in ,

İranlı cellat İsveç’te nasıl tuzağa düşürüldü?

İranlı cellat İsveç’te

Iraj Mesdaghi, 1980'lerde İran’ın Kerec kentindeki Gevherdeşt Cezaevi'nde yıllarca işkence gördü.

İşte 11 Ocak 2023 tarihinde istinaf mahkemesine taşınan ve binlerce siyasi tutuklunun öldürülmesine sorumluluğu olduğu gerekçesiyle yargılanan celladı adalete teslim eden davanın baş mimarı Iraj Mesdaghi’den tüm detaylar:

Iraj Mesdaghi, 1980’lerde İran’ın Kerec kentindeki Gevherdeşt Cezaevi’nde yıllarca işkence gördü. İdam edilmekten kıl payı kurtuldu, ancak yüzlerce mahkum arkadaşı onunla aynı kaderi paylaşamadı ve idam edildiler. 

30 yıl sonra hapisten çıktıktan sonra İsveç’te sürgüne gönderildi.  Iraj Mesdaghi kaldığı hapishanenin işkencecilerinden biri olan Hamid Nuri’nin izini buldu ve ona bir tuzak kurdu.

Planı Nuri’yi eğlence, kadın ve zevki sefa vaadiyle İsveç’e cezbedip yakalatmaktı. Plan başarılı oluyor. İran’daki toplu idam kararlarında rolü olduğu gerekçesiyle İsveç’te yargılanan eski savcı vekili Hamid Nuri’ye „savaş suçu“ ve „kasten cinayet“ suçlarından müebbet hapis cezası veriliyor. 

Hamid Nuri şimdi istinaf Mahkemesi’nde görülecek olan davadan beraat etmeye çalışıyor ve ‚ben masumum bir komploya maruz kaldım‘ diyor.

Önümüzdeki hafta, 11 Ocak’ta, Svea Temyiz Mahkemesi Hamid Nuri aleyhindeki davayı ele alacak. Nuri, 14 Temmuz 2022’de Stockholm bölge mahkemesinde uluslararası hukuka karşı ciddi suçlar ve cinayetten ömür boyu hapis cezasına çarptırılan 61 yaşında bir İran vatandaşı. Cezalar, 1988 yazının sonlarında İran hapishanelerinde yürütülen toplu infazlara kadar uzanıyor. “Evrensel Yargı Yetkisi“ prensibine göre ilk defa böyle bir hüküm verilmiş oluyor. 

Nuri’yi İsveç’e çekme süreci isimsiz bir mektupla başladı

Davacı ve davanın kilit tanığı Iraj Mesdaghi, Avrupa metropollerine ve güzel kızlarla yapılan gezilerin bu senaryonun odak noktasını oluşturduğunu, bu davanın ucunun doğrudan İran’ın güç merkezlerine uzandığını; çünkü mevcut cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin, hangi mahkumların “yaşayıp” hangilerinin “öleceğine” dair nihai kararı veren organ olan ‚ölüm komitesi’nin liderlerinden biri olduğunu belirtiyor.

Stockholm Arlanda Havameydanı 9 Kasım 2019 Cumartesi saat 12:35.

Tahran’dan kalkan İran Air’e ait Airbus 330 uçağı, piste bir saat gecikmeyle iniyor. Yolcuları gri ve soğuk bir Stockholm havası karşılıyor.

Ancak Hamid Nuri, Business Class koltuğunda oturmuş halde uçaktan inmeyi beklerken hava durumunu umursamıyor. Altımışlı yaşlarının başında, kısa kesilmiş gri sakallı, uzun boylu bir adam olan Nurin’nin aklında başka şeyler var.

İsveç’te bir aile, anlaşmazlığında arabuluculuk etme sözü vermiş: Nuri’nin yakını olan İranlı bir kadın ile eski kocası arasındaki velayet davası, ardından da zevki sefa ile ilgili. Plana göre Hamid Nuri, İran’dan uzakta olduğu yaklaşık iki hafta boyunca Finlandiya’ya bir kruz gemisi yolculuğu yapacak oradaki ‚vur patlasın çal oynasın’dan sonra eğlenceye Barselona ve Milano’da devam edecek.

Adına ‚Farhid‘ takma adını taktığımız ve kadının eski kocası, Nuri’nin yol arkadaşı olacak. Farhid, şifreli mesajlaşma uygulaması WhatsApp aracılığıyla kadınların resimlerini Nuri’ye daha önce göndermiş.

