Karbonhidrat, yağ ve şeker içeren besinleri tüketme isteği, sadece birkaç yiyecekten oluşan beslenme düzeninde diretme, büyümeye destekçi, sağlıklı gıdaların çoğunu reddetme… Çocuklardaki seçici yeme problemi, ebeveynlerin korkulu rüyası.
Her öğün saatinde yaşanan gerginlik, tüm odağın çocuğun üzerinde olması ve çocuğu yemeye zorlama tutumu, ebeveynleri içinden çıkılamaz bir çaresizliğe sürüklüyor. Seçici yeme problemi, kimi çocukta ergenliğe doğru kendiliğinden ortadan kaybolsa da, bazılarının fiziksel, duygusal ve sosyal gelişimini olumsuz yönde etkileyerek uzun yıllar da sürebiliyor. Psikolog Dr. Feyza Bayraktar, aşırı yemek seçen çocuklar konusunda, ailelere tavsiyelerde bulundu.
Seçici yeme problemi, okul çağı öncesi dönemde, özellikle 5-6 yaşındaki çocuklarda görülen en yaygın yeme problemleri arasında yer alıyor. Besin tercihlerini daha çok patates, makarna, pilav, tatlı gibi genelde karbonhidrat, şeker ve yağ içeriği yüksek besinlerden kullanan çocukların yetersiz ve dengesiz beslenmeden kaynaklanan gelişimsel problemler yaşayabileceğini belirten Psikolog Dr. Feyza Bayraktar, kilo veya enerji alımları normal sınırlar içerisinde kalsa dahi, aşırı yemek seçen çocukların sağlık kontrollerinin düzenli yapılması gerektiğini söylüyor.
Yemek seçmek, problemin kendisi değil; var olan problemin sonucudur.
Kontrolcü ebeveynlere, “Her şeyi kontrol edebilirsiniz; ama ben istemediğimi yemem” mesajı ile sınır koyan çocuklar, kendi bireysel alanını belirleme ihtiyacı ile “Ben buradayım, benimle ilgilenin. Benim ilgiye ihtiyacım var” mesajı ile ebeveynlerinin ilgisini çekmeye çalışıyor olabilir. Bunun yanı sıra, okul değiştirmek, arkadaşlarla yaşanılan problemler ve akran zorbalığına maruz kalmak gibi kendisini kontrolsüz hissettiren durumlar da, çocuğun yeme davranışı üzerinde büyük rol oynar.
Tüm odağınız çocuğun ne yiyip ne yemediğinde olmasın!
Ebeveynlerin seçici yeme problemi konusunda endişelenmesi, hiç de yersiz değildir. Özellikle de aşırı yemek seçen çocukların yalnızca belirli besinleri tüketip diğer besinleri yemeyi reddetmesi, gelişimlerini olumsuz yönde etkileyecektir. Bu sebeple de, çocuğun sağlık kontrollerinin düzenli yapılması ve hekim tavsiyeleri doğrultusunda davranılması oldukça önemlidir.
Ebeveynlerin odağının çocuğun ne yiyip ne yemediğinde olması ve bu konunun sık sık gündemde tutulması da, çocuğun kendini baskı altında hissetmesine neden olabilir. Bu süreçte, yalnızca evde mi yemek seçiyor, okuldaki arkadaşlarıyla bir aradayken yeme davranışı farklılık gösteriyor mu, gibi tutumların da değerlendirilmesi gerekir. Çocuğun yeme davranışını kapsamlı olarak gözlemlemek, ebeveynlere vermek istediği mesaj konusunda yardımcı olacaktır.
Yemek üzerinden ödül ya da ceza vermeyin
“Ispanağını bitirsen, sana çikolata vereceğim” vaadi, çocuğun zihninde belirli yiyeceklerin tüketilmesinin bir ödüle bağlanmasına sebep olabilir. Böylelikle çocuk, bazı yiyecekleri “ödül” olarak kabul ederken, bazılarını “zorla tüketilen besinler” olarak sınıflandıracaktır. Oysa, çocuğun küçük yaşlardan itibaren yiyeceklerin gelişim ve sağlık üzerindeki etkileri konusunda bilinçlenmesi, yiyeceklerle daha sağlıklı bir ilişki kurmasına yardımcı olacaktır. Bunun yanı sıra, bir sınavdan yüksek not aldığında ya da düşüp ağladığında çocuğu yiyeceklerle ödüllendirmek de, onun hayatı boyunca kendisini her ödüllendirmek ya da teselli etmek istediğinde yemeye yönelmesine yol açacaktır.
Çocuğun istemediği besini zorla yedirmeye çalışmayın
Ailelerin yaptığı en büyük hatalardan birinin de, çocuğa istemediği yiyecekleri zorla yedirmeye çalışmak ya da sadece yediği besinlerden oluşan bir öğün hazırlamak olduğunu belirten Bayraktar, ailelerin bu tutum ile istemeden de olsa, problemin daha uzun sürmesine sebebiyet verdiğini söylüyor. Bayraktar, “Çocuğa zorla yemek yedirmeye çalışmak, çocukların belirli bir süre açlık tokluk sinyallerini duymamasına ve yeme davranışı ile kontrolü elinde tutmayı alışkanlık haline getirmesine neden olabilir. Bu sebeple, çocukları asla zorlamamak gerekir. Önemli olan, çocuğun yemek seçme davranışı ile vermeye çalıştığı mesajı anlamak ve bu konuda ona destek olmaktır” açıklamasında bulundu.
