in ,

Çocuklarda ‘’Altın Çağ’’ Dönemi

Ergenlik Çağında Çocuğu olan Ebeveynler Dikkat!

Ergenlik dönemi, genellikle 12-18 yaş arasındaki çocukların fiziksel ve duygusal süreçlerin yaşandığı, üreme fonksiyonlarının kazanıldığı ve çoğunlukla duygusal dalgalanmaların yaşandığı bir dönemdir.

Ergenlik dönemi, genellikle 12-18 yaş arasındaki çocukların fiziksel ve duygusal süreçlerin yaşandığı, üreme fonksiyonlarının kazanıldığı ve çoğunlukla duygusal dalgalanmaların yaşandığı bir dönemdir. Bu süreçte birçok ebeveyn ne yapacağını bilmediği için çocuğunu anlamaya çalışırken kimi zamanda tartışma haline girebiliyor. Ancak bu süreçte anne ve babanın çocuğa karşı hoşgörülü davranması en önemli etken rolü oluşturuyor. Bu kapsamda Eğitim Danışmanı ve Öğrenci Koçu Murat Karcıoğlu, bu dönemi çocuklukla yetişkinlik arasında çocuğun kendisini keşfetmesinde ve becerilerini ortaya çıkarmasındaki “Altın Çağ” olarak tanımlıyor.

Toplum içindeki yaygın düşüncenin aksine ergenliğin; şımarıklık, tembellik, asilik, dürtüsellik, saldırganlık, sıkılganlık, sakarlık, duygusallık gibi olumsuz etiketlemelere ve basit cevaplara indirgenemeyecek kadar nörolojik ve fizyolojik bir durum olduğunu vurgulayan Eğitim Danışmanı ve Öğrenci Koçu Murat Karcıoğlu, bu dönemde ebeveynlere farkındalıklarını artırarak empati yapmalarını sağlayacak önemli ipuçları verdi.

‘’Çocuğunuzu kendi geçmişinizle yargılamayın”

Ebeveynlerin çocuklarını kontrol etme arzusunun altında yatan “sevgi” ve “korku” olduğunu dile getiren Murat Karcıoğlu, bazen de ebeveynlerin kusurlu geçmişlerini düzeltmek için çocuklarını ikinci bir fırsat olarak gördüklerini vurguluyor. Bu yüzden çocuğun yaptığı bir doğru ya da yanlışı kendi geçmişleri ile karşılaştırmaması gerektiğinin altını çizen Murat Karcıoğlu, ‘’Her bireyin kendine özgü kişisel özellikleri var. Bu yüzden ebeveynlerin yaptığı en büyük hata çocuklarını kendilerine benzetmeye çalışmalarıdır. Ancak çocuk okulda, sosyal hayatında, izlediği bir filmde bile gördüğü karakteri kendine örnek alabilir. Ya da kişisel özellikleri anne ve babayla aynı olmayabilir. Bu yüzden çocuğun yanlış bir şey yapması ya da söylemesi ebeveynleri korkuya sürüklüyor. Çocukları geçmişi onarabileceğiniz zaman makinesi olarak görülmemesi gerekiyor. Yalnızca çocuklarınızın kendisini onarmalarına olanak sağlayacak ortamları çocuğa sunmak gerekiyor’’ dedi.

‘’Söylemlerinizde Seçici Olun”

Sen özelsin, mükemmelsin, biriciksin, her şeyi başarabilirsin gibi temeli bir şeye dayanmayan egosu şişirilerek büyütülen çocuklar herhangi bir güçlükle karşılaştıklarında ve tek başına mücadele etmek zorunda kaldıklarında kendilerine olan öz saygılarını yitirme potansiyeli gösterebiliyor. Temeli olmayan özsaygı; çalışkanlığa değil, tembelliğe teşvik edebiliyor. Çocuklarınıza öğüt vermek yerine doğabilecek olası neticeleri zihninde canlandırmasını sağlamak ve sabırlı olmak önemli. Söylemek istediklerinizi, açık, net, anlaşılır bir şekilde ifade edin. Sadece olumlu etiketlemeler değil olumsuz kelimeler için de aynı şey geçerli. Olumsuz etiketlemeler çocuğun özgüvenini zedeleyebiliyor. Sorumluluk almadaki isteklerini, kendilerine olan inançlarına ise hasar verebiliyor.

‘’Sonuca Değil; Sürece Odaklanın!’’

Çocuğunuzun, sonuca odaklanıp başarısını övmek yerine sürece odaklanıp çabasını takdir edin. Ölçü olarak sonuçlara değil; çözüm yolunu dikkate alın. Aksi hâlde yaşanılan akademik veya sosyal bir başarısızlık çocuğun kendisine dönük olumsuz bir yargı oluşturmasına ve utanç duymasına neden olur.