Ama Nuri’nin hayal ettiği bu rüyamsı gezi bir çırpıda tepetaklak olur. Hamid Nuri, uçaktan inerken dört üniformalı polis tarafından kuşatılıyor. Stockhol havameydanı Arlanda’nın yan çıkışlarından birinden dışarı çıkartılıp, Stockholm’deki polis karakoluna götürülür.

Tutuklanmasının üzerinden yaklaşık üç yıl geçen Hamid Nuri, gözaltında bulunuyor. Suç ölçeğindeki en ciddi suçlardan bazılarıyla itham edildi, uzun bir yargılamadan geçti ve sonunda ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.

Hamid Nuri’ye ne oldu? Heyecanlı bir Avrupa macerası nasıl olur da kanunların en ağır cezasıyla son bulur?

Bu hikayenin izini sürmek için, Stockholm’ün kuzeybatısındaki Kista’ya gidiyoruz. Nuri’ye tuzak kuran ve mütevazi bir dairede yaşayan ‚baş aktör‘ Iraj Mesdaghi ile buluşmak üzere.

Stockholm bölge mahkemesi, Nuri’nin 1988 yazında İran’da yüzlerce siyasi mahkumun yargısız infazına karıştığına dair ikna edici kanıtlar olduğunu değerlendirdi.

İnfazlarla geçen bir iş gününden sonra Hamid Nuri, hapishanenin „ölüm koridoru“ denen bölümünde oturan biz mahkumların yanına gelme pişkinliği gösterir, gülümser, tatlılar ve kurabiyeler sunardı. Sanki şenlikli bir şeyin parçası olmuş ve bu sevinci bizimle paylaşmak istiyormuş gibi.

Iraj Mesdaghi birleşik oturma ve çalışma odasındaki kanepeye yaslanıyor. 62 yaşına ulaşmış, ancak kanepenin köşesinde bacaklarını altına toplamış olarak oturduğunda küçük bir çocuğu andırıyor.

Tanık ile sanık yer değiştirdi

Stockholm Bölge Mahkemesindeki yargılamalarda, Hamid Nuri aleyhindeki ana tanıklardan biri bu isimdi. 30 yılı aşkın bir süre önceki roller tersine dönmüştü. Iraj Mesdaghi bu davada tanık,  Nuri sanık kürsüsünde oturuyordu. Mesdaghi, rejimin yıkıcı faaliyetlerde bulunmakla suçladığı ve bu nedenle hapse atıldığı on binlerce İranlıdan biriydi.

1988’de İran Devrimi onuncu yıldönümüne yaklaşıyordu. 1979’un başlarında, İranlı tüm etnik grupların rengârenk bir koleksiyonu olan muhalefet, Şah’ı devirmek için bir araya geldi: radikal öğrenciler, pazar satıcıları ve zanaatkarlar, dindar taşra halkı,  her katmandan insanlar…

Pers monarşisinin binlerce yıllık bir tarihi vardır. Şah’ın yükselişi, muhteşem tavus kuşu tahtı ile sembolize edildi. Ancak devrimden önce bile, zemin Şah Muhammed Rıza Pehlevi altında sallanmaya başlamıştı.

İsviçre eğitimli şah, İran’ı hızla modernize etmek istiyordu. Ancak ilerleme hevesi ters gitti. Büyük sosyal gruplar kendilerini ihmal edilmiş hissettiler. Şah, korkunçlukları ile ünlü gizli polisi Savak’ın yardımı ve ABD’nin askeri desteğiyle muhalefeti bastırdı.

Ocak 1979’da şahın devrilmesinden kısa bir süre sonra devrimciler arasında bir güç mücadelesi patlak verdi. Şii Müslümanların dini lideri Ayetullah Humeyni’nin etrafındaki çember kontrolü ele aldı. İran’ı bir teokrasiye, dinin, toplum ve siyasetin üzerinde olduğu bir ‚Tanrı Devleti’ne dönüştürdüler.

Humeyni’nin yandaşları İran’ı „kafirlere“ karşı savunulması gereken bir Şii İslami model ülke olarak görürken: Pek çok İranlı, ülkelerinin faşist baskıyla dini bir diktatörlüğe dönüştüğünü düşündü. 

Hamid Nuri, Humeyni’nin destekçileri arasındaydı. Ön soruşturma, onun başkent Tahran’ın hemen kuzeybatısındaki Kerec kentindeki Gevherdeşt hapishanesinde görev yapan bir savcı yardımcısına yardım ettiğini gösteriyor.

„Ölüm komitesi“ kimin yaşayacağına, kimin öleceğine karar veriyordu

Nuri’nin hukuk eğitimi yok, ancak soruşturmaya göre yine de kendisine büyük yetkiler verildi: Mahkeme benzeri bir komisyon olan „ölüm komitesi“ önüne hangi mahkumların çıkarılacağını seçecekti. Komite üyeleri, tutukluların yaşamasına veya ölmesine izin verilip verilmeyeceğine karar verirdi.

