Dentin hassasiyeti ya da diş hassasiyeti olarak adlandırdığımız durum; herhangi bir dental defekt ya da patolojiye bağlı olmaksızın tipik olarak termal, kimyasal, dokunsal ya da osmotik bir uyarana bağlı olarak ağız ortamına açılmış dentin yüzeyinde oluşan kısa süreli, keskin, lokalize ağrı olarak tanımlanmaktadır.
Yaşlı bireylerde diş hassasiyeti görülme sıklığı daha az!
Diş hassasiyeti, periodontal hastalığı olan bireylerde %72-98 oranında görüldüğü bildirilmiştir. Genel olarak en yoğun hissedildiği yaşlar 20-40 yaş arasıdır. Diş hassasiyeti yaşlı bireylerde daha nadir görülmektedir. Dentin kanallarının mineral artıklarıyla tıkanması, tübül sayısında azalma gibi durumların yaşla birlikte artması; pulpanın hücresel, vasküler ve nöral kapasitesinin yaşla birlikte azalması; dentinin geçirgenliğini azaltır ve dolayısıyla yaşlı bireylerde diş hassasiyeti oluşumuna daha nadir rastlanır. İstatistiksel olarak anlamlı bulunmasa da, kadınlarda erkeklere oranla daha fazla diş hassasiyeti görülmektedir. Bu farklılığın, kadınların ağız hijyenine daha fazla önem vermelerine, ağrıya karşı daha duyarlı davranmalarına ve diş hekimine daha sık başvurmalarına bağlanabileceği düşünülmüştür. Diş hassasiyetinden en çok etkilenen dişler ise sırasıyla köpek dişleri ve küçük azı dişleridir.
Diş hassasiyeti bulunan kişiler nasıl bir yol izlemeli?
Dişler içerisinde dışarıdan gelen uyaranları (sıcak-soğuk gibi termal uyaranlar ya da kimyasal, dokunsal uyaranlar) algılayan bir mekanizma mevcuttur. Sağlıklı dişlerde dişin en dış tabakası mine dokusuyla tamamen örtülmüştür. Eğer bu tabaka sert diş fırçalama, asitli içeceklerin aşırı tüketilmesi ya da diş yüzeylerine aşırı kuvvetlerin gelmesi (diş sıkma-gıcırdatma gibi parafonksiyonel kuvvetler) gibi durumlar sonucunda kaybedilmişse, mine dokusu altında yer alan dentin yüzeyi açığa çıkar ve sıcak-soğuk gibi uyaranlarla dişlerde hassasiyet meydana gelebilir. Genellikle kısa süreli keskin ağrılar olmakla birlikte bireyleri günlük yaşamlarında rahatsız edebilmektedir. Böyle bir durum meydana geldiğinde öncelikli olarak diş hekimine muayene olunması gerekmektedir. Mevcut durum değerlendirilmeli ve diş hassasiyetinin giderilmesi açısından hastaya tedavi yöntemleri anlatılmalı ve bireye özgü tedavi planı oluşturulmalıdır. Hassasiyeti giderme yönünde belli başlı tedavi yöntemleri şunlardır: hassasiyet giderici diş macunları ve gargaraların kullanılması, remineralize edici ajan uygulamaları, flor uygulamaları, adeziv rezin uygulamaları, restoratif tedavi uygulamaları, dişeti grefti uygulamalarıdır.
Peki diş hassasiyeti nasıl önlenebilir?
Diş hassasiyeti tedavileri, koruyucu ve iyileştirici tedaviler olarak iki ana başlıkta incelenebilir.
- Koruyucu tedaviler; hassasiyet oluşumunda etkili olan risklerin ve etiyolojik faktörlerin azaltılmasını, oral hijyen eğitimini, oklüzyon ve diyet düzenlemelerini kapsar.
- Terapötik tedavi yöntemleri ise; uygulanma şekillerine göre, evde hasta tarafından uygulanan ve klinikte diş hekimi tarafından uygulanan (profesyonel) tedaviler olmak üzere 2’ye ayrılır.
- Hafif-orta şiddette ve yaygın diş hassasiyetlerinde ilk tedavi seçeneği evde uygulanan tedaviler (yumuşak kıllı diş fırçaları ile birlikte kullanılan hassasiyet giderici diş macunları, gargaralar vb.) olmalıdır. Şayet hastaya evde başlatılan tedavide 2-4 hafta sonunda ağrıda rahatlama ve azalma olmadığında, klinikte diş hekimi tarafından uygulanan tedavi iIe devam edilmelidir. Ağrı devam ederse daha ileri tedavilere geçilir.
- Diş hassasiyeti tedavi edilmezse, hastanın günlük yaşam kalitesi azalır. Ayrıca daha basit yöntemlerle tedavi edilebilecek durumlar zamanla ilerler ve daha komplike tedavi yöntemlerine geçilmesine neden olabilir.