Birleşmiş Milletler’e (BM) üye devletlerin %22’sinin okul öncesi eğitimi zorunlu hale getirdiği kaydedilirken, %45’i bu programları en az 1 yıllığına ücretsiz sunuyor ve okul öncesi eğitimin erişilebilir olması için çalışmalarını sürdürüyor. Türkiye´de de yapılan çalışmalarla birlikte okul öncesi eğitime katılım oranı her geçen gün artıyor. Çünkü okul öncesi eğitimi alan çocukların pek çok yönden gelişime daha açık hale geldikleri biliniyor; aynı zamanda yapılan bilimsel araştırmalar, okul öncesi eğitimi alan çocukların öğrenim hayatlarında almayanlara göre daha başarılı olduğunu gösteriyor. Şu sıralarda birçok ebeveyn, çocuklarının okul öncesi eğitimleri için nitelikli kurumların arayışına girerken, Uçan Balon Anaokulları Kurucusu ve Eğitim Yöneticisi Gülsüm Şentürk Yörük, velilerin dikkat etmesi gereken hususları açıklıyor.
“Okul öncesi eğitim, bireyin gelişiminde temel oluşturur”
Okul öncesi eğitimin, çocukların gelişim sürecini hızlandırdığına dikkat çeken Yörük, konuyu şu sözlerle değerlendirdi: “Okul öncesi eğitim, bireyin gelişiminin temelini oluşturur. Çünkü sosyal, duygusal, psikomotor, zihin ve dil gelişimlerinin büyük ölçüde tamamlandığı yaş aralığına denk gelir. Bu durumun farkında olan pek çok ebeveyn, anaokulu seçiminde özen göstermekle birlikte bazı hususlarda kararsızlık yaşayabiliyor.”
“Eğitim yapılan binaların deprem yönetmeliğine uygun olması ve güvenliği sağlaması şart”
Velilerin eğitim kurumunu seçerken göz önünde bulundurması gereken kriterlerin ilk sırasında okulun fiziksel şartlarının uygunluğunun geldiğini söyleyen Gülsüm Şentürk Yörük, “Okulun doğal afet, yangın gibi çeşitli senaryolara karşın güvenlik önlemlerini almış olması gerekiyor. Binanın deprem yönetmeliğine uygun olması da kritik bir önem taşıyor” ifadelerini kullandı.
“Eğitim öğretim programları çok yönlü hazırlanmalı”
En önemli başlıklardan bir diğerinin de çocukların gelişimini çok yönlü destekleyecek şekilde hazırlanmış eğitim öğretim programlarının olduğunu belirten Yörük, “Bu programlar da yabancı dil eğitimi, spor ve sanatsal faaliyetlerle desteklenmeli ve okul öncesi eğitimi dönemindeki çocukların gelişimlerinin, öğretmenler tarafından etkili şekilde takip edilebilmesi için sınıfların kalabalık olmaması gerekir. Buna bağlı olarak ebeveynler, anaokulu seçerken sınıftaki öğrenci sayısına da dikkat etmeli” ifadelerini kullandı.
“Gelişimi destekleyici hizmetler verilmeli”
Bir anaokulunda psikolojik danışmanlık ve rehberlik servisinin bulunması gerektiğinin altını çizen Yörük, “Çocukların gelişimlerinin takip edilmesi ve veliye düzenli olarak bilgi verilmesi süreç için önemli bir basamakken; kurumların, çocuğun beslenmesi gibi konularda da hassasiyet göstermesi gerekiyor. Bunun için uzmanlarca hazırlanan sağlıklı ve dengeli beslenmeyi teşvik edecek programlar uygulanması şart. Anaokullarında yeterli sayıda donanımlı uzman ve destek personelinin bulunması halinde, tüm bu gereklilikler kolaylıkla yerine getirilebilir” dedi.
“Kurum kültürü değişime uyum sağlayabilecek yapıda olmalı”
Sürekli gelişen ve değişen bir dünyada çocukların ihtiyaçlarını belirlemek ve onları anlamakta okul öncesi eğitim kurumlarına büyük bir sorumluluk düştüğünü aktaran Gülsüm Şentürk Yörük, “2022 Küresel Eğitim İzleme Raporu’na göre 209 ülkeden 150’si 2025 veya 2030’a kadar okul öncesi eğitime katılım için hedef belirledi. Dünya için %90 olarak öngörülen katılım, ülkemizin de içinde bulunduğu bölge için %100’e yakın hesaplanıyor. Biz de bu hedefi, tüm alanlarda uzmanlarımızca hazırlanan nitelikli programlarımızın yanı sıra, hizmet içi eğitim programlarımızla da destekliyoruz. Değişime ve gelişime uyum sağlayabilen ve yön veren bir kurum kültürü yapısı oluşturarak, veli ve öğretmenlerimize düzenli olarak eğitim vererek çocuklarımızın geleceği için iş birliği yapıyoruz” ifadelerini kullandı.