Karara göre mahkumların hücrelerden „ölüm koridoruna“ çıkmasını emreden de Nuri idi. 

Hamid Nuri ayrıca komite üyelerine tutuklular hakkında bilgi verir ve idam edileceklerin isimlerini sunardı.

 Iraj Mesdaghi “Yıllar geçti ama ben unutamadım, unutmak istemedim yaşıyorum ama yoldaşlarım öldürüldü” diyor.  Hayatlarını kaybedenler adına hesap sorulması gerektiğini söylüyor.

Iraj Mesdaghi’nin kendisi aslında İran devriminin bir çocuğu. Sosyal sorunlara angaje olmasına giden yolu ise çetrefilli. 

Mesdaghi zengin bir ailede İran Veliaht Prensi Rıza Pehlevi ile aynı yıl ve gün dünyaya geldi: 31 Ekim 1960.

“Babamın epey mülkü vardı, amcalarımdan biri şahla aynı çevrelerde takılıyor, bir diğeri ise mecliste mebustu” diyor.

“15 yaşımdayken, benim için bir tür siyasi uyanışa dönüşen şeyler oldu. Taç ödülüne katılan bir okul futbol maçından bir televizyon filmi gördüm. Prensin takımına  penaltı verildi, o penaltıyı attı ama ıskaladı. Hakem daha sonra penaltıyı tekrarlattı, artık kaleci tamamen hareketsizdi ve topun onu geçmesine izin verdi.

“Tamamen yanlış olduğunu düşündüm. Prens neden başkalarının sahip olmadığı avantajları elde etsin? İran toplumunda var olan diğer tüm adaletsizlikleri de düşünmeye başladım.”

Iraj Mesdaghi, şahı devirmek isteyen radikal öğrenci çevrelerinde arayışa giriyor. Önde gelen muhalefet grubu olan Halkın Mücahitleri Örgütü ile temasa geçiyor.

“Ailem bundan hiç hoşlanmadı. 1978’de, 18 yaşıma basacağım yıl, babam beni Kaliforniya’ya gönderdi. San Diego’da bir teknik üniversitede okumaya başlamam ve inşaat mühendisi olmam gerekiyordu.”

Iraj Mesdaghi bu anısına biraz hüzünle gülümsüyor.

“Ama işin başında büyük güçler vardı. Şah rejimi sendeliyordu ve ben kesinlikle devrimcilerin tarafındaydım. Babamın gönderdiği parayı daha fakir yoldaşlara, mücadeleye verdim. 1979’un başlarında Tahran’a döndüm.

“Şah yerine Humeyni’yi iktidarda görmek istediğimden değildi. Mollalardan (İslam yazıcılarından) nefret ettim. Ama ben gerçek bir devrime inandım.”

Iraj Mesdaghi, adı geçen Mücahitleri „gerçek“ devrimin temsilcileri olarak gördü. Öğrencileri ve farklı geçmişlere sahip entelektüelleri bir araya getirdiler. İngiliz İran uzmanı Geoffrey Robertson’a göre Mücahitlerin programı „Karl Marx’ın siyaseti, İslam teolojisi ve Che Guevara’nın gerilla taktiklerinden“ oluşuyordu.

“Sonra mücahitlerden uzaklaştım. Ancak o zamanlar geniş bir halk tabanına sahiptiler. Mücahit sempatizanları siyasi muhalefete düştüler. Tahran’ın yeni efendileri olan İslam din adamları onlara karşı acımasız bir insan avına başladı.”

İranlı savcı vekilini İsveç’e getirmeyi başaran Iraj Mesdaghi

„Ayaklarınızın altında kırbaçlanmaktan daha acı verici ve ürkütücü bir şey yoktur“

Iraj Mesdaghi, Ayetullah’ın adamlarının onun peşinde olduğunu biliyordu. 1981 yazında iki kez tutuklandı, ancak mahkemeden kaçmayı başardı. Üçüncü kez kendini Tahran’daki kötü şöhretli Evin hapishanesinde buldu. Mücahitlerle ilişki kurmaktan ve „işbirliği yapmayı reddetmekten“ on yıl hapis cezasına çarptırıldı.

“Aynı suçtan ölüm cezası alan yoldaşlarla birlikte hapsedildim. Cezam geldiğinde ‚Bugün benim şanslı günüm, yaşayacağım‘ diye düşündüm. Sanırım yargıç cezamı söylerken yorgundu ve dikkatini dağıtmıştı.”

