Hem müzikleriyle hem de konusuyla seyirciyi geçmişe doğru bir yolculuğa çıkartacak “Bir Rüzgar Esti Ta Eskilerden” tiyatroseverlerle buluşmaya hazırlanıyor. Birçok film ve dizinin senaristliğini üstlenmesinin yanı sıra oyunculuğuyla da kendinden söz ettiren Çetin Büyükakın’ın kaleme alıp oynadığı tek kişilik oyun 20 Nisan saat 20.30’da Cihangir Tatava Sahne’de ilk gösterimini gerçekleştirecek. Geçmişe ait çok özel şarkılarla zenginleştirilmiş oyunun müziklerinde ise Tunç Baydar ve Arif Burak Yılmaz’ın imzası bulunuyor. Tarih boyunca yaşanan zulümleri tüm gerçekliğiyle seyirciyle buluşturup, izleyiciyi kendi iç dünyasıyla yüzleştirecek “Bir Rüzgar Esti Ta Eskilerden” oyununu Çetin Büyükakın’dan dinledik.
Öncelikle oyunun hikâyesinden bahseder misiniz?
Oyun yıllar boyu değişmeyen bir gerçek kesiti yansıtıyor. Her ne kadar yöneticiler ve yönetim şekilleri değişim gösterse de acı çeken ve yok sayılan bir kesim her zaman var oluyor. Yaşanan sıkıntılara tepki olarak yapılan sokak protestoları sırasında canını kurtarmak için tesadüfen bir depoya sığınan adam, koliler arasında bir oyuncak kutusu buluyor. Bir an çocukluğuna dönüyor ve oyuncaklardan ayrı kaldığı yıllar içinde gördüklerini ve yaşadığı sorunları oyuncaklara anlatıyor. Geride bıraktığı çocukluk dünyasının dışındaki hayatın bambaşka olduğunu vurguluyor. Başkaları yüzünden yaşanan acıları anlatıyor.
Oyunun ismi nereden geliyor? Tanju Okan’ın “Çocukluğum” adlı eserinde esinlendiniz sanırım.
Evet. Tanju Okan’ın “Çocukluğum” şarkısı gerçekten de benim çocukluk yıllarımda duyup etkilendiğim bir şarkı. Metni oluştururken bu şarkıyı hatırladım. Aslında başka bir oyun ismi düşünmüştüm. Yazdıktan sonra finalde bu şarkıyı söylemek istedim. Şarkıda geçen “Bir rüzgâr esti ta eskilerden” sözü oyunun ismi olması için çok daha uygun geldi. Doğru da oldu.
Oyunun müzikal olarak sahnelenmesinin nasıl avantaj ve dezavantajları var?
Müzik ilgi alanlarımdan biri. Çocukluk yaşlarımdan itibaren bateri çalarım, daha sonra gitar eklendi. Oyunlarda müziğin katkısının önemli olduğunu düşünüyorum. Doğru seçilmiş şarkılar ya da hikâyeyi destekleyecek melodilerin bestelenmesi, hikâyenin etkisini artırıyor. Dezavantaj, olsa olsa yanlış seçimler sonucunda görülebilir, bu da zayıf bir olasılık.
Senaryosunu yazdığınız bir oyunu sahnelemek size ne hissettiriyor?
Yazdığım bir oyunun sahnede seyirciyle buluşması, bu sürecin en heyecan veren motivasyonu. Bir metin yazıyorsunuz, ardından provalar başlıyor, gözünüzün önüne oyun finalinde sizi alkışlayan seyirciler geliyor. Bu nedenle oyun öncesinde daha çok çalışıyorsunuz. Sadece sahnelemek değil, her oyun öncesinde seyirciyle gönül bağını kurma telaşı yaşıyorsunuz. Kısacası; her oyunda, ilk kez şiir okuyacak bir çocuğun heyecanını hissediyorum.
Tiyatronun yanı sıra birçok film ve dizinin senaryosu da size ait. Tiyatro yazarlığının sinema ve diziden farkı nedir?
Hikâye oluşturma aşamasında, bir sayfalık hikâye yazılırken büyük farklılıkların olmadığı söylenebilir. Sinema, dizi ve tiyatro uygulamada ayrı kulvarlar olduğu için, senaryo ve metinler teknik olarak birbirinden ayrılıyor. Örneğin, klasik tiyatroda sınırlı sayıda mekân kullanıyorsunuz. Sahne değişimleri pratik ve hızlı olmalı. Teknoloji kullanılan oyunları bu görüşe dahil etmiyorum. Bir sahnede dünya kuruyorsunuz, bütün hikâyeyi bu dünya içinde anlatıyorsunuz. Film ve dizilerde olduğu gibi görsel zenginliğe çok da sahip değilsiniz. Bazen, sadece bir sandalye sizin dekorunuz olabiliyor. Seyircide istenilen etkiyi sağlayabilmek ve bu etkiyi oyun sonuna kadar sürdürebilmek adına tiyatro oyunu yazmak, film ve dizi senaryosuna göre biraz daha hassas bir yerde.
MADDİ DESTEK EKSİKLİĞİ
Tiyatro sektöründe ne gibi sorunlar yaşanıyor? Oyunun hazırlık aşamasında hangi zorluklarla karşılaştınız?
Ne tiyatroda ne de seyircide bir sorun yok. Sorun, sanata bakış açıları farklı olanlarda. Tiyatro hayatın aynasıdır ya, insanı insana insanla insanca anlatma sanatıdır ya. Bazıları hoşlanmıyor bu işten. Bu nedenle, turne için sahne bulamadığınız zamanlar oluyor, oyunda zülfü yâre dokunuyorsanız, kendinizi başka yerlerde bulabiliyorsunuz. Tabi ki sektör olarak en büyük zorluk maddi destek eksikliği, ya da yetersiz oluşu. Tiyatro gönül verilen bir sanat. Ticarethane statüsünde değerlendirildiğinde, uygulanan mali yükümlülüklerin altından kalkmak zor.
Hazırlık aşamasında sahnesi olmayan tiyatrolar, yoğunluk nedeniyle prova için sahne bulmakta zorlanabiliyor. Sahne kiralarını karşılamak küçük bütçeli tiyatrolar için sorun yaratabiliyor. Tabi bunların temel nedeni; dediğim gibi, tiyatroya desteğin yeterince verilmemesi.