Şili Devlet Başkanı Salvador Allende, geniş bir cephe kurarak, 4 Kasım 1970 günü iktidara geldi. Amerikancı yönetime son verdi. Amerikan tekellerinin elinde bulunan bakır, kömür ve potasyum nitrat gibi önemli madenleri ve birçok kamu kuruluşunu devletleştirdi.
Allende yaptıklarıyla kısa sürede yoksullar tarafından benimsendi ve sevildi. Toprak reformu sürecini hızlandırıp ziraatla uğraşan hemen her kesimi toprak sahibi yaptı. Sosyal güvenlik politikalarına hız kazandırdı, devletin eğitim, sağlık, ulaştırmada yoksul kesimlere çok daha ciddi katkı ve desteğini sağladı.
Allende iktidara geldikten sonra halkın durumunu adım adım iyileştirdi. Ancak bu durum Güney Amerika’ya ‘iyi örnek’ olmuyordu. ABD tekellerinin tepkisini çekti ve darbe için harekete geçildi.
General Augusto Pinochet, 11 Eylül 1973 tarihinde bir darbe girişiminde bulundu. ABD tekellerinin ve CIA’nin desteğiyle yapılan darbede, Başkanlık Sarayı’na yapılan saldırılar sırasında Allende’ye teslim olması çağrısı yapıldı, fakat o askerlere teslim olmayı reddetti.
Ölümünden önce, Fidel Castro’nun kendisine hediye ettiği ve elinde tuttuğu kalaşnikof marka tüfekle Başkanlık Sarayı’nda korumalarıyla birlikte çatışmalara katıldı.
Allende’nin düşüşünden sonra Şili’de Pinochet liderliğinde cinayet ve hırsızlığa dayanan bir diktatörlük rejimi kuruldu. Binlerce Şilili, faşizmin pençesinde hayatını kaybetti.
Allende, halkına son kez böyle seslendi
Salvador Allende, ölümünden kısa süre önce, 11 Eylül 1973 saat sabah 9:10’da halkına son defa şu sözlerle seslenmişti:
“Dostlarım,
Hiç şüphe yok ki, bu sizlere seslenmek için son fırsatım. Hava Kuvvetleri Magallanes Radyosu’nun vericilerini bombaladı. Sözlerim sitem değil, hayal kırıklığı yüklü. Umarım, ettikleri yeminlerine ihanet edenler, Şili’nin askerleri, birer unvandan ibaret başkomutanları, kendi kendini Donanma Komutanı ilân eden Amiral Merino ve daha dün Hükümet’e sadakatini ve bağlılığını sunan, bugün ise kendini Carabinero’ların [paramiliter polisin] başı ilan eden General Mendoza ahlâken cezalarını bulurlar. Bu gerçekler karşısında bana kalan tek şey işçilere şunu söylemek: teslim olmayacağım!
Bu tarihî geçiş sürecinde halka olan sadakatimin bedelini hayatımla ödeyeceğim. Ve onlara, binlerce Şililinin tertemiz vicdanına serptiğimiz tohumların kuruyup gitmeyeceğinden şüphem olmadığını söylüyorum. Güç onların elinde ve bize üstün gelecekler, ancak toplumsal dönüşümler ne suçla ne de güçle bastırılabilir. Tarih bizimdir, tarihi toplumlar yapar.
Ülkemin işçileri: adalete olan büyük özleminizin ancak bir sözcüsü olan, Anayasa’ya ve kanunlara bağlı kalacağına söz vermiş bu adama gösterdiğiniz sadakat için teşekkür ederim. Sizlere seslenebildiğim bu son anda, yaşadıklarımızdan ders çıkartmanızı diliyorum: yabancı sermaye, emperyalizm, gericilikle birlikte, Silâhlı Kuvvetler’in kendi geleneğinden kopmasına varan iklimi yarattılar. Bu geleneğin kurucuları General Schneider ve Komutan Araya da, bugün dışarıdan aldıkları yardımla, kendi kârları ve imtiyazları üzerindeki korumayı sürdürmek adına iktidarı yeniden ele geçirmeyi ümit eden aynı toplumsal kesimin kurbanlarıdır.
Her şeyden önce size sesleniyorum, ülkemin mütevazı kadınlarına, bize inanan köylü kadınlarımıza, çocuğunu esirgediğimizi bilen annelere… Size sesleniyorum, Şili’nin fikir işçilerine, kapitalist toplumun avantajlarından bahsedip duran meslek örgütleri ve sendikalar tarafından yaratılan kargaşaya karşı çalışmaya devam eden yurtseverlere…
Ülkemin gençlerine, bu toprakların şarkılarını söyleyenlere, bize neşelerini ve mücadele ruhunu verenlere sesleniyorum. Size sesleniyorum, ülkemizde faşizmin saatlerdir iş başında olması sebebiyle zulüm görecek olan Şili’nin insanlarına, işçilere, köylülere, aydınlara… Harekete geçmesi gerekenlerin sessizliği karşısında faşizm, terörist baskınlar düzenliyor, köprüleri havaya uçuruyor, demiryollarını kesiyor, gaz ve petrol borularını imha ediyor.
Hepsi bu suçlara ortaktır. Tarih onları yargılayacaktır!
Şurası kesin ki Magallanes Radyosu susturulacak. Sakin ve metalik sesim sizlere ulaşamayacak. Sorun değil. Sesimi duymaya devam edeceksiniz. Her zaman yanınızda olacağım. En azından, onurlu ve ülkesine sadık bir adam olarak hatırlanacağım.
Halkım kendisini savunmalı, ancak kurban etmemelidir. Halkım, kendisinin yok edilmesine veya kurşunlarla delik deşik edilmesine izin vermemeli, ancak aşağılanmaya da müsaade etmemelidir.
Ülkemin işçilerine, Şili’ye ve yazgısına inanıyorum. Başka insanlar, ihanetin galebe çaldığı bu karanlık ve acı anı yenecekler. Şunu aklınızdan çıkartmayın, önünüze er ya da geç gene büyük yollar açılacak ve özgür insanlar, yeni bir toplum inşa etmek için o yollardan yürüyeceklerdir.
Yaşasın Şili! Çok yaşa halkım! Yaşasın işçiler!
Bunlar benim son sözlerim, kendimi feda edişimin boşuna olmadığından eminim. Sonunda, en azından, bu fedanın bir ahlâk dersi olarak, işlenen ağır suçu, alçaklığı ve ihaneti cezalandıracağından eminim.
Santiago Şili, 11 Eylül 1973″