Kista semtindeki banliyö apartmanında öğle sonrası sessizliğini, elektrikli testereleriyle dışarıdaki parkta ağaçları budayan işçiler bozuyor. Bitmek bilmeyen ürkütücü ağaç budama sesi, Iraj Mesdaghi’nin hapishaneden hatıralarının tatsız bir takviyesi haline geliyor.

Periyodik olarak bir tabuttan büyük olmayan, iki metreye seksen santimetrelik bir alana yerleştirilmişti ve işkenceler, falakalar…

Falaka kulağa fazla ağır gibi gelmeyebilir, Mesdaghi, falakanın var olan en şeytani işkence yöntemlerinden biri olduğunu söylüyor.

“Ayaklarınızın altında kırbaçlanmaktan daha acı verici ve ürkütücü bir şey yoktur. Ayak sinirleri beyinle doğrudan bağlantılıdır. Her yeni darbe bir öncekinden daha acı vericidir. Ayaklar şişer ve kanamaya başlar. Ağrı sizi ayağa kalkamaz hale getirir, hücreye geri dönmek için dizlerinizin üzerinde emeklemeye zorlar.

“İşkenceciler çeşitli kalınlıklarda elektrik kabloları kullanırdı. Dayak atmaya başlamadan önce bana hangi kabloyu tercih ettiğimi sorarlardı „biz demokratız“ der, benimle işleri bittiğinde on numara büyük ayakkabıya ihtiyacım olacağını söyleyerek böbürlenirlerdi.”

1988 yazında Iraj Mesdaghi yaklaşık yedi yıllık mahpusken, İran’daki tüm siyasi tutukluları, kendilerine verilen cezaya bakılmaksızın darağacına götüren bir gelişme oldu.

İran ve komşusu Irak, Eylül 1980’den beri amansız bir savaş halindeydi. İran’a saldıran Irak’ın diktatörü Saddam Hüseyin, İran devriminin kendi ülkesine sıçramasından korkuyordu. Saddam, ayrıca ayaklanmaların getirdiği bölünmeden yararlanmayı umuyordu.

Ancak strateji geri tepti. İran-Irak savaşı kanlı olduğu kadar umutsuzdu ve hızla bir belirsizliğe saplandı. Her iki tarafta da kayıplar yüzbinlerle sayılıyordu.

Mücahitler ve Saddam’ın ortak çıkarı

Saddam Hüseyin ve İranlı Mücahitler, Tahran’da rejime karşı savaşmakta ortak bir çıkar buldular. Bu nedenle Irak, sınırda kamp kuran Mücahitlere koruma ve destek sağladı.

1991 yılında Iraj Mesdaghi hapis cezasını çekmişti. Üç yıl sonra eşi ve çiftin yeni doğan oğluyla birlikte İran’dan Türkiye’ye kaçtı. Aile, BM’nin yardımıyla, sığınma hakkı kazandıkları İsveç’e geçmeyi başardı.

Sürgünde yaşam zordu. Mesdaghi ve eşi, cezaevinde geçirdikleri sürenin etkilerini hâlâ yaşıyordu.

“Eşim serbest bırakıldığında 38 kiloydu” diyor Iraj Mesdaghi. Eklemlerinde ve kaslarında, uzun süreli işkenceden dolayı sürekli ağrıları vardı. Mesdaghi İsveç’te, tüm zamanını İran’daki suistimaller hakkında bilgi yaymaya ve hapis cezasının kaydını tutmaya adadı.

Çok sayıda makale ve birkaç kitap yazdı. Ayrıca, insan hakları kuruluşlarına bilgi konusunda yardımcı oldu.

“İran, resmi olarak 1988 toplu infazlarını tamamen örtbas etti. O zaman olanlar devlet sırrı sayılıyor. Çoğu durumda insanlar yakınlarının nereye gömüldüğünü dahi bilmiyor.”

Biz Hamid Nuri’nin nasıl yakalandığı hikayesine dönelim.

İranlı işkencesi savcı vekili Hamid Nuri

Bu Hamid Nuri’nin izini süren, Iraj Mesdaghi gibi ‚kazıcılar‘ ve kanaat önderleri sayesinde oldu.

7 Ekim 2019’da Mesdaghi, Farsça yazılmış göndericisi ‚anonim‘ bir mektup alır. Mektup, İran’daki Gevherdeşt hapishanesinde kaldığı süre boyunca tanıştığı bir adam hakkında bilgi alabileceğini belirtiyordu.

