2016 yılında, kendi kuşağının en büyük müzik dehalarından biri olan David Bowie hayata veda etti. Şarkıcı, söz yazarı, yapımcı, oyuncu, ressam. Ve çeşitli yıldız kişiliklerinin farkında olan ve bunları bilinçli olarak kullanan bir adam, özellikle de gösteriş yapmayı sevdiği medyayla konuşurken. Ama Bowie aynı zamanda bir düşünürdü, sadece şarkılarında kendisi ve genel olarak hayat üzerine varoluşsal düşünceler ortaya koymuyordu. Peki Bowie’nin sanatı nerede bitiyor? „Gerçek“ David nerede başlıyor? Bu net sınır gerçekten var mı? Peki tek bir filmde her iki tarafı da yakalamayı nasıl başarabilir?
Yönetmen, yazar, yapımcı ve editör olarak görev yapan Brett Morgen, sıra dışı belgeseli MOONAGE DAYDREAM ile Bowie’nin hayatını Bowie’nin gözünden ve onun ifadeleriyle anlatıyor. Yaklaşık beş yıl süren araştırma, Morgen’in sabit bir kronoloji ya da anlamlılık iddiası olmaksızın bir araya getirdiği zengin görsel ve işitsel malzemeyle sonuçlanıyor. Bunu yaparken, küresel bir atmosfer yaratıyor, hayranlarının birkaç açıklaması dışında konuşan tek kişi olan Bowie’nin güvenilmez bir anlatıcı olarak hayatının hikayesi boyunca bize rehberlik etmesine izin veriyor, her zaman Bowie’nin besteleri tarafından destekleniyor ve çoğu zaman bütünüyle duyulabiliyor.
Filmin kendisi aynı anda hem tematik bir meditasyon hem de vahşi bir yolculuktur ve izleyici ile dinleyiciyi tıpkı Bowie’nin müziğinde olduğu gibi onunla tamamen bütünleşmeye davet eder. Morgen, montaj ritminde, sükûnet dolu yavaş sekanslar ile malzemenin büyük yoğunluğunu hassas bir şekilde hissettiren hızlı bölümler arasında ustaca geçişler yapıyor. Filmin sonunda, Bowie’nin biyografik istasyonları hakkında tam bir genel bakış elde edilememiş olabilir. Ama sinemadan çıkarken David Bowie’nin ne kadar zeki, duyarlı ve düşünen bir sanatçı olduğunu net bir şekilde hissediyorsunuz.
Foto: FBW