Yüzlerce mağaza açılışı ve etkinlik organizasyonunda imzası bulunan Niran Hürel Herder, sektörde kendini nasıl canlı tuttuğundan en unutulmaz anlarına, sanatın hayatındaki yerinden İstanbul aşkına kadar olan birçok konuya MAG Ekim sayısında yanıt verdi.
Sanat aşığı bir aileden gelen, tiyatro, felsefe ve pazarlama eğitimleri olan, her daim kendini geliştirmeye açık, başarılı bir stratejist, moda ve kozmetik iletişimcisi, etkinlik yöneticisi olan Niran Hürel Herder merak edilen birçok konuya MAG Ekim sayısına verdiği röportajda değindi.
Etkinlik, organizasyon sektörüne girmeye nasıl karar verdiniz? Sizi bu sektöre yönlendiren etkenler nelerdi? Sorusuna yanıt vererek röportajına başlayan Hürel “Farklı sektörlerin iletişim alanlarında senelerce çalıştıktan sonra 2011’de bugünkü kariyerimin temel taşlarını oluşturan kurumsal serüvenim başladı. Bundan on iki sene önce, o zaman Türkiye pazarına yeni giren Yves Rocher’nin iletişim departman yöneticisi oldum. Markanın Türkiye pazarı ile tanışması, buluşması ve büyümesi sürecinde on sene görev aldım. O zaman, strateji belirlemeksizin her yeni ürün tanıtımında güzellik editörleri ve blogger’larla buluştuğumuz lansmanlar düzenledim. Büyük bir tutkuyla, yüzden fazla ürün lansmanına, stratejik mağaza açılışına imza attım. Bugün dönüp baktığımda yüzüncü mağaza ve iki yüzüncü mağaza açılışı, Yves Rocher’nin altmışıncı yıl kutlaması ve benim için her zaman en özel anılarda yer alacak olan ve bana ikinci titrimi de getiren Yves Rocher Vakfının “Toprağın Kadınları” yarışmasını, Kadınlar Günü kapsamında Fransa İstanbul Başkonsolosu ile kutladığımız resepsiyonlar… Hepsi bugün hâlâ heyecanını iliklerime kadar hissettiğim benzersiz davetlerdi. 2020 sonuna doğru kendi şirketimi kurdum ve markalara freelance danışmanlık vermeye başladım. Bugüne kadar sayısız marka ile iş birliği yaptım” dedi.
Organizasyon sürecini yönetirken en çok zevk aldığınız kısım sorulduğunda ise “A’dan Z’ye tüm süreci yönetebildiğim etkinlikleri seviyorum” açıklamasında bulunan Niran Hürel Herder “Mekân seçiminden belirlediğim konsepti kafamda canlandırdığım anlara, dekorasyondan davetiyeye kadar hepsi aynı derecede kıymetli. Öncesi süreç ayrı heyecan, sonrası ise apayrı. Hayal ettiğiniz kurguyu canlı kanlı görmek paha biçilemez” ifadelerini kullandı. Sektörde kendinizi nasıl yenildiğini ve gelişim için neler yaptığını ise “Yenilikleri takip ederek: Yeni dijital yayınları, yeni influencer’ları, yeni trendleri…Benim işimde network çok önemli. Bu işi yıllardır yapan, blog döneminden gelen arkadaşlarım kadar her gün bir davette tanıştığım yeni influencer’lar da çok değerli. Gün geçtikçe, özellikle belirli bir kategoriyi sahiplenen ve işini layığı ile yerine getiren yaratıcı kişilerle tanışıyorum. Make-up artist’lerden stilistlere, editörlerden oyunculara uzanan geniş bir yelpaze. Tiyatro eğitimi aldığım yıllarda kulağıma küpe olmuş bir cümlesi var hocamızın: “Jonglörseniz ve insanlar neden tiyatro eğitimi alıyorsunuz derlerse, onlara jonglör rolü geldiği zaman sizi aramalarını söyleyin.” demişti. Hayatta kendinize kattığınız her şey bir yerde sizin elinizden tutuyor. Ben felsefe eğitimi aldım üniversitede. Galatasaray Üniversitesinde ise pazarlama iletişimi yönetimi yüksek lisansı yaptım. Tiyatroya izleyici kimliğimle zaten âşık bir insan olarak da Müjdat Gezen’de eğitim aldım. Öğrenciliği çok seviyorum. Her gün bir insandan, bir durumdan bir şey öğreniyorum. Felsefenin en güzel yanı sanırım dünyaya bu gözle bakabilme yetisini bana kazandırmaktı. Etik nedir, ahlak nedir, din nedir, siyaset nedir ? Hep sorgulama… İletişim bu nedenle ruhuma çok iyi gelen bir meslek” sözleriyle dile getirdi.