Iraj Mesdaghi mektupta verilen telefon numarasını arar, genç bir adam cevap verir. WhatsApp aracılığıyla bir resim gönderip gönderemeyeceğini sorar. “O zaman daha fazla konuşabiliriz” der adam.

Iraj Mesdaghi’nin cep telefonu çalar, mesajı açar ve Gevherdeşt hapishanesindeki eski işkencecisi ekranda belirir: Hamid Nuri!

“Onu hemen tanıdım. Nuri’ydi. Hapishanede farklı bir soyadı kullandı – Abbasi.”

Iraj Mesdaghi yeni bağlantısıyla bir an önce tanışmak ister. Ertesi gün Kista semtinde bir İran restoranında buluşurlar.

Ortaya garip bir hikaye çıkar. Olay, Nuri’nin ‚çeperde‘ olduğu bazı zor ilişkilerle ilgilidir 

Daha önce sözü edilen ‚Ferhid‘ mahlaslı genç adam, yakın zamana kadar Hamid Nuri’nin çevresinden bir kadınla evliymiş. Kadının öz babası olmadığından ona babalık yapmış. 

Kadın, İsveç’te Farhid ile evli ama ilişkileri kötü. Boşanmak üzereler, ancak ortak çocuklarının velayeti konusunda anlaşamıyorlar. Kadın, İran’da velayet anlaşmazlığında kendisine destek olabilecek güçlü kişilerle bağlantıları olduğundan bahsediyor ve özellikle Hamid Nuri’den.

Farhid, internette Nuri ile ilgili bilgileri araştırdığında karşısına Iraj Mesdaghi’nin adı çıkıyor, çünkü kitap ve makalelerde bahsetmiştir. Şimdi bu genç adam, davada Mesdaghi’nin kendisi lehine ifade vermesini istiyor. Mahkeme üyeleri, Nuri’nin 1980’lerde Tahran hapishanesindeki toplu infazlara karıştığını öğrenirse, Farhid’in velayet davasına fayda sağlayacak. Farid, böyle bir akıl yürütmüş, görüşme nedeni o.  Ancak Iraj Mesdaghi’nin aklına hemen başka bir fikir gelir. 

Hamid Nuri İsveç’te bir velayet anlaşmazlığına dahilse belki buraya gelmek ister? Nuri, İsveç’te, eskiden karıştığı suçlardan sorumlu tutulabilirdi.  Mesdaghi, hemen İsveç’teki polis ve savcıların suçları soruşturmasına yardımcı olabilecek birçok kanıt toplamaya başlar.

Okuyucu, İsveç polisinin binlerce kilometer ötedeki, İran’da işlenen suçlarla neden ilgilenmesi gerektiğini sorabilir.

Temel ilke, suçluların suçun işlendiği ülkede cezalandırılması gerektiğidir. Bu işe yaramazsa, Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) müdahale edebilir. Ancak, İran örneğinde bu pratik olarak mümkün değildir çünkü İran rejimi Roma Antlaşması’nı (UCM Mahkemesi’nin temel tüzüğü) kabul etmemiştir.

İsveç mahkemelerinin, ilgili kişilerin uyruğuna ve suçların nerede işlendiğine bakılmaksızın, savaş suçları davaları gibi özellikle ciddi suçları yargılama yetkisi ve uluslararası anlaşmalara göre yükümlülüğü vardır. Teknik anlamda buna ‚Evrensel  Yargı Yetkisi’denir. (Universell jurisdiktion) 

Iraj Mesdaghi, planını oluşturmaya başladığında tüm bunları biliyordu.

“Ferhid’e dedim ki, ‘Nuri ile mutlaka barışmalısın. Onu ara ama sadece velayet davası hakkında konuşma. İsveç’te birlikte biraz eğlenebileceğinizi öner.“

Strateji iyi işliyor

Farhid ve Hamid Nuri Whatsapp üzerinden yoğun bir diyalog başlatır, sohbet eder, birbirleriyle konuşur ve sesli mesaj gönderirler.

Bu arada Iraj Mesdaghi, Stockholm polisindeki savaş suçları komisyonuna gönderilecek bir polis raporuna temel oluşturmak için gece gündüz çalışmaya başlar. Londra’da insan hakları suçlarında uzmanlaşmış bir hukuk firması ve bu tür ceza davalarında geniş deneyime sahip İsveçli avukat Göran Hjalmarsson ile temasa geçer.

“ Hamid Nuri, 2019 Kasım ayının başında Stockholm’ü ziyaret etmek istedi. Sadece birkaç hafta kalmıştı. Bundan önce İsveç polisine Nuri’nin neden suçlu olduğunu bildirmemiz bizim için önemliydi.”

