in ,

MESİME ELİF ÜNALMIŞ: VEDA

ANLATI

Gözlerim doldu. Kimseye hissettirmeden sildim gözyaşlarımı. Aslında hemen mezarına gitmek istedim, ancak annem ertesi gün gitmeyi önerdi.

Hava henüz ışımadan iş yerindeydim. Ders zili 07.30’da çalıyordu. Ben odamda sınav sonuçlarını çıkardıktan sonra listeleri astım. Sonra odama tekrar geçip kahvaltımı yaptım. Ancak içimde garip bir sıkıntı vardı. O sırada ikinci ders zili çaldı. Çocuklar derse girince bende fotokopileri çekiyordum. Telefonum çaldı. Kayıt bölümünde çalışan arkadaşım, santralde birinin benimle görüşmek istediğini söyledi. Bağlamasını istedim. Telefondeki ses eniştemdi. Biraz şaşırdım. Beklemediğim hatta telefonda pek görüşmediğim eniştem, nasıl olduğumu sordu. Ardından annemler bana ulaşamayınca kurumun telefonuyla beni aramasını rica ettiklerini söyledi. Sesi endişeliydi, aklıma kötü şeyler geliyordu. Eniştem lafı geveliyor, konuya nasıl gireceğini düşünüyordu. Bir şey söyleyeceğim üzülme! dedi. Herkesin başına gelir. Kendi içimde sıkıntımın nedeni bu telefona bağlı galiba diye geçirdim. Saniyeler içinde bin bir çeşit şey geldi aklıma; enişte artık neler olduğunu söyler misin? dedim.

Eniştem endişeli bir sesle, Alişan amcan hakkın rahmetine kavuştu! dedi.

Sonrasını duymadım…

Ve yere yığıldım. Kabullenemedim. Bir an hayat durdu benim için. Konduramadım ölümü, beni bırakamaz, bunu yapamazdı! Bir süre sonra ölümün gerçekliğini, tüm vücudumda hissettim. Çığlıklarım gözyaşlarıma karışmıştı. Odamın kapısını kapattım. Kimseyle görüşmek istemedim. Bir süre sonra, arkadaşlarım müdürüm, kapıyı açmaya çalıştılar. Beni yalnız bırakmalarını söyledim. Müdürüme amcamı çok sevdiğimi bir çok şeyi ona borçlu olduğumu söylerdim. Benim için ne kadar değerli olduğunu her fırsatta söylerdim. Beni anlayacağını biliyordum. Ancak kapıyı zorlamaya başladılar. Çıkmak istemedim odamdan, bir süre sonra kapıyı açtım. Çünkü amcam kilometrelerce uzaktaydı. Gitme imkanımı gözden geçirdim. Bir çıkmazın içinde hissettim. Sonra ne olursa olsun gitmeliydim diye düşündüm. Annemle gidebilirdim belki. Yarım saatin sonunda eşim ablası ve eniştem beni almaya geldiler. Hiç konuşmak istemedim, bir yarım gerçeği kabul etmiyordu. Eve gidene kadar tek kelime etmedim. Onlar da kendi halime bıraktılar beni.

Eve vardığımda, en küçük kardeşim vardı. Annem, babam, abim, ablam çoktan yola koyulmuşlardı. Geç kalmıştım. İçinde bulunduğum koşulları göz önünde bulundurup, beklememeyi tercih etmişlerdi. Gidememiştim ve bu benim canımı daha çok acıtmıştı. Köyümüzün gençleri köye akın etmişlerdi. İmkanı olan masalcı amcasını yalnız bırakmamıştı. Gidemeyenler telefona sarılmışlardı. Köyümüze derin bir hüzün çökmüştü. Soğuk kış geçelerinin masalcı amcalarını kaybetmişlerdi. Bu kayıp beni çok derinden etkilemişti. Üzerinde çok uzun yıllar geçti. Ancak her andığımda gözlerim doluyordu. Canım sıkıldığında onunla konuşur gibi yapardım. Geceleri uyanıp, gündüz biriktirdiğim gözyaşlarımı akıtırdım. Bu beni rahatlatıyordu. Hiç bir ölüm bu kadar canımı acıtmamıştı. İki üç yıl arayla babamı, ardından abimi trafik kazazında kaybettim. Her kayboluş bir hüzündür, kendi ekseninde, ancak; daha çok hikayemizi paylaştığımız kişiler, başka izler bırakıyor benliğimizde. Ben onu sonsuza dek yaşatmak isdedim. Kitaplarımda ve yazdığım bir çok öyküde onun ismi geçer. Ona vefa borcumu bu şekilde ödüyorum belki de…

Köyümden o kadar çok koptum ki 24 yıl boyunca gidemedim. Çalıştığım kurumda iki yıl önce yıllık izne çıktım. Birden memleketime gitmek istedim. Annem iki hafta önce gitmişti. Ben gerekli hazırlığı yaptıktan sonra, ertesi gün yola koyuldum. Uzun ve aktarmalı bir yolculuktan sonra, köye varmıştık. Bizi annem karşıladı. Dolmuştan inince, etrafıma bakındım garip bir hissiyat, her şey küçücük göründü gözüme, oysa çocukken kacamandı köyümüz. Attığım her adımda anılarım bir bir film şeridi gibi geçti gözümün önünden. Duygulandım hemen sağ tarafta öğretmen lojmanı vardı. Köyün erkekleri, sonbaharda cılız parlayan güneşte ısınabilmek için duvarın dibine yanaşırlardı. Duvara baktım. Sanki amcam her zamanki yerini almış bana gülümsüyordu. Gözlerim doldu, annemin sesiyle irkildim! Ölümün gerçekliğini bir kez daha hatırlayarak hızlı adımlarla yürüdüm. Eve girdiğimde ilk baktığım yer amcamın odasıydı. Kapısını araladım, bir boşluk hissettim. Hem de kocaman bir boşluk. Seni görmek için çok geç kaldım canım amcam…

Gözlerim doldu. Kimseye hissettirmeden sildim gözyaşlarımı. Aslında hemen mezarına gitmek istedim, ancak annem ertesi gün gitmeyi önerdi. Dışardan biri geldiğinde köy sakinleri de mutlaka mezara gidinlere eşlik ederlerdi. Mecburen ertesi günü bekledim. Sabah erkenden kalktık, ablam börek yapmış yanında yoğurt, peynir, zeytin getirmişti. Ben ise bir an önce, mezarlığa gitmek istiyordum. Kahvaltımızı yaptıktan sonra etrafı toparladık. Nihayet köy sakinleri uyanmıştı, kahvaltıdan sonra yola koyulduk. Attığım her adımda anılarım gözümün önünde canlanıyordu. Biraz ilerde ortaokul vardı. Bu okulda okumuştum. Çok güzel bir okuldu. Okulu gördüğüm zaman yaşadığım heyecen ve sevinç, okula yaklaştıkça yerini öfke ve ardından derin bir hüzün aldı. Okul vasfını kaybetmiş çevre köylerden tanımadığım bir adam okul bahçesine arı kovanlarını yerleştirmiş, hemen köşede ahır yapmış. bahçede biten otlar hayvanları için bulunmaz bir fırsat olmuştu sanki. 500’ü aşkın öğrencinin yerini inekler almıştı. Bu sahneye daha fazla dayanamadım ve hızla uzaklaştım. Bir yandan ablam bana yaşanan şeyleri anlatıyordu. Mezarlığa giderken üstümüz başımız yapışan otlarla dolmuştu. Zaten cocukların yürümesi mümkün değildi. Bize eşlik edenler arasında tek çocuk kızım ve yeğenimdi. Yol çok kötü olduğu için kucağıma aldım. Ablam bir ay önce mezarlığın etrafını temizlemişti. Yavaşça yere bıraktım kızımı. Canım amcam, işte öylece orda yatıyordu. Onca yıl ona olan özlemim gözyaşlarıma karışmıştı. Mezar taşına damlayan gözyaşlarımı usulca sildim. Kızım neden ağladığımı soruyordu. Ona sonra anlatacağımı söyleyerek mumları yaktık, sonra lokmaları dağıttık. İçim daralmıştı. Bize eşlik eden köy sakinleri de mezarlıkta kendi akrabalarını ziyeret ediyorlardı bir yandan. Ablam beni daha fazla tutmak istemedi. Son kez veda ederek ayrıldım oradan. Kızımı da üzmek istemedim. Bu veda garip bir şekilde sonsuz bir huzur hissettirdi. Ona verdiğim sözü tutmuştum. Onun adını yaşattığım için mutluydum. Ve onun masallarıyla büyüyen çocukları da! Eve doğru yol aldık. İki hafta süren köy yolculuğunu, Tunceli´nin görülmeye değer yerlerini gezerek sonlandırmıştık.

MESİME ELİF ÜNALMIŞ

What do you think?

10k Points
Upvote Downvote

Teknolojinizi afetlere karşı güçlendirin

Çağdaş sanatın uluslararası en önemli temsilcilerinden Bedri Baykam yine kışkırtıcı bir yeniliğe imza atıyor