‘’Dijitalleşmeyi Engellemeyin, Sınırlandırın’’

İnterneti ve mobil araçları kız çocukları daha çok mesajlaşırken, erkek çocukla ise oyun oynarken kullandıkları görülüyor. Kız çocukları, mesajlaşarak sosyalleşirken iletişim becerilerini geliştiriyor. Erkek çocukları için de nitelikli oyunların zekayı geliştirme katkısı bilimsel bir gerçek. Burada önemli olan çocuğun teknoloji ile ilişkisinin sorumluluklarını yerine getirmesini engellemeyecek, uyku problemlerinin doğmasına sebebiyet vermeyecek yani bağımlılığı doğurmayacak şekilde sınırlandırarak, aile gözetiminde güvenli bir şekilde sağlanması ve çocuğun bu konuda bilinçlendirilmesi gerekir.

‘’Ödül ve Ceza Vermeyin’’

Ödül de ceza da kısa vadeli, işe yaramayan yöntemler arasında yer alır.. Her ikise de kalıcı bir beceri kazandırmada ve sorumluluk almada yetersiz kalır. Çocukların olumsuz tutum ve davranışları sırf kendilerini kötü hissetmesinler diye görmezden gelinmemeli lakin bunun yöntemi de ceza olmamalıdır. Çocuklar, elbette zorluklarla karşılaşmalı, seçimlerinin sonucuna katlanmalıdır. Bunun bedeli de ceza değil, sorumluluktur. Hele de ceza adı altında okul içi veya okul dışında ebeveynler hatta öğretmenler tarafından verilen soru çözümleri, yazma ödevleri, kitap okuma gibi vazifeler çocuğun okumaya, yazmaya, öğrenmeye karşı olumsuz direnç geliştirmesine neden olacağını unutmayınız. Çocuğunuzu ödüllendirmek istiyorsanız da ona sorumluluk vererek ödüllendirin. Çünkü çocuklar da yetişkinler gibi konforlu alanı terk etmek istemezler. Bu yüzdendir ki karşılaştıkları güçlükleri kendilerini geliştirmeleri için sunulmuş bir fırsat olarak görmek yerine öğrenilmiş çaresizliğin ardına saklanırlar. Onlara sorumluluk vererek konforlu alanı terk etmelerine, atalet duygusunu yenmelerine, harekete geçmelerine imkan sağlamış oluruz.

‘’Çocuğu Anlamak için Empati Yapmak Şart’’

İçerisinde “ ama “ bağlacının geçtiği cümleler kurmaktan kaçının. Çünkü ama kendisinden önceki olumlu yargıyı yok ederek çocuğun gözünde söylediklerinizin önemini yitirmesine neden olur. “Neden?” gibi sorulardan ve iletişimdeki olumsuz dil kalıplarından olan “sen dili”ni tercih etmekten kaçının. Bunlar yargılayıcı bir dil içermekte olup bu sorulara ergenin vereceği cevapta savunma mekanizması devreye girer. Konuşmanın gidişatı uzlaşmadan çok, çatışma yönüne doğru kayar. Amacınız; çocuğunuz gerçekleştirdiği olumsuz durum, olay veya eylemler karşısında bunun altında yatanın ne olduğunu anlamak yani büyük resmi görmek olmalıdır. Yargılamak yerine bütün duyularınızı; gözlerinizi, kulaklarınızı, beyninizi ve içgüdülerinizi onu anlamak için onunla empati kurarak kullanın.

‘’Rahat Bırakın’’

Çocuğunuz odasının kapısını kilitliyorsa, sessizce telefonda konuşuyorsa, odasında bir şeyler saklıyorsa, telefonuna kilit koyuyorsa, ağzından cımbızla laf alıyorsanız  belki de nedeni kendisini sizin tarafınızdan aşağılanmış hissetmesindendir. Gençler; cezalandırılmaktan, yargılanmaktan, onaylanmamaktan, anlaşılmamaktan, dinlenmemekten, kısıtlanmaktan korktukları için bu dönemde ebeveynleri ile olan ilişkileri zayıflar, bağları zedelenir. Evde esen ılık rüzgarların fırtınaya dönüşmemesi için odasını güvenilir bir liman olarak görür. Orada kendisini özgür hisseder. Bu yüzdendir de ergen çocuklar odalarını başkalarıyla paylaşmaktan hoşnut olmazlar. Çocuğunuz güvenini kazanamadığınızda onun gözünde sevgi gösterileriniz sahte kalacaktır. İlişkilerin kuvvetlenmesi için onunla sağlıklı bir iletişim kurmanız, aile ritüelleri oluşturmanız ve güvenini kazanmanız sosyal alanda da büyük önem taşıyor.

Murat Karcıoğlu:

Marmara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Öğretmenliği bölümünden özel başarı bursları ile mezun olan Murat Karcıoğlu almış olduğu ulusal ve uluslararası eğitimlerle Yaratıcı Drama, Yaratıcı Yazarlık, Okuduğunu Anlama ve Hafıza Teknikleri, Düşünme Becerileri, Öğrenci Koçluğu Eğitim Danışmanlığı gibi alanlarda danışmanlık ve eğitimler veriyor.

What do you think?

10k Points
Upvote Downvote

Staus zum Jahres- und Ferienende überschaubar

Geçer Sandığımız Burun Akıntıları Alerji Olabilir