Gezinin 9 Kasım’da yapılması planlanıyor. Hamid Nuri’yi cezbetmek için Barselona ve Milano biletlerinin yanı sıra kaliteli otellerde konaklama rezervasyonu yapılıyor. Iraj Mesdaghi bütün masrafları malulen emekli maaşlı cebinden ödüyor.

“O durumda para benim için önemli değildi, aklımdaki tek şeyin Gevherdeşthapishanesindeki idam hücresinden alınan ve idam edilen arkadaşlarım adına adaleti sağlamaktı” diyor…

İsveç gezisinin planlaması, Farhid ve Hamid Nuri arasında sık sık yapılan görüşmelerle ilerliyor. Iraj Mesdaghi, suflör olarak görev yapıyor.

“Bir keresinde Kista’da bir kafede oturduğumuzu hatırlıyorum. Farhid, Hamid Nuri ile konuşuyordu. Farhid, ona internetten rastgele seçtiği kadın fotoğrafları göndermişti. Sonra kafede bir kadın tanıdığını gördü ve ona seslendi: „Gel ve Tahranlı arkadaşıma telefonda merhaba de“ diye. Daha sonra Nuri’ye ‘onunla tanışacaksın’ dedi.”

“Hamid Nuri giderek daha neşeli hale geldi. Bir şeyden şüphelendiğini sanmıyorum. Tahran’dan uçmadan hemen önce, Farhid’den Stockholm’de kendisine bir kravat ve takım elbise almasını istedi.”

Çünkü İran’da kravat yasaklanmıştı, çökmekte olan Batı dünyasının sembolleri olarak görülüyordu.

Iraj Mesdahgi kollarını kavuşturup koltuğa otururken omuzlarını silkiyor. Sanki 2019 yılının Kasım ayında, yüksek bahisler, cesur hesaplar ve güçlü bir sinir gerilimi ile o günlere taşınıyor, gibiydi…

“Bir ara şimdi buna dahil olan ve ilişki kurduğum epeyce insan var, ya, birileri planı Hamid Nuri’ye veya İran gizli servisine sızdırmışsa diye düşündüm.”

Iraj Mesdaghi, bu düşüncelerle karışık Hamid Nuri’nin İsveç’e gelişiyle arasına bir sis perdesi çekmek için Amerika Birleşik Devletleri’ne uçmaya karar verir.

“Washington’da bir konferans verme fırsatım oldu ve geziyle ilgili bilgileri sosyal medya aracılığıyla yaymaya özellikle özen gösterdim.

“ O gün geldiğinde çok heyecanlı ve gergindim. Son anda Nuri’nin Stockholm’e gelemeyeceği anlamına gelen bir şey olabilir diye.”

Ayrılış gününde Iraj Mesdaghi, uluslararası hava trafiğini izleyen bir uygulama olan Flightradar’a bağlandı. Hamid Nuri’nin uçağı planlanan kalkış saatinden çok sonra olduğunu öğrenince endişelendi.

“Uçağın kapılarında bir sorun olduğu bilgisi verilen Farhid ile temas halindeydim. Ama sonunda havalandılar.”

Stockholm’de avukat Göran Hjalmarsson davayı hazırlamaya çoktan başlamıştı. Iraj Mesdaghi gibi Gevherdeşthapishanesinde hapsedilen ve Hamid Nuri’yi teşhis edebilecek olan ve İsveç’te yaşayan İranlılarla röportaj yaptı. Avukat Hjalmarsson, Nuri aleyhindeki polis raporunun doğru merciye gönderilmesini de sağlamıştı.

Farhid artık Stockholm havaalanındaydı. Ama oradaki herkesin aksine, beklediği kişinin geliş salonuna kavuşmaması için dua ediyordu.

“Hamid Nuri dışındaki tüm yolcular uçaktan inmişti. Bunun üzerine polis Ferhid’i aradı ve „Yakınınız tutuklu. Eve git“ dedi. Ferhid beni aradı. ‚Çok mutluydum‘ diyor.“

Artık Hamid Nuri tutuklandı. Mahkemenin tutuklamaya karar vermesi için dört günü vardı. Avukat Göran Hjalmarsson, Stockholm’de bulunan ve Iraj Mesdaghi gibi hapishanesindeki toplu infaz döneminden sağ kurtulan iki İranlı için de müşteki avukatı olarak atanmıştı.

“Göran Hjalmarsson beni Washington’dan aradı. ‘Iraj, bir an önce buraya gelmelisin. Ne de olsa polisi ve savcıları Nuri’nin tutuklanması gerektiğine ikna etmek için sadece dört günümüz var’ dedi.”

