in

Taliban’ın 20 yıl sonra dönüşü

Afganistan

ABD'nin Afganistan'ı işgali için 2 trilyon dolardan fazla harcansa da bu paralar, ABD, Pakistan ve Afganistan'daki zenginleri "şişmanlattı."

Vijay PRASHAD

Taliban 15 Ağustos’ta Kabil’e geldi. Taliban liderliği yurtdışına kaçan Afganistan Devlet Başkanı Eşref Gani’nin Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na girdi. Ülkenin sınırları kapatıldı ve ABD’yle NATO için çalışan Afganlar hayatlarının artık ciddi bir risk altında olduğunu biliyorlardı. Bu arada Taliban çeşitli açıklamalarla intikam istemediklerini söyleyerek halka “barışçıl bir geçiş” konusunda güvence vermeye çalıştı.

Taliban’ın Kabil’e girişi ise ABD için bir yenilgidir. ABD son yıllarda uluslararası savaşlarında hiçbir amacını gerçekleştiremedi. ABD, Taliban’ı ülkeden kovmak amacıyla 2001 yılının ekim ayında bombalamalarla Afganistan’a girdi. İki yıl sonra da Irak’ı işgal eden ABD, 2011’de ise Libya’ya karşı korkunç bir savaş başlattı ve bu da bölgede kaos oluşmasına neden oldu.

Bu savaşların hiçbiri -Afganistan, Irak, Libya- Amerikan yanlısı bir hükümetin güçlenmesiyle sonuçlanmadı. Bu savaşların her biri sivil halk için korkunç acılar yarattı. Milyonlarca insanın hayatı alt üst olurken yüz binlerce insan bu anlamsız savaşlarda hayatını kaybetti.

ABD PARALARIYLA ÜLKEYİ TERK ETTİ

ABD’nin dünyanın en büyük ordusuna sahip olmaya devam ettiği sürece üsleri, hava ve deniz gücünü kullanarak her an herhangi bir ülkeye saldırabileceğine şüphe yok. Ancak bu şiddet siyasi bir sonuca ulaşmıyorsa bir ülkeyi bombalamanın ne anlamı var? ABD gelişmiş insansız hava araçlarını Taliban liderlerine suikast düzenlemek için kullandı ancak öldürdüğü her lider yerine yenileri ortaya çıktı. Tüm Taliban liderliğinin „başını kesmek“ asla mümkün olamazdı. ABD, kazanamayacağını bildiği bir savaşa 2 trilyon dolardan fazla para harcadı. Eşref Gani hükümeti mensuplarının ABD’nin Afganistan’a sağladığı paralar ve dolar dolu arabalarla ülkeyi terk etmeye çalıştığına dair haberler ise kısa sürede Kabil’de yayıldı. Taliban liderlerinden Molla Baradar ise şimdi dikkatini Afganistan’daki yaygın yolsuzluğa odaklayacağını söylüyor.

ABD Afganistan Yeniden Yapılanma Özel Müfettişi (SIGAR) tarafından hazırlanan 2016 tarihli bir raporda, “ABD’nin Afganistan’daki yolsuzluk deneyiminden çıkarılan dersler” ile ilgili bir bölüm yer aldı. Buna göre, ülkedeki yolsuzluğun, Afgan hükümetinin meşruiyetine zarar verdiği ve maddi kaynakların isyancı gruplara gönderilmesi sonucu Afganistan’daki ABD misyonunun önemli ölçüde baltalandığı savunuldu. ABD’nin Afganistan’ı işgali için 2 trilyon dolardan fazla harcansa da bu ne yardım sağlamaya ne de ülkenin altyapısını inşa etmeye gitti. Bu paralar, ABD, Pakistan ve Afganistan’daki zenginleri „şişmanlattı“.
Eyalet başkentlerinin savunması da zayıftı ve sonunda Kabil neredeyse hiç savaşmadan Taliban’ın eline geçti. Gani hükümetinin Savunma Bakanı Bismillah Mohammadi, Afganistan’da 2001’den beri yönetimde bulunanlara “Elimizi arkamızdan bağladılar ve vatanı sattılar. Zengin adama (Gani] lanet olsun“ tepkisi bile verdi. Bu, şu anda Afganistan’daki ruh halini kısmen yansıtıyor olabilir. Taliban Sözcüsü Zabihullah Mücahit, eski hükümet yetkililerinin ve büyükelçilik çalışanlarının endişe etmesine gerek olmadığını söyleyerek „güven verici“ mesajlar ulaştırmaya çalıştı ve bir ulusal birlik hükümetine karşı olunmadığını da ilan etti. Ancak örgüt ülkenin geleceğine dair herhangi bir plan açıklamadı.

