Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Hakları Platformu (CİSÜ), HPV’den korunmak, HPV ile yaşamak ve HPV aşı hakkına dair bir farkındalık etkinliği düzenledi. Toplantıda HPV aşısı ulusal takvimde olmadığı için rahim ağzı kanseri başta olmak üzere cilt, meme, mide, akciğer gibi daha pekçok kanser türünde vaka sayısının artmasına engel olunamadığına dikkat çekildi. Boyun