2 yıllık soruşturma: 22 milyon kron masraf

Hamid Nuri’nin plana göre gözaltına alınması, henüz sona ermemiş olan çok uzun ve pahalı bir yasal sürecin de başlangıcıydı. Soruşturma yaklaşık iki yıl sürdü. Belgeler birkaç bin sayfayı kapsıyor. Yalnızca bölge mahkemesi işlemleri için avukat faturaları vergi mükelleflerine 22 milyon İsveç kronuna mal oldu.

27 Temmuz 2021’de Hamid Nuri, Stockholm Bölge Mahkemesinde insanlığa karşı ciddi suçlar ve cinayetle suçlandı. 1979 devriminden sonraki yıllarda ülkelerini terk etmeye zorlanan ve yakınları idam edilen veya hapishanelerde işkence gören İranlı mülteciler başta olmak üzere on bir ülkeden yaklaşık 70 davacı (suçtan zarar gören kişi) sürece dahil oldu.

Stockholm Bölge Mahkemesi’ndeki eski güvenlik odasında görülen duruşma, Ağustos 2021 ile Mayıs 2022 arasında 92 gün sürdü.

Bu süre zarfında, İran’ın çağdaş tarihi ve hukuk sistemi hakkında uluslararası uzmanların yanı sıra hafıza akademisyenleri ve uluslararası hukuk uzmanlarına danışıldı.

Dava uluslararası medyada büyük ilgi gördü. Dünyada ilk kez 1988 yaz ve sonbaharında İran’da gerçekleştirilen toplu infazlar için yasal sorumluluk talep ediliyordu.

Hamid Nuri davası

Aralık ayının yine en gri ve en yağışlı gününde, Stockholm’ün kuzeyindeki Sollentuna’daki gözaltı merkezindeki 5:3:1 numaralı ziyaret odasında Hamid Nuriile buluşuyoruz.

Nuri, an itibarıyla üç yıl iki aydır gözaltında. Şimdi temyiz mahkemesi duruşmasını bekliyor

Davada dikkat çeken bir başka faktör de İran’ın mevcut cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin Ayetullah Humeyni tarafından atanan „ölüm komitesi“nin bir üyesi olarak seçilmiş olması. İran cumhurbaşkanı seçildiğinde, dış dünyadaki pek çok kişi onun ölüm komitesi içindeki karanlık geçmişine dikkat çekti.

Bu bilgi, Uluslararası Af Örgütü’nün Aralık 2018’de yayınladığı büyük bir raporla destekleniyor. „Kanlı Sırlar“ başlığı, İran’ın yıllar boyunca toplu infazları susturmaya ve saklamaya çalıştığı gerçeğine atıfta bulunuyor. İsveç’teki soruşturmada bunun altı çizilmiştir.

İbrahim Reisi infazlarda rolü olduğunu hiçbir zaman kabul etmedi. Ancak Humeyni’nin yayınladığı fetva sayesinde ölüm cezalarının haklı olduğunu söyledi.

Hamid Nuri aleyhindeki dava, İsveç ile İran arasındaki tarihsel olarak kötü olan ilişkiye katkıda bulundu. Geçen yıl Temmuz ayında bölge mahkemesinde müebbet hapis cezası verildiğinde ülkeler karşılıklı olarak büyükelçilerini geri çektiler. Hamid Nuri’ye verilen ceza, İran tarafından „siyasi amaçlı“ olarak tanımlanıyor.

Karar açıklanmadan önce Dışişleri Bakanlığı İsveç vatandaşlarına İran’a seyahat etmemelerini tavsiye etti. 

Hamid Nuri aleyhindeki yasal süreç gergin ortamda yeniden gündeme geliyor. Kararı bölge mahkemesinde verildi, Svea Temyiz Mahkemesindeki yargılamalar 11 Ocak’ta başlayacak.

Nuri “İsveç devleti tarafından kaçırıldığını, rehin alındığını, insan haklarının ihlal edildiğini, tutuklanmasının ve ömür boyu hapis cezasının nedeni, İsveç’in onu  esir değişiminde kullanmak istemesi İsveç hükümeti İran’ın can düşmanı ABD’nin can dostu olmasına“ bağlıyor.

Temyiz mahkemesi duruşmaları öncesinde İran’da rejime bağlı birkaç medya kuruluşu, Nuri’nin gözaltında kötü muamele gördüğüne dair makaleler yayınladı. Kendisine çay verilmediği ve „helal“ olmayan yiyecekler verildiği, gardiyanlar tarafından taciz edildiği, bunun işkence anlamına geldiği iddia ediliyor.

