Türkiye’nin en büyük akvaryumu İstanbul Akvaryum’da deniz temizliği, sürdürülebilir yaşam, mikro plastik ve insan sağlığı temasıyla ‘Geleceği Besle’ söyleşisi gerçekleşti.
Denizlerdeki ekosistem, deniz canlıları ve çevre temizliği konusunda 7’den 70’e tüm insanları bilgilendirmek ve farkındalık oluşturmak amacıyla hizmet veren, Türkiye’nin en büyük akvaryumu İstanbul Akvaryum’da 3 Şubat Perşembe günü ‘Geleceği Besle’ isimli söyleşi gerçekleşti. Taş Kağıt Makas atölyesinin kurucularından oyuncu Ceyda Düvenci moderatörlüğünde, beslenme uzmanı, sürdürülebilir yaşam aktivisti Dilara Koçak ve İstanbul Akvaryum genel müdürü Dilek Çapanoğlu’nun konuşmacı olarak katıldığı söyleşide ziyaretçilere deniz temizliği, sürdürülebilir yaşam, mikro plastik ve insan sağlığına etkileri gibi konularda bilgi verildi.
İstanbul Akvaryum ve Taş Kağıt Makas atölyesi işbirliğiyle düzenlenen etkinliğe özellikle çocuklu aileler büyük ilgi gösterdi. Ebeveynler, dev akvaryum tankının önünde yapılan söyleşiyi takip ederken çocuklar ise geri dönüşüm temalı atölye çalışmasında geri dönüşüm malzemelerinden hayal güçlerini kullanarak akvaryumdaki canlıların heykellerini yaptı.
“DOĞAYI VE DENİZİ SEVMEK KORUMAKTAN DAHA ÖNEMLİ”
Panelin moderatörlüğünü yapan Taş Kağıt Makas atölyesinin kurucularından oyuncu Ceyda Düvenci ise çocukların öğrendiklerini değil gördüklerini uyguladığını vurgulayarak, “Biz çocuklarımıza inanıyoruz ve güveniyoruz ama ebeveynlerin işi daha yeni başladı. Doğayı sevmek, hayvan dostlarımızı sevmek onları korumak, özen göstermek, tüketim toplumunun bir parçası olmamak verilebilecek en güzel örnektir çocuklarımız için. Böylece ileride denizimizi de doğayı da korumaya gerek kalmaz çünkü denizi ve doğayı seven çocuklar büyür. Asıl buna ihtiyacımız var. Özetle doğayı ve denizi sevmek korumaktan daha önemli çünkü zaten sevince korumaya gerek kalmaz.” diye konuştu.
“BİR İNSAN, ÖMRÜ BOYUNCA ARABA LASTİĞİ BÜYÜKLÜĞÜNDE PLASTİK YUTUYOR”
Panele konuşmacı olarak katılan beslenme uzmanı ve sürdürülebilir yaşam aktivisti Dilara Koçak: “Denizlerde gördüğümüz plastikler dışında bir de görmediğimiz plastikler var. Her hafta bir kredi kartı, üç haftada bir plastik tarak, beş haftada bir ise elbise askısı büyüklüğünde plastik yiyoruz.” dedi. Bir insanın bütün ömrü boyunca bir arabanın lastiği kadar yirmi kiloluk plastik yuttuğunu belirten Koçak: “Bunun en büyük kaynağını denize atılan plastik atıklar ile gözle görülemeyecek küçüklükte yayılan mikroplastik ve nanoplastikler oluşturuyor.” şeklinde konuştu.
“1800 YILLARIN SONUNDA ÜRETİLEN PLASTİK HALA VARLIĞINI SÜRDÜYOR”
Denizlere atılan poşetler, maskeler, sigara paketleri, izmaritleri, bütün bu plastik ürünlerin hepsi canlılar tarafından su kuşları, deniz memeleri, balıklar tarafından besin zincirindeki gıdalarmış gibi tüketilmeye çalışıldığını ve bunun sonuncunda da başta denizlerimize sonrasında insanlığa zararlı bir şekilde geri döndüğünü belirten İstanbul Akvaryum genel müdürü Dilek Çapanoğlu: “İlk plastiğin 1800’lü yılların sonuna doğru üretildiğini düşünürsek hala doğada yok olmadı. Denizlerimizdeki en büyük tehlikelerden bir tanesi de balıkçı misinaları. Belki 500-600 yıl doğada yok olmuyor. Hayalet gibi denizler içerisinde okyanuslar içerisinde dolaşan bu atıklar pek çok canlı başta deniz kaplumbağaları için çok büyük tehdit oluşturuyor.” dedi. İstanbul Akvaryum’un aynı zamanda deniz kaplumbağaları kurtarma ve rehabilitasyon merkezi olarak faaliyet gösterdiğini söyleyen Çapanoğlu: “Denizdeki atıklar ve benzeri nedenlerle yaralanan deniz kaplumbağalarını tedavi ederek denize geri dönüşlerini sağlıyoruz.” diye konuştu.