in ,

Maden ocağından fotoğraf sanatına yolculuk

Fotoğraf

Uzun yıllar maden ocaklarında çalışan fotoğraf sanatçısı Alaaddin Kara, “Aşağıda insanlar canlarını kaybediyor, yanıyor, yok oluyor” diyerek, maden işçilerinin yaşadıklarını özetledi. 

Uzun yıllar maden ocaklarında çalışan fotoğraf sanatçısı Alaaddin Kara, “Aşağıda insanlar canlarını kaybediyor, yanıyor, yok oluyor” diyerek, maden işçilerinin yaşadıklarını özetledi.

Zonguldaklı yazar ve fotoğraf sanatçısı Alaaddin Kara, 35 yıl boyunca taban tarama, nakliyat, emniyet ve nezaretçilik gibi kömür madenciliğinin birçok kolunda çalıştı. Yıllar sonra emekli olan Kara, madencilerin çalışma koşullarını gündeme getirmek, iş sağlığı ve güvenliği konusunda farkındalık yaratmak amacıyla maden ocaklarında fotoğraf çekmeye başladı. Ümit Kaftancıoğlu Öykü Ödüllü, “Bir Mendil Kömür” kitabı bulunan Alaaddin Kara’nın, “Bir Maden İşçisinin Objektifinden Alaaddin Kara Fotoğraf Sergisi”, Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde düzenledi.
YER ÜSTÜNDE FARKINDALIK YARATMAK
Kaya, hem fotoğraf sanatını hem de madenciliğin kötü koşullarını anlattı. Kara, fotoğraf anı sabitlemesinden dolayı zamanın ruhunu ve mekanın işlevsel durumu hakkında bilgi verdiğini belirterek, “Sergimdeki fotoğraflarda madendeki çalışma şartlarının yüz yıl öncesinden pek fazla değişmeyip emek sömürüsünün hala devam ettiğinin göstergesidir. Yer altındaki çalışma şartlarının zorluğunu belgeleyip yer üstünde farkındalık oluşturmak amacıyla bu tür sergiler açılır. Benim de amacım madenlerdeki çalışma ortamını insanlarla buluşturup yoğun emek sömürüsünün görülür kılınması amaç edilmiştir” dedi.
MADEN OCAĞININ İÇİNDEN GELEN BİRİ
Maden ocaklarında 1982 yılında çalışmaya başladığını Kara, madenin içinden gelen biri olarak çalıştığı yerleri fotoğraflamaya başladığını söyledi. Madende çalışmış biri olarak hep öfke dolu olduğunu ifade eden Kara, 1990 madenci grevinden sonra, Kozlu’da 263 maden işçisinin hayatını yitirdiği grizu faciası yaşandığında başka bir bölgede çalıştığını söyledi. Kara, “Kozlu’da olsaydım o facianın içindeki işçilerden biri olacaktım. Aşağıda insanlar canlarını kaybediyor, yanıyor, yok oluyor. Yukarıda insanlar lüks araçlara biniyorlar, sendikacılar da dahil. Zonguldak Kozlu faciasında önlem alınsaydı, Soma olmayacaktı. Soma’da önlem alınsaydı, Karaman olmayacaktı. Bunlar söz konusu olduğunda ister istemez insanın içinde öfke birikiyor” şeklinde konuştu.
SENDİKAL ÇALIŞMALAR YETERSİZ 
Toplumsal hareket ve sendikal faaliyetlerin zayıfladığını, herkesin üstünde, her konuda yoğun baskı olduğunu vurgulayan Kara, “Maden ocaklarına eskiden ihtiyacı olan giriyordu. Şimdi işsizlik had safhadadır. Bu durumda örgütleme kabiliyeti de kapasitesi de düşüyor. Emeklerinin sömürüldüğünü, çalışma şartlarının zor olduğunu, çarkın içine girince anlıyorlar. Bilinç oluşuyor, oluşmak zorunda ama eğitimleri, sendikal çalışmaları yeterli değil. Eskiden sendikaların en önem verdiği şey işçilerin eğitimleriydi. Şimdi sendikalar, eğitime değil tatile gidiyorlar” ifadelerinde bulundu.
Maden işçilerine, sürekli “Ertesi gün gelme, muhasebeye git, paranı al çık” denildiğini belirten Kara, “İşçinin tüm hakları, alacakları içerde kalıyor. Gemiyi azıya aldılar, şuursuzca gidiyorlar, hesap soran yok. Toplumun her kesiminde rahatsızlık uyandıran fütursuzca bir gidiş var” dedi.
DENETİMSİZLİK ÖLÜM GETİRİYOR
Kara, hem çalıştığı dönemlerde hem de madencilikteki yaşamı fotoğrafladığı dönemlerde yer altındaki ihlallere dair gözlemlerini şöyle aktardı: “Devletin taşkömürü kurumunun sendikalaşmış maden işçileri iyi, kötü paralarını alıyorlar. Hayat şartları zor olsa da yaşamlarını idame ettiriyorlar. Özel ocaklarda çalışanlar var. Soma’dan sonra, işçilerin başkaldırılarını sönümlendirmek için iki asgari ücret vermek zorunda kaldılar. Yasal olarak ödemek zorundalar ancak bazı işverenler işçiye parayı veriyor, ‘Bana bir kısmını geri getireceksin yoksa çalıştırmam seni’ diyor. Ekonomik kriz bataklığında bunlar yaşanıyor. Herkesin haberi var ama kulağını kapatıyor. Kaçak ocaklarda durum daha kötüdür. İnsanlar çok çaresiz. Karnını doyuramadan sabah eden insanlar var. Kaçak ocaklar devlet denetimi dışında açılıyor. Göçük, gaz patlaması, elektrik çarpması, boğulmalar oluyor. Öldükten sonra hukuki yollar aranıyor, suçlu bulmaya çalışıyorlar. Suçlunun kim olduğunu biliyoruz. Denetimsizlik ve sistemin başı bozukluğunun sonucu bunlar yaşanıyor.”
‘MÜLTECİLER İKİ KEZ SÖMÜRÜLÜYOR’
Kara, fotoğraf çektiği sıralarda göçmen Afganların da madenlerde çalışırken gördüğünü belirterek, “Kömür havzasında çalıştırılıyorlar. Mülteci olmak daha zor, iki katı sömürü altındalar. Giydiğimiz kıyafetle, arabamızın modeliyle uğraşırken, onlar açlıkla, yarına ne yiyecekleriyle uğraşıyorlar” diye ekledi.
‘UMUT HER ZAMAN VARDIR’
Son dönemdeki işçi eylemlerine işaret eden Kara, “İşçiler haklarını arıyor. Toplum desteğini de arkalarına aldı. İşverenler haklarını vermek zorunda kaldı. Umutsuz olmamak gerektiğinin altını çiziyorum, umut her zaman vardır” ifadelerini kullandı. (MA)

What do you think?

10k Points
Upvote Downvote

Siber saldırılara karşı en güçlü savunma yama yönetimi

Erstes Großprojekt aus der BMWK-Fördermaßnahme zum „Batterie-Ökosystem“ gestartet