Mehmet ERDEM
Deniz’imizi, Yusuf’umuzu, Hüseyin’imizi bir kez daha sevgiyle, saygıyla, özlemle andık. Hala genç oluşlarının umutlarımızı da genç tuttuğuna kuşku yok. Sayelerinde biz de “yaşlanmıyoruz”. Kimsenin canını yakmayan yiğit direniş önderleriydi onlar. Sevgimiz, saygımız hiç bitmeyecek “fidanlarımıza.”
KUTLANACAK BASIN GÜNÜ VARMIŞ GİBİ
3 Mayıs’ta Dünya Basın Günü’nü “kutladık” meslektaşlarımızla. Ülkemizde “basın”ın hali malum. Böylesi bir ortamda aslında kutladığımız gerçeğe bağlılık duygusunu yitirmemiş medya emekçilerinin varlığıdır sadece. Başka neyi kutlayacağız? “Elleri arkada dolaşan”ların soruşturulduğu güzel ülkemizde “elleri kalemlerinde” olanların başına neler geldiğini yeni yeni örneklerle öğreniyoruz her geçen gün. İktidarın “küçük” ortağı partinin liderinin hedef göstermesiyle bir televizyon kanalında neler yaşandığını da gördük. “Basın Günü”müz bu ortamda “kutlandı” işte.
Yeri geldi madem, tarihin gelmiş geçmiş en büyük gazeteci katlimanından söz edelim. Korkunç bir katliamdan. 23 Kasım 2009’da Filipinlerin Maguindano eyaletinde 58 kişi öldürülmüştü, toplu olarak. Ölenlerin 32’si gazeteciydi. Üzerinden yıllar geçti katliamın ama kimi sorumluları yargı önüne çıkarılmış olsa da asla toplum vicdanı rahatlamış değil. Çünkü sonuçlanması yıllar yıllar almış bir davadır bu. Gecikmiş adalet adalet değildir elbette. O nedenle Filipinler kamuoyu adalet duygusunu güçlü hissetmiyor uzun süredir.
Kurbanların aileleri çok uzun zaman adaleti aradılar. Katillerin yıllarca yargı önüne getirilmemesi, bir çoğununun bulunmaması yerel despotlar üzerinde kendilerini kızdıran gazetecileri ortadan kaldırmak için son derece özendirici bir etki yaptı. Yapılacaklarının hesabının sorulmayacağını bilen ne kadar çete varsa, gazetecilere saldırıya devam ettiler eskisinden de daha fazla. Ülkedeki insan hakları grupları ile medya dayanışma örgütleri bunun hukukun güvenirliliğine gölge düşürdüğünü, yaşamını yitirenlerin ailelerine saygı duyulmadığını dile getirdiler sürekli. Haklıydılar.
VALİLİK YARIŞMASI YÜZÜNDEN
Öldürülenler arasında bulunan o gazeteciler Maguindano eyaletinin Valiliğine adaylığını koyan, eyaletin eski valisi babasıyla aynı adı taşıyan Andal Ampatuan Jr.’ın rakibi Esmael Mangudadatu’nun seçim kampanyasını izliyorlardı. Neden, niyedir bilinmez yaklaşık 100 kadar kişi tarafından pusuya düşürülüp katledildiler. Sanıkların tümü biliniyordu, katliamın baş sorumlusundan da haberdardı kamuoyu. Ama nedense kimse dokunamıyor, soruşturmalar savsaklanıyordu. Faillerin başında eski valinin, valiliğe adaylığını koymuş olan oğlu Andal Ampatuan Jr geliyordu. Yönlendiren oydu. Tetikçileri de Esmael Mangudadatu’nun Ampatuan’a karşı aday olma kararını hoş karşılamayan Ampatuan kabilesinin üyeleri. Katliamdan kurtulan bir gazeteci var; Espina. Şu anda Filipinler Ulusal Gazeteciler Birliği’nin (NUJP) Başkanı’dır. Son anda grip olup yatağa düşmeseyi o da bölgeye gidecek, meslektaşları gibi ölecekti. Onun daha önce gittiği o bölgeden bir izlenimi var. Ampatuan kabilesi üyeleri, rakip aday Mangudadatu’yu parçalamaktan söz ediyorlarmış sık sık. Yani ne yapacaklarını açıkca söyleyen bu katiller sürüsü işleri gereği Mangudadatu’yu izleyen gazetecileri öldürerek rakibin kampanyasını ertelemesini planlamışlar. Andal Ampatuan Jr’ın soruşturmayı etkileyecek, yönlendirecek hatta durduracak bir etkisinin olduğu yaygın Filipinler’de.
