Türk Oftalmoloji Derneği, 6-12 Mart 2022 tarihleri arasında tüm dünyada kutlanan Dünya Glokom Haftası kapsamında çeşitli etkinlikler düzenleyerek glokom hakkında toplumsal bilinçlenmeyi artırmak amacıyla çalışmalarını sürdürüyor.
Prof. Dr. Ilgaz Yalvaç belirtisiz ilerleyen glokom hastalığının erken teşhisinin büyük öneme sahip olduğunu belirterek, “Pandemi sebebiyle son iki yılda glokomun erken teşhis edilmesinde büyük engeller yaşandı. Kırk yaş üstü kişilerin, özellikle ailesinde glokom öyküsü olan herkesin göz kontrollerini yaptırması gerekiyor” diyerek çağrıda bulundu.
Halk arasında ‚göz tansiyonu‘ olarak bilinen glokom hastalığı, dünyada körlük nedenleri arasında 2. sırada yer alıyor. Dünya Glokom Birliğinin rakamlarına göre yaklaşık 80 milyon kişinin glokom hastası olduğu tahmin edilirken 2040 yılında bu rakamın yaklaşık 112 milyon kişiye ulaşması bekleniyor. Türk Oftalmoloji Derneği, 6-12 Mart 2022 tarihleri arasında tüm dünyada etkinliklerle kutlanan Dünya Glokom Haftası kapsamında glokoma karşı toplumsal bilinçlenmeyi artırmak üzere çalışmalarını sürdürüyor.
Türk Oftalmoloji Derneği Glokom Birimi Başkanı Prof. Dr. Ilgaz Yalvaç, pandemi döneminin glokom hastaları için oldukça dezavantajlı bir dönem olduğuna dikkat çekerek, “Toplumdaki izolasyon nedeniyle ve rutin muayenelerin azalması sebebiyle glokomun tanısında ve tedavisinde ciddi sorunlara yol açtı. Hastalarımızı bu açığı hızla kapatması gerekiyor. Bu nedenle 40 yaş üstü kişiler, özellikle ailede glokom öyküsü olan herkesin geç kalmadan, bir an önce göz kontrollerini yaptırmaları veya tedavi almış glokom hastalarının ise tedavilerine eksiksiz şekilde devam etmeleri önemli” dedi.
Glokomda yeni tedavi umudu
Prof. Dr. Ilgaz Yalvaç ayrıca glokom tedavisi için de dünyada yapılan araştırmalar ve klinik deneylerde umut veren gelişmeler olduğunu ve bu yılki Glokom Haftası kutlamalarının bu yeni tedavi umuduyla daha da coşkulu kutlanacağına inandığını belirtti.
Türk Oftalmoloji Derneği’nden hafta boyunca etkinler
Türkiye’de 2 buçuk milyona yakın glokom hastası olduğu tahmin edilirken, her 4 hastadan yalnızca biri teşhis edilerek tedaviye geçilebiliyor. Geri dönüşümsüz görme kaybına yol açan ciddi bir toplumsal sağlık sorunu olan glokomun en önemli özelliği, hastaların büyük bir bölümünde belirti göstermeden sinsi şekilde seyretmesi ve geç teşhis edilmesidir.
Türk Oftalmoloji Derneği Glokom Birimi, 6-12 Mart 2022 tarihleri arasında “Dünya Glokom Haftası” nedeniyle her yıl olduğu gibi, bu yıl da pandemi önlemleri kapsamında çeşitli etkinlikler düzenleyecek. Bu hafta içinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile yapılan iş birliği ile Türk Oftalmoloji Derneği’nin hazırladığı “Glokom Farkındalık Videosu” İBB TV tarafından İstanbul’daki tüm metro ve metrobüs hatlarında gösterime girmesi planlanmaktadır. İstanbul’da çeşitli metro duraklarına, otobüslere; Ankara Esenboğa Havalimanı ve İstanbul Airport’ta glokom farkındalık posterleri asılacak ve video gösterimleri yapılacaktır. Yine Aile Hekimliği merkezlerine, hastanelere glokom haftasıyla ilgili afişler asılacak ve TOD Glokom Birimi tarafından hazırlanan hasta bilgilendirme kitapçıkları dağıtılacak. Türkiye’de toplumsal bilinçlendirmeyi artırmak amacıyla hazırlanan sanatçılardan, oyunculardan, bilim insanlarından ve iş adamlarından oluşan tanınmış isimlerin mesajlarının yer aldığı videolar da sosyal medyada kanallarında yer alacak.
Migren sanılan ağrı, göz tansiyonu olabilir
Dünya Glokom Haftası’nda konuşan Türk Oftalmoloji Derneği Glokom Birimi Başkanı Prof. Dr. Ilgaz Yalvaç; “Açık açılı glokom olarak bilinen ve en sık rastlanılan glokom tipinde, hastalık genellikle farklı bir şikâyetten ötürü göz muayenesine gelen hastalarda tesadüfen tespit ediliyor. Birçok hasta genellikle 40 yaşından sonra yakın görme bozukluğundan dolayı göz hekimine başvurduğunda göz tansiyon hastası olduğunu öğreniyor. Dar açılı glokom olarak bilinen bir başka glokom tipinde ise, hastalar glokomun belirtilerini migren ataklarıyla karıştırabiliyor. Migren sanılan baş ağrılarının altından sinsice ilerleyen ve zamanla körlüğe yol açabilen göz tansiyon hastalığı çıkabilir. Glokomun hangi tipi olursa olsun, erken tanı ve tedaviyle hastalık kontrol altına alınarak görme yetisinin korunması sağlanabiliyor” dedi.
Genetik yatkınlık glokomu 7 kat artırıyor
Prof. Dr. Yalvaç sözlerine şöyle devam etti: “Glokomun en sık görülen tipi açık açılı ya da diğer bir deyişle sinsi glokomdur. Özellikle anne, baba ve kardeş gibi birinci dereceden yakın akrabaların glokomlu olması, hastalığın aile üyelerinde görülme riskini 7 kat artırıyor. Daha nadir olan dar açılı glokom ise kadınlarda ve yüksek hipermetrop kimselerde daha sık görülüyor. Diyabet, göze ait nedenler veya başka sebeplerden uzun süreli kortizon tedavisi glokom için diğer risk faktörlerini oluşturuyor” Prof. Dr. Yalvaç sözlerine “Glokom genelde yüksek göz içi basıncının bir sonucu olarak ortaya çıkmakla birlikte, bazı özel koşullarda normal hatta düşük basınçlarda bile glokom oluşabiliyor. Normal tansiyonlu glokom olarak adlandırılan bu tip genellikle damarsal problemleri, düşük kan basıncı, gece uykuda nefessiz kalma (uyku apnesi) sorunları olanlarda görülebiliyor” diyerek devam etti.
Bebeklerdeki glokoma dikkat
Prof. Dr. Ilgaz Yalvaç bebeklerde de glokom olabileceğini hatırlatarak sözlerine şunları ekledi: “Göz sıvısını dışarı taşıyan göz içi kanalların anne karnında tam gelişmemesi durumunda gebelikte fetüste göz tansiyonu artabilir ve bebek bazı belirtilerle dünyaya gelir. Doğumsal (konjenital) glokom dediğimiz bu tip erişkin glokomlarından çok farklıdır. Üç yaşına kadar bebeklerde gözün dış dokusu çok elastik olduğu için artan basınç gözü büyütür, bebek iri gözler ile doğabilir. Bu tek taraflı olursa daha kolay fark edilebilir ancak iki taraflı olduğunda gözden kaçabilir. Aile, özellikle tek taraflı büyük gözlü bebeklerde dikkatli olmalıdır. Bu bebeklerde aşırı sulanma, ışıktan rahatsızlık hissi vardır ve göz rengi iyi seçilemez. Bu belirtiler varsa derhal bir göz hekimine başvurmalıdırlar”.
Prof. Dr. Ilgaz Yalvaç ayrıca oftalmolojik muayenenin ayrılmaz bir parçası olan göz tansiyonu ölçümünün glokom teşhisinde ilk adım olarak çok önemli yeri olduğunu, ancak sadece basınç ölçümü ile tanı ve tedavi planlamasının yapılmadığını, görme alanını değerlendiren ya da görme sinirindeki erken kayıpları dahi yakalayabilen diğer ileri yöntemlerle hastaları takip ettiklerini vurguladı. Dr. Yalvaç özellikle miyop ameliyatı geçirmiş kimselerde kornea dokusunun inceldiğini, bu durumun yanlış olarak göz tansiyonunun normal olarak ölçülmesine yol açabileceğini ve hastalığın atlanabileceğini belirterek bu hastaların daha dikkatli olmaları gerektiğini belirtti.
Glokom nedir ve nasıl gelişir?
Glokomun en önemli nedeni göz içi basıncının yüksek olmasıdır. Normal koşullarda göz içinde sürekli üretilerek bazı göz dokularımızı besleyen ve gözümüzün şeklini koruyan adına “aköz” dediğimiz göz içi sıvısı mevcuttur. Bu sıvının göz içinde yer alan özel kanallardan gözü terk ederek kan dolaşımına karışması gereklidir.
Aköz sıvısının üretilmesi ve göz dışına çıkışı arasındaki denge “normal göz tansiyonu” nu oluşturur. Bu ölçülebilir bir değerdir ve 10-21 mmHg olarak kabul edilmiştir. Bu dengenin bozulması yani üretilen sıvının göz dışına çıkışının azalması sonucu göz tansiyonu yükselir. Göz içindeki yüksek basıncın uzun süreli devam etmesi sonucunda da görme sinirinde hasar oluşur.
Göz içi basıncı artışı sırasında hastanın hiçbir şikâyeti olmayabilir, ancak zamanla önce görme alanında çevresel daralmalar olur, daha sonra tam körlük gelişir. Görme siniri kendini yenileyemeyen bir yapıda olduğu için tedavi ile kayıplar geri getirilemez ancak hastalığın durdurulması ya da kötüleşmesi önlenebilir. Bu nedenle belirti vermeksizin seyreden bu hastalığın erken teşhisi çok önemlidir.
TOD Hakkında
Türk Göz Hekimlerinin resmi ulusal mesleki derneği olan Türkiye Oftalmoloji Derneği (TOD), göz hastalıkları uzmanlarını ve bu konuda uzmanlık eğitimi almakta olan hekimleri bünyesinde barındırıyor. Beş bini aşkın üyesiyle ulusal göz sağlığına katkıda bulunmayı, üyelerinin mesleki ve bilimsel alanlar başta olmak üzere her alanda gelişmelerini sağlamayı, haklarını korumayı, halkın göz sağlığını ve mesleğin geleceğini tehdit eden etik ve bilim dışı uygulamalarla mücadele etmeyi amaçlıyor. TOD 1928 yılında kurulmuş olup genel merkezi İstanbul’da bulunmaktadır.