Severek tükettiği besinler ile karıştırıp yaratıcı sunumlar hazırlayın
Seçici yeme problemiyle karşı karşıya kalan ebeveynlere, çocukların tüketmek istemediği yiyecekleri sevdiği besinler ile karıştırıp yaratıcı sunumlar yapmayı öneren Bayraktar, sözlerine şöyle devam etti: “Bu yöntem ile çocukların sevmediği besinleri yavaş yavaş ve zorlamadan tüketmesi sağlanabilir. Örneğin; bezelye pilav ile karıştırılarak veya pırasa börek içerisine eklenerek sunulabilir. Çocuğun göz zevkine hitap eden sunumlar da, yemediği yiyecekleri tüketmesini kolaylaştırabilir. Sevdiği çizgi film kahramanlarının desenlerinin olduğu tabak, çatal takımları, gülen yüzlü sandviçler ya da yaratıcı tarifler de, çocukların tüketmediği gıdalar konusundaki duvarlarını yıkmasına yardımcı olacaktır.”
Ebeveynlerin, seçici yeme problemi olan çocuklarına karşı sabırlı olması gerektiğini belirten Bayraktar, bu konuda mutlaka bir hekim desteğine ve gerektiği noktada da psikolojik destek almak için bir uzmana başvurulması gerektiğinin altını çiziyor.
Feyza Bayraktar hakkında:
1980, Adapazarı doğumlu Feyza Bayraktar, Koç Özel Lisesi’nden mezun olduktan sonra, lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü’nde tamamladı. New York Üniversitesi’nde Uygulamalı Psikoloji Bölümü’nde yüksek lisans çalışması yapan Bayraktar, aynı zamanda Kadın Ruh Sağlığı ve Yeme Bozuklukları alanlarında araştırma görevlisi olarak çalıştı. New Orleans’da meydana gelen kasırga üzerine, bölgede yaşayan kişilere psikolojik destek veren başarılı isim, özellikle kadın ruh sağlığı ve yeme bozuklukları alanında birçok klinikte psikolojik danışmanlık hizmeti verdi. Princeton Üniversitesi Sağlık Merkezi’nin klinik eğitim programına kabul edilip doktora eğitimine başlamadan, bu klinik , eğitimi almaya hak kazanan ilk kişi oldu ve hemen ardından doktora çalışması için kognisyon, algı, özellikle de beden algısı konuları üzerine yoğunlaştı.
Kognitif ve davranış terapileri ile ilgilenen ve bu alanda birçok uluslararası eğitime katılan Bayraktar, yeme bozuklukları alanındaki çalışmalarıyla tanınan, alandaki en saygın isimlerden Prof. Dr. Christopher Fairburn’un referansı ile Oxford Üniversitesi Psikiyatri Bölümü tarafından verilen bireye özel biçimlendirilmiş, bilişsel davranışçı terapi eğitimini almaya hak kazandı ve dünyada, bu eğitimi alan ilk uzmanlardan biri oldu. ABD’de, Walden Üniversitesi Klinik Psikoloji Doktora Programını da duygu yönetme becerileri ve yeme bozuklukları üzerine yazdığı tez ile tamamlayan Bayraktar, ABD’de Yale Üniversitesi ve Columbia Üniversitesi’nde yeme bozuklukları ve obezite psikolojisi alanında lider olarak tanımlanan bilim insanları ile çalıştı. Böylece, ismi yeme bozuklukları ve obezite psikolojisi alanında uluslararası eğitimciler listesindeki yerini aldı.
International Association of Eating Disorders Professionals Foundation tarafından belirlenen Yeme Bozuklukları Uzmanlığı Sertifikasyon kriterlerini karşılayarak yeme bozuklukları uzmanı (Certified Eating Disorders Specialist-CEDS) unvanını alan Bayraktar, aynı zamanda Boğaziçi Üniversitesi’nde yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak görev yapmaktadır. Yayın ve basın organlarında zaman zaman yer alan Feyza Bayraktar, 2014-2015 yayın döneminde, 24TV’de, psikolojik problemleri ele alan “Ne Yapmalı?” adlı bir program yapmıştır. Aynı zamanda, 2011- 2016 yılları arasında faaliyet gösteren Yeme Bozuklukları Destek Derneği’nin kurucusu olup bu süre içinde derneğin başkanlığını yapmıştır. 1994 yılında, 14 yaşındayken yayınlanan; “Karanlıkta Doğan Güneş” adlı bir romanı ve 2011 senesinde Doğan Kitap aracılığıyla yayınlanan “Yemek ya da Yememek” adlı bir kitabı var.