Öyle ki Philippines Daily Inquirer muhabiri Aquiles Zonio, 2010 yılında, Andal Ampatuan ile adamlarına karşı ifade vermesin diye ölüm tehditleri alıyor sürekli. Katliama ilişkin dava sürerken eski vali, baba Andal Ampatuan Sr, 2015 yılında mahkemeye çıkarılmadan karaciğer kanserinden öldü. Oğlu Andal katiller sürüsünün lideri durumunda. Her çete başı gibi çok da zengin. Satın almadığı, polis, hakim yok. 2014 yılında bazı savcıların rüşvet karşılığında soruşturmaları kasıtlı olarak erteledikleri ortaya çıkmıştı örneğin. Oysa rüşvetle örtülebilecek gibi değildi olay. Her şey ortadaydı. Üstelik katliamda bizzat silahıyla önüne geleni vuranlardan birinin oğul Andal olduğunu söyleyen cesur tanıklar çıktı. Bazıları silahlı saldırıya uğradılar.
KAMUOYU BASKISIYLA GEÇ GELEN SONUÇ
Kamuoyu baskısı, dürüst hukuk insanlarının varlığı, toplumun vicdani baskısı derken katil Andal’ı nihayet tutukladılar. Birlikte tutuklandığı kardeşi Zaldy ile birlikte yaptığı kefaletle serbest kalma talepleri reddedildi. Diğer kardeşi Sacid İslam Ampatuan, 2015 yılında 11.6 milyon peso (200.000 avro) karşılığı kefaletle serbest bırakıldı. Tuhaftır bu adam Maguindanao vilayetine bağlı bir kasabada iki kez belediye başkanı seçildi. Yani seçimi nasıl kazanabildiği az çok tahmin edilebilir. İki zaferini (!) de parayla ya da tehditle kazandığına inanılıyor. Andal Ampatuan ile kardeşi tutuklanmış olsalar bile davadan hala bir karar çıkmış değil. Kurban yakınlarının acılarını arttıran bir durum bu.
Yerel despotların, yeraltı dünyası mensuplarının, kent çetelerinin hedefi olan gazeteciler, her yerde olduğu gibi Filipinler’de de aynı zamanda devletin de hedefi oluyor tabii. Yerel despotla devletin yöntemi aynı. İşbirliği bile yapıyorlar. Çete vuruyor, devlet üstünü örtüyor, davayı geciktiriyor. Korona haberi yaptı diye hapse atılan gazeteciler bile var ülkede. Şu son derece berbat Rodrigo Duterte denen zatın Başkan seçildiği 2016’dan bu yana çoğu hükümetle içli dışlı olan yerel despotları eleştirdikleri için 14 gazeteci öldürüldü Filipinler’de. Bu cinayetlerin hiç birinden tek bir kişi hüküm giymedi. Bu nedenle adıgeçen ülke Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 180 ülke arasında 134 . sırada. Gazetecilik yaptıkları için hapse atılan, sık sık ifadeye çağrılarak gözdağı verilen, basın kartı elinden alınan, çalıştığı gazetelere ilan cezaları kesilen ülkemiz de aynı endekste 180 ülke arasında 153. sırada yer alıyor.
“Elimi arkamda bağlamış” yürürken düşünüyorum da, Filipinler’den daha iyi durumdayız diye sevinmeliyiz belki de. En azından toplu halde katledilmiyoruz.
Tek tek geliyor başımıza ne geliyorsa. Gerçekten “Basın Belada”.
BirGün