in ,

Kurmacanın Peşi Sıra Erinç Büyükaşık Metinleri

Erinç Büyükaşık Kimdir?

Taşra, taşranın kentleşen görünümleri, beyaz yakalılığın yoksulluğu, “bireysel” ve “toplumsal” vicdanın izinde kahramanın yüzlerce yıllık yolculuğu.

1975 Konya doğumlu yazar öğretmen anne ve babanın oğlu olarak dünyaya geldi. Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olduktan sonra Istanbul’da öğretmenliğe başladı. Yazma sürecine bir grup arkadaşıyla çıkardığı ‘Düş ve Düşünce’ adlı dergiyle başlayan yazar, bugüne dek Varlık, Yeni e, Son Gemi, Ekin Sanat, Galapera Öykü Fanzin, Temrin, Acemi, BroyEski, Edebiyatist, Kahverenkli, Yalnızlar Mektebi, Tetkik Dergi, Poesis Edebiyat gibi dergilerde öykü ve incelemeleriyle yer aldı. Son Gemi öykü seçkisi, Bir Kaşık Sütlaç, Bir Nefes Tarçın” öykü antolojisinde de öyküleriyle yer alan yazarın Söz Dağının Ardındakiler, Suya Gazel,  Hep Uzak, Dehlizler ve Rüyalar, Sınırlar Kapalı adını taşıyan öykü kitapları dışında Gogolun Paltosu adlı edebiyat inceleme kitabı ve Murat Kanın Çoğul Tarihi’ adlı romanı da bulunmaktadır.

Murat Kanın Çoğul Tarihi:

Sahi Esmanın katilleri nerede?”

Merhumu nasıl bilirdiniz?”

Esma odanın bir köşesinde belirdi o sırada. Puslu yüzü. Kafam dumanlı, yine abuk subuk görüntüler beliriveriyor akşam akşam gözümün önünde, diye söylendi. Esma, ben görünmez değilim, dedi Murata. Sesi oldukça kırgın, kırılgan… Sokaktaki bağırışlara kulak verdi o da. Tencere tava sesleri eşlik ediyordu pencerelerden. Yükselen sloganlar evin duvarları arasında gezindi o sırada.

Kadınlar burada, katiller nerede?”

Taşra, taşranın kentleşen görünümleri, beyaz yakalılığın yoksulluğu, bireysel” ve toplumsal” vicdanın izinde kahramanın yüzlerce yıllık yolculuğu. Liman Kültür yayınevi etiketiyle ikinci baskısıyla yapan Erinç Büyükaşık’ın ilk romanı Murat Kanın Çoğul Tarihi” tam da bireyin kalabalıkların içindeki yalnızlığının çoğul bir sese dönüştüğünü, kahramanın aslında toplumsal bir vicdanın temsilcisi olduğunu ifade ediyor aslında. Bir beyaz yakalı romanı sayabileceğimiz Murat Ka’nın Çoğul Tarihi” coğrafyamızın kadınlık”, “şiddet” ve geçmişiyle hesaplaşma anlamında” kahramanların kalabalık mutsuzluklarını da aktarıyor bu noktada.

Yazarın Dehlizler ve Rüyalar”, Sınırlar Kapalı” 2022 yılında Liman Yayınevi tarafından yayımlandı. Öykülerinde insan, hayat, toplum bağlamında “öteki”, sınırlar”, bireysel olanın toplumsallığı”, toplumsal olanın bireyselliği” izleklerini güçlü bir şekilde yazan yazar, kahramanın penceresinden başlayan anlatının zihnin derinliklerinde nasıl çoğul çatışmalar ve kavgalara gebe olduğunu farklı mekanlardan, evlerden, sokaklardan seslenerek gösteriyor adeta. Göç”, Vicdan”, Tutunamamanın Sahiciliği”, Taşralaşan Şehir ve Şehirleşen Taşra imgesi belki de birçok öyküyü kesen ortak paydalar olarak çıkıyor yazarın kitaplarında. Öykünün bir kurmaca metin olarak insanın toplumsal ve bireysel acılarla tanımlanması ve betimlenmesi düsturu ekseninde şekillendiği bu yazma sürecinde aslında birçok “ötekilik” halinin haylice politik bir yanı olduğu vurgusu öykü kahramanlarının sesiyle okura ulaşıyor.

Temelde bireyin toplumsal tarihi olarak da okunabilecek bu metinler kahramanların izinden bilincin”, bilinçaltının” çoğul ve haylice politik çatışmalarını okura sunarken coğrafyanın cinsiyetler”, kimlikler”, bölünmüş mahalleler” ve savaş ve göç” yansımalarıyla okuru da metnin bir parçası kılma savıyla yolculuğunu okurun da katıldığı bir yolculuk öyküsüne dönüştürüveriyor. Kadınlar, erkekler, sokaklar; boğulan, sıkışan ve yorulan hayatlar… Bir öykünün insanlığın yaşam kesitlerinden çıkıveren her küçük dehlizin içindeki yolculuk olduğunu bilir okur elbette. Dehlizin içinde kaybolmayı becerebilmektir asıl olan. Dolambaçlı yollarda sahici insanların kanlı canlı bedenleri akar anlatı ormanında çoğu kez. Rüyaları vardır her birinin. Uyanınca gerçekliğin katılığına ilenir öykü kahramanı. Pişen yemeğin kokusunda, belediye otobüsünün bir köşesinde sabahın alacasında mesaiden alelacele çıkmak isteyen yolcuların düşüdür öykü aslında. Anlatılan benim, senin ve belki hiç kimsenin hikaye/m/n/si…

Erinç Büyükaşık, son iki öykü kitabında yine sokaklarda, kalabalık caddelerde, boğucu ofislerde, ev içlerinde soluk almakta zorlanan bir nice insanın zihninden ve rüyalarından sesleniyor okuruna.

Dünya vallaha da billaha da küçük. Koca bir köy misali.

Boğuntulu, kesik kesik uykulardan biri daha. Bekar odasının kesif rutubet kokusu… Onlar… Karşıdaki ranzada altlı üstlü battaniyelerine gömülmüş Farukla Ziya. Oldum olası öyleydi sanki. Kıyım denen gökten zembille inmemişti ya. Cep radyosundan ağır, tumturaklı bir ezgi yayıldı. Ziya, kapatmayı unutmuş radyoyu gece gece. Pilini değiştirmemiş besbelli, cızırtılı çıkıyor ses. Atletin griye döndüğünü fark etmişti vücudundan ekşi ter kokusu odaya yayıldığında. Kirlileri yıkatmalı karşı sokaktaki kuru temizlemeciye. Kirini, terini atası var bir haftadır. Buz gibi soğuk suda yıkan yıkanabilirsen.

Lulu diye seslendi.”

Beni yanında bırakma” (Sınırlar Kapalı’dan)

What do you think?

10k Points
Upvote Downvote

Wütende Proteste vor dem Europaparlament in Brüssel

Konzert „Komponisten der republikanischen Ära“ im Pera-Museum