ÇİN’LE İLİŞKİLER VE ANLAŞMALAR

Taliban liderlerinden Abdulgani Baradar ile Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, 28 Temmuz’da Çin’in Tianjin kentinde bir araya geldi. Tartışmanın ana hatları tam olarak ortaya çıkmadı. Ancak bilinen şey, Çinlilerin Taliban’dan, Afganistan’dan Çin’e yönelik saldırılara ve Bir Kuşak, Bir Yol (BRI) projesinin altyapısına dönük saldırılara izin verilmeyeceğinin sözünü aldı. Buna karşılık Çin, önemli bir Taliban destekçisi olan Pakistan da dahil olmak üzere bölge ülkeleriyle BRI yatırımlarına devam edecek.

‚BARIŞ‘ PLANLAMASI NE KADAR GERÇEK?

Taliban’ın diğer aşırılık yanlısı grupları kontrol edip edemeyeceği ise belli değil. Taliban’a karşı herhangi bir inandırıcı Afgan muhalefetinin olmamasıyla birlikte son derece açık olan şey, bölgesel güçlerin Kabil’i „iyileştirmek“ için nüfuzlarını kullanmak zorunda kalacağı. Şanghay İşbirliği Örgütü bu yıl temmuz ayında Duşanbe’de yaptığı toplantıda, bir ulusal birlik hükümeti çağrısında bulunan Afganistan Temas Grubu’nu yeniden canlandırdı. Bu toplantıda, Hindistan Dışişleri Bakanı Subrahmanyam Jaishankar, „huysuz komşular“ arasında neredeyse fikir birliğine varılan üç maddelik bir plan ortaya koydu. Bu planda, „Bağımsız, tarafsız, birleşik, barışçıl, demokratik ve müreffeh bir ulus“ ilk madde olarak öne çıkarken, „Sivillere ve devlet temsilcilerine yönelik şiddet ve terör saldırılarını durdurmak, çatışmaları siyasi diyalog yoluyla çözmek ve tüm etnik grupların çıkarlarına saygı duymak“ ile „Komşuların terörizm, ayrılıkçılık ve aşırılık tarafından tehdit edilmediğinden emin olmak“ da diğer iki madde oldu.

Şu anda beklenebilecek en fazla şey bu olabilir. Plan, iddiaya göre, Afganistan halkına barış vaat ediyor. Ancak nasıl bir barış? Bu “barış”, Afgan kadın ve çocuklar için ne ifade ediyor? ABD işgalinin 20 yılı boyunca bu “barış” ortada yoktu. Bu barışın arkasında gerçek bir siyasi güç de yok. Ancak böyle bir “barış” tanımını masaya koyabilecek toplumsal hareketler var. Umut da orada yatıyor.

Peoples Dispatch’ten çeviren BirGün Çeviri Kolektifi

BirGün

What do you think?

10k Points
Upvote Downvote

Journalisten in Lebensgefahr: UN-Sicherheitsrat muss Notfallplan erarbeiten

Eine Milliarde Euro für die Zukunft der Automobilindustrie