Çocuğun iyi olma hali olarak tanımlanan çocuk refahının sadece güçlü ekonomik koşullarla sınırlı olmadığını belirten uzmanlar, çocuğun iyilik halinin sağlanmasında; gelir, sağlık, eğitim ve sosyal katılım boyutları olduğuna dikkat çekiyor. Maddi koşullar ne olursa olsun, çocukların ancak kendilerine sevgi ve özenle yaklaşıldığında, fiziksel ve zihinsel açılardan sağlıklı olduklarında, beceri ve yeteneklerini daha da geliştirebildiklerinde iyi durumda olabileceğini belirten uzmanlar, çocukların öğrenme, oyun, boş zaman, toplumsal ve kültürel yaşam imkânlarından yararlanıp kişiliklerini geliştirmelerinin de önemine işaret ediyor.
Üsküdar Üniversitesi SHMYO Çocuk Gelişimi Program Başkanı Öğretim Görevlisi Müge Çolakoğlu Özer, çocuk refahı kavramına ilişkin değerlendirmede bulundu.
Çocuk refahı: Çocukların iyi olma halidir
Refah kavramının İngilizce literatürde daha çok well-being (iyi olma hali) kavramı ile ifade edildiğini kaydeden Öğretim Görevlisi Müge Çolakoğlu Özer, “UNICEF’e göre, çocukların iyi olma hali (well-being) ‘fiziksel, duygusal, zihinsel ve ruhsal gelişim yoluyla bireyin kendisi, başkaları ve çevre ile ilişkili olarak kendine özgü potansiyelini gerçekleştirmesi’ olarak tanımlanmaktadır.” dedi.
Öğretim Görevlisi Müge Çolakoğlu Özer, “Çocuğun iyi olma hali yaklaşımı, maddi koşullar, eğitim ve sağlık alanlarındaki fırsatlar gibi nesnel yaşam koşulları ile çocukların kendi koşullarını nasıl yorumlayıp değerlendirdikleri, mutluluk ve yoksunluklarını nasıl ifade ettikleri gibi kendi öznel deneyimlerini bir araya getirir.” diye konuştu.
İyi olma halinin dört boyutu bulunuyor
Türkiye’de çocukların iyi olma halinin OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü) ve Avrupa Birliği’nin kabul ettiği ölçüm araçları doğrultusunda 4 boyutta incelendiğini belirten Müge Çolakoğlu Özer, bunların gelir, sağlık, eğitim ve sosyal katılım olduğunu söyledi.
Gelir eksikliği bir tehdit faktörüdür
Özer, bu dört boyutla ilgili olarak şu bilgileri verdi:
“Gelir düzeyi çocukların yaşamını, iyi olma halini etkileyen başlıca faktörlerden birisi olarak kabul edilmektedir. Gelir eksikliği aynı zamanda eğitim ve sağlık hizmetlerine ulaşma ve sosyal katılım noktasında da çocuklar için bir tehdit faktörü olabilmektedir.
Çocuk şiddetten uzak tutulmalıdır
Çocuk sağlığı ile ilgili önlenebilir ölümlerin azaltılması ve enfeksiyona bağlı gelişen hastalıkların önlenmesi, çocuğun fiziksel ve psikolojik gelişiminin desteklenmesi, çocuğun sosyal karar alma süreçlerine katılımının sağlanması, çocuğun şiddetten uzak tutulması Dünya Sağlık Örgütünün öncelikleri arasındadır.
Okul öncesi eğitim hayat başarısını etkiliyor
Çocuklara yönelik eğitim süreci değerlendirilirken ön plana çıkan nokta, okul öncesi eğitimdir. Öğrencinin okul öncesinde edineceği temel bilgi ve beceriler onun ileride kademelerdeki ve eğitim hayatı sonrasındaki başarısını önemli ölçüde etkileyecektir. Temel eğitime erişim de bir refah düzeyi olarak düşünüldüğünde önemlidir.
Sosyal etkinliklere katılım önemli
Çocuğun iyi olma halini ölçen son düzey olan sosyal katılımdan anlamamız gereken ise çocukların sosyal etkinliklere katılımları diğer yandan da kendi yaşamlarını etkileyecek konularda karar alma süreçlerinde düşüncelerini ifade etme olanaklarının bulunmasıdır.”
Çocuğun iyilik halinin önemi arttı
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin taraf ülkelerce imzalanması ile çocuk haklarına ilişkin farkındalık tüm dünya genelinde yaygınlaşmaya başladığını ve iyilik hali kavramının çocuk politikaları içerisindeki öneminin arttığını ifade eden Özer, “Bu sözleşme ile çocukların ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik sorumluluklar sırasıyla aileye, ülke yönetimlerine ve son olarak topluma verilmiştir. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesine göre iyilik halinin unsurları arasında, çocukların yeteneklerini geliştirme hakkı, isim, ulusal kimlik ve aileye mensup olma hakkı, aktif katılımcılık, çocuğun beslenme, giyim ve barınma hakkı, temel eğitime erişim hakkı, sosyal güvenlikten yararlanma hakkı, doğumdan itibaren sağlık hizmetlerine erişim hakkı bunlardan bazılarıdır. Çocuk işçiliğinin önlenmesi amacıyla asgari yaş sınırının getirilmesi, belirli işlerde çalışmanın yasaklanması, çalışma süresi ve koşullarının düzenlenmesi gibi hususlar da sözleşme ile taraf devletlerden talep edilmektedir.” diye konuştu.
Çocuğun refahı sadece ekonomik koşullarla ilgili değil
“Bir çocuğun ailesinin sahip olduğu gelirden ne kadar pay aldığı, o çocuğun iyi olma halinin önemli bir belirleyicisidir” diyen Öğretim Görevlisi Müge Çolakoğlu Özer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bununla birlikte çocuğun iyi olma hali sadece çocuk yoksulluğu ilgili bir durum değildir.
– Maddi koşullar ne olursa olsun, çocuklar ancak kendilerine sevgi ve özenle yaklaşıldığında,
– Fiziksel ve zihinsel açılardan sağlıklı olduklarında,
– Beceri ve yeteneklerini daha da geliştirebildiklerinde,
– Güvenli ve sorunsuz evler ve ortamlarda yaşadıklarında; öğrenme, oyun, boş zaman, toplumsal ve kültürel yaşam imkânlarından yararlanıp kişiliklerini geliştirdiklerinde,
– Bilgi edinip kendi kimliklerini ve görüşlerini dile getirebildiklerinde,
– Kendi yaşamlarına etkileyecek kararlara katıldıklarında,
-Yetişkinlerin veya başka çocukların şiddetinden, ihmalinden, sömürüsünden veya ayrımcılığından korunduklarında,
– Psikolojik sorunlar ve riskli davranışlardan uzak kaldıklarında gerçekten iyi durumda olabilirler.”
Çocuğun refahını sağlamak için neler yapılmalıdır?
Son yıllarda UNICEF başta olmak üzere birçok uluslararası kuruluşun çabalarının sonucunda gelişmiş ülkelerin, çocuklara yönelik politika ve hizmetlerde çocukların “iyi olma hali”ni merkeze alan yaklaşımları benimsediklerinin görüldüğünü söyleyen Özer, “Bu yaklaşımın ortaya çıkmasında insanların iyi olma halinin yalnızca kişi başına düşen gelir ile ilişkili olmadığına yönelik düşünce biçiminin yaygınlaşması etkili olmuştur.” dedi.
Bütüncül politikalar hayata geçirilmelidir
Üsküdar Üniversitesi SHMYO Çocuk Gelişimi Program Başkanı Öğretim Görevlisi Müge Çolakoğlu Özer, çocuğun refahının sağlanmasında gelirle birlikte eğitim, sağlık, çalışma hayatında ortaya çıkan, aile içi şiddet ve istismar, suça ve madde bağımlılığına itilme gibi sorunlar gözetilerek aileyi, ülke yönetimlerini ve toplumu merkeze alan bütüncül politikaların hayata geçirilmesinin esas olması gerektiğini söyledi.
Özer, “Bu anlayış aynı zamanda Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinde yer alan “Çocukların, insan olarak haklarının yanı sıra özel hakları da vardır.” ilkesinin de yansıması olarak kabul edilebilir. Dolayısıyla çocukların iyi olma halinin sağlanması için bu hakları gözeten özel politikalara ihtiyaç duyulmaktadır.” dedi.