Hamid Nuri’nin İran’dan uzakta olduğu süre boyunca ülke, 1979 devriminden bu yana belki de en kapsamlı ve uzun süreli protestolara karşılaştı. 

“Sadece İsveç televizyonu izleyebiliyorum ve dilini anlamıyorum ama neler döndüğünü biliyorum. Protestolar ABD, İngiltere ve İsrail’in işi. İran’ın özgür olmasından nefret ediyorlar. İnan bana, isyan yakında dinecek” diyor.

Hamid Nuri’nin bir saatlik ziyaretimiz sırasında söylemeyi başardığı son şey bu. Lacivert üniformalı iriyarı bir gardiyan ona sesleniyor ve yollarımız ayrılıyor.

Gazete olarak; Hamid Nuri’nin eleştirisini Sollentuna’daki gözaltı merkezinin şefi olan Charlotte Magnusson’a ilettik. Magnusson, müvekkilinin gizliliği nedeniyle bireysel tutukluları tartışmasına izin verilmediğini, ancak yalnızca genel terimlerle yanıt verebileceğini yazılı olarak yanıtladı.

Kısıtlama olmaksızın tutuklular normalde aileleri tarafından haftada bir kez ziyaret edilebilir. Magnusson, „Kısıtlamalı tutuklular söz konusu olduğunda (…) savcı ziyaretlerin yapılmasına izin vermelidir“ diye yazıyor.

Ayrıca her gün çay ve kahve servisi yapıldığını ve mahkûmların dini kurallara uygun beslenme tercihlerinden biri olduğunu belirtiyor. “TV seçimine gelince, aralarında Al Jazeera ve Discovery’nin de bulunduğu 15 kanal arasından seçim yapılabilir” diyor.

Nuri, Temyiz Mahkemesinde eski Adalet Bakanı (2000–2006) ünlü avukat Thomas Bodström ve meslektaşı Hanna Larsson Rampe tarafından savunulacak. Eski avukatlar, Nuri tarafından performansları beğenilmediği için görevden alındı.

Temyiz mahkemesi davasının sonucu hakkında spekülasyon yapmak istemiyor, ancak Nuri aleyhindeki kanıtların“sağlam olduğunu“ söylüyor.

“ Kanıtın sağlam bir soruşturmaya dayandığından eminiz. Çok kapsamlı bir soruşturma yapıldı. Ne de olsa, önceki kararlara güvenemedik. (Cezaevi katliamlarının) tarihsel/politik/dini arka planı daha önce hiçbir mahkemede gündeme getirilmemişti veya kanıtlanmamıştı. Yani sıfırdan başlamak zorunda kaldık diyebilirsiniz.”

Savcı Martina Winslow, Iraj Mesdaghi’nin savcılığın ana davacılarından biri olduğunu belirtiyor.

“ Evet, bölge mahkemesinde birkaç gün dinlendi. Kitap ve makale yazmakta çok aktif olan ve hayatta kalanlardan biridir, diğerleri gibi hayatını bu davaya adadığı besbelli.”

Hamid Nuri Temyiz Mahkemesinde de hüküm giyerse, birçok gözlemci bunun savaş veya insan hakları suçlarından şüphelenilen İran rejimi temsilcilerine karşı diğer Avrupa ülkelerinde yasal işlem başlatabileceğine inanıyor.

Başka bir deyişle: rejimin onları durdurmaya yönelik acımasız girişimlerine rağmen İran içinde rejime karşı sokak protestoları ve gösteriler devam ederken, ülkenin Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin Avrupa’da on yıllar önce işlenen suçlardan sorumlu tutulma riski artıyor.

Bu, büyük ölçüde Stockholm’ün Kista banliyösünde yaşayan 62 yaşındaki engelli bir emekli olan Iraj Mesdaghi sayesinde olacak.

Mesdaghi’nin kendisi, İbrahim Reisi’yi adalete teslim etmenin bir sonraki mantıklı adım olacağına inanıyor.

“ Hamid Nuri müebbet hapis cezasına çarptırıldı, ancak o dönemde üstlerinden biri olan İbrahim Reisi, İran cumhurbaşkanı olarak herhangi bir cezayı göze almadan devlet ziyaretleri ve konferanslar için Avrupa’ya gidebilir. Bu bir toplama kampında gardiyanı mahkûm edip komutanı serbest bırakmaya benzer” diyor.

* Dagens Nyheter’den çevirilmiştir

Rudaw

What do you think?

10k Points
Upvote Downvote

GENÇLER ‚MZV-MEF YETGEN ZİRVESi’NDE BULUŞTU

Ein perverser Polizeikommissar, der in Supermärkten heimlich Frauen unter ihren Röcken fotografiert