in ,

BİR KADIKÖY ROMANI: HAZİRAN KALSIN

Kitap

Yenilenmiş kapak tasarımıyla Eksik Parça Yayınları’ndan basılan ve Burak İhsan’ın sanata, aşka, zamana ve insana dair sürprizlerini kendine özgü akıcı bir dille bize aktardığı Haziran Kalsın, Kadıköy’ü ve Yeldeğirmeni’ni adım adım içimize işliyor.

Yenilenmiş kapak tasarımıyla Eksik Parça Yayınları’ndan basılan ve Burak İhsan’ın sanata, aşka, zamana ve insana dair sürprizlerini kendine özgü akıcı bir dille bize aktardığı Haziran Kalsın, Kadıköy’ü ve Yeldeğirmeni’ni adım adım içimize işliyor.

Evinize buyur edebileceğiniz karakterler

Suna Hanım’ın rüyasını bölen bir cam kırılmasıyla başlayan roman, oğlu Suphi’nin camı kırılan evdeki Ahsen’e âşık olmasıyla devam ediyor. Günlük hayattaki sıradan problemlerimize farklı açılardan bakarak zihnimizi açıyor. Ayrıca, Haydarpaşa Garı’nda şef yardımcısı olan dede Suphi Bey’den eşi Dilşad Hanım’a, heyecanlı ve hevesli bir genç olan Garo’dan hem yazar hem mimar olan Madam Angeliki’ye o kadar samimi karakterlerle tanışıyorsunuz ki, evinize davet edip bir kahve ikram edesiniz geliyor.

Kadıköy’e gidilir ama Kadıköy okunur mu?

Bir semti semt yapan ve ona asıl duygusunu veren en önemli olgulardan biri, içinde yaşayan veya oradan gelip geçen insanların hikâyeleridir. Aynı zamanda, bu gelip geçen insanların hatıralarını bıraktıkları apartmanlar, kafeler, parklar, sokaklardır.

Haziran Kalsın, tam da böyle bir eser. Romanın başkahramanı Suphi’nin hayat macerasını sayfa sayfa okurken, adım adım Kadıköy’ü geziyorsunuz. Kimi yerde kendinizi Yeldeğirmeni’nin denize kavuşan sokaklarından birinde buluyorsunuz, kimi zaman da Moda’nın yeşilinin denizin mavisiyle coşkulu buluşmasına şahit oluyorsunuz. Arada, karşı yakadan Kadıköy’ü selamlayan Galata ve Beyoğlu’nda nefeslensek de, romana ruhunu veren Yeldeğirmeni’nden gözlerinizi alamıyorsunuz.

Çok yönlü bir ilk roman

Hafif bir müzik açıp, en sevdiğiniz koltuğa geçip, sonra da elinize kitabınızı alıp okumaya başlarsınız ya… Yazar Burak İhsan’ın bu eserinde o müzik, kitabın içinden yükseliyor. Yirmi dört saat içinde geçen hikâye, yazarın kendi ifadesiyle  “Nihavend makamında başlayıp hüzzam makamında karar kılıyor.”

Üstelik evde bulunan gramofonun bir adı bile var: Şaziye. O gramofondan Müzeyyen’in büyülü sesini işitmek de mümkün, dertli bir Rumeli türküsü de. Ayrıca, Kadıköy sokaklarında gezinirken Roman çalgıcıların atışmalarını dinliyorsunuz. Kitap, adeta bir panayıra dönüşüyor.

Eserin çok yönlü olmasının diğer bir sebebi, İstanbul’un kadim mimarisine yaptığı dokunuşlar. Hatta şöyle güzel bir tespit de yapıyor: “Nasıl oldu da, modernleşme kisvesi altında böyle bir bayağılaşma hâkim kılındı buraya, anlamak mümkün değil.”

Kendiliğinden gelen duygular

Haziran Kalsın, okuru üzerinde kalıcı bir etki bırakmak için çaba sarf etmiyor; çünkü Suphi’nin hikâyesi bunu kendi kendine başarıyor. Sokakların kokusu, manzaraların yansıması, aşkın tadı ve müziğin nağmeleri eminiz sizi de sarıp sarmalayacak, bir an olsun özlediğiniz İstanbul’u hissetmenizi sağlayacak.

What do you think?

10k Points
Upvote Downvote

Solidarität mit der Ukraine – Nein zum Krieg!

HFV-Auswahlteams unterwegs