i, ailesini, dünyasını tanıtarak başlar. Adlarının, soyadlarının sonuna -iç eklenen bir düzine insan adı geçer. Almanlar Türk Azamoviç ile birlikte Sırplı isyancı liderlerinden Neriç’in sevgilisi, Mitza’yı da kurşuna dizmişlerdir. Haber Selmanoviç’e ancak ulaşır. İlginçtir ama Almanların zulmü, estirdikleri terör değil de Sırpların Türk düşmanlığı sonunda Müslümanları ayağa kaldırır. Çete savaşı veren Türkler artık düzenli gerilla savaşı vererek hayatta kalır, Sırpları ve Almanları öldürür Yugoslavya’yı kurtarırlar.

Usta bir kalemin hazin ve utanç verici, bolca ırkçılık kokan bir yapıtı. Tarihle oynamaya çalışıp ırkçılık yapmaya çalışanların gülünç sonu. Faik Baysal için bir utanç abidesi “Drina’da Son Gün”.

15.02.2012

18:00

What do you think?

10k Points
Upvote Downvote

Deutsch-tschechisches Elbe-Abkommen gefährdet wertvolle Auenlandschaften

Wettbewerb Stage Two unterstützt die innovativsten Startups europäischer Universitäten