İnsanoğlu benmerkezci davrandığı ve düşündüğü sürece, birlikte var olmanın gerekliliğini algılamamakta ve gerekli zemini oluşturamamaktadır. Ya da bu zeminin bilincinde olmayarak, tüm kazanımları hor kullanmaya devam ettiği sürece, sınıfta kalmaya devam edecektir. Tarih boyunca insanlık, hayvansal gereksinimlerinin peşine düştü. Nedir bu hayvansal gereksinimler? “Beslenmek, barınmak ve hayatta kalabilmek”. İnsanoğlunun hiç küçümsenemeyecek büyük bir çoğunluğu bu ihtiyaçlarını karşılayabilmek için bir ömür tüketiyor. Diğer azınlıkta olan kişiler ise bencil davranıp sadece ceplerini doldurmanın peşine düşüyorlar.
Ancak algılamadıkları şey, ya da hesaplamadıkları şey, büyük bir çoğunluğun olduğu kitlelerin arasında, yani bu kitlenin kıtlıkla karşı karşıya kaldığı bu dönemde hiç kimsenin huzur içinde yaşayamayacağıdır. Bu egoist beyinler dünyayı iyi yönettiklerini düşünseler de, asla huzurlu ve mutlu olamazlar. Dünya bu kadar açlık ve sefalet içindeyken bu yöneten akıl da, korku içinde yaşamaya devam edecektir.
Millattan önce ki yıllara baktığımızda, aynı noktada olduğumuzu görüyorum. Beslenmek, barınmak ve hayatta kalabilmek, yaşamak için tek amacımızın bu olmadığı kanaatindeyim. Günümüzün yaşam koşullarına baktığımızda, hala karın tokluğuna çabalamamız ne büyük bir acı!’ Bu durumu karşılaştırdığımızda, önemli değerlerimizin de kaybolduğunu düşünüyorum. Hatta daha da gerisinde olduğumuzu düşünüyorum. En azından insanı değerler yok olmamıştı. Bizi hayvanlardan ayıran özelliklerimiz vardı. Ancak şimdi hayvanların karşısında gülünç duruma düşen bir insanlık krizi yaşanıyor. Teknolojiyi yakalamış olabiliriz, çeşitlilik artmış olabilir. Birçok konuda gelişmişlik kazanmış olabiliriz. Ancak bu bizim yol kat ettiğimizi göstermiyor. Hala karın tokluğuna ömür tüketen bir bir insanlık dramı yaşanıyor.
Dünyada var olan tüm sorunlara küçük bir dokunuşla iyileşmeler yapılabilir. Ancak bunun olması için tüm dünyada insanlığın, iyi niyetin, ahlakın, eğitimin, toplumsal mücadelenin, liyakatın ve kurumların bu vasıflara göre hareket etmesinin gerekliliğinin yerine getirilmesi gerekiyor. Kötülerin, kısaca insanlığa ve doğaya her türlü zarar veren bu varlıkların yasalar karşısında çok ciddi yaptırımlarının sağlanması gerekiyor. Üreten kitlelerin emekçilerin hak ettiği şekilde karşılığını alması gerekiyor. Dünyayı batırıp farklı gezegenlerde yaşamayı uman bu beyinlerin bir yere ulaşamayacaklarının bilincine varmaları gerekiyor. Bu beyinlerin, şu soruyu kendilerine sormaları gerekiyor. Ben neden varım, yaşama sebebim nedir? Toplum mu insan için var? Yoksa insan mı toplum için var? Bunca yılı hayvansal gereksinimlerimizin peşinde koşmamız, maalesef çok üzücü, karın tokluğuna yaşamak zorunda kalan ve yetersiz bir eğitim ile söz sahibi olamayan topluluklar, düzene uyum çabası göstermekten başka çare bulamıyor. Sadece diplomalı cahiller çoğalıyor. Öğrenmeyi, bilmeyi ilke edinemeyen bir toplum da söz sahibi olamıyor. Bu durum varlıklı insanların en büyük ayıbıdır. Toplumun yapısını alaşağı eden bu beyinler insana değer ne varsa kaybettiriyor. Bir süre sonra, toplumun büyük bir kısmı, ya kötü olanın yanında yer alıyor, ya da akıntının kurbanı oluyor ve dünyadaki en tehlikeli canlı haline geliyor. Akabinde bizi takip eden çocuklarımız, gücü kötülük olarak algılamaktadır. Zaten bu beyinler çeşitli oyunlarla kötülüğün temelini oluşturmaktadır.
Teknolojiye çok vakıf olamayan ebeveynler ise bu tehlikeyi kontrol edememektedir. Üretemeden tüketen bir toplum, belki de dünyadaki nimetlerin var olan tüm canlıların ihtiyaçlarını karşılayabilecekken, kötülerin hakim olduğu yönetim sisteminde insanlık sınıfta kalıyor. Doğru yönetim olmadığı sürece, insanlık karın tokluğuna yaşamaya devem edecektir. Üretimde her insanın yeteneği doğrultusunda beceriler kazandırarak daha fazlasını elde etmenin gayretini gösterebilirler. Aç kalma korkusuyla insanlar birbirlerine savaş açıyor. Bugün güven içinde büyümeyen çocuklar, gelecekte çok daha tehlikeli işlere imza atacaklardır. Kötülükle beslenen kötülük yapar algısını idrak etmemiz gerekiyor.
Ülkelerin birbirlerine karşı sınırlarına saygı duymaları ve iç işlerine karışmamaları gerekiyor. Bundan sonra izlememiz gereken yol tüm değerlerimizi henüz okula başlayan çocuklarımıza aşılamamız gerekiyor. Tüm dünyada ortak derslerin ,hatta öncelikli derslerin ahlaklı olma , dürüst siyaset, adaletli olma, toplumda doğru davranmanın gerekliliği, çevre bilinci, sınırlar ötesine saygı, doğru iletişim becerileri, kültürel zenginlik v.b. gibi derslerin yer alması gerekiyor. Ülkeler en etkili silahlar üretmek yerine, öncelikleri insan olmaya yönelik doğru ve faydalı işlere imza atmaları olmalıdır.
Öldürücü aletlerin üretimine son verilmelidir. Bir yandan açlık yaşanırken, diğer yandan korkunç bir israf yaşanıyor. Bu bilinçsiz tüketime son verilmesi gerekiyor. Belediyeler doğru projelerle herkesi çok kısa zamanda ev sahibi yapabilir. Her şeyin çok basit yolları var. Yeter ki iyi niyetli olunsun. Gerisi çirkin oyunlardan başka bir şey değil! Ey dünyayı yöneten akıl! Gelin tüm varlıklarımızı insan olma yolunda harcayın. Etrafınızda aç insanlar oldukça yaşamanız da mümkün olmaz. Dünyayı batırıp farklı gezegenlerde yaşamayı uman beyinler, huzuru hiçbir zaman bulamayacaklar. Bütün gezegenleri dolaşsanız da kaybetmeye mahkumsunuz. Çok geç olmadan gelin, ortak akılla iş birliği yapın. Değerler seviyesine ulaşmanızın formülü var. Biraz iyi niyet! “ kötülükten medet umanların” bir gün tarihin tozlu raflarında yerlerini alacaklar. Artık hayvansal gereksinimlerimizin yerini insanı gereksinimlerin alması lazım. Yani her alanda kültürel dinamizmin, tüm toplumda varlığını yaşatması adına,biraz insan olmaya davet ediyorum. İnsan kendi türünü yok etmemeli…
MESİME ELİF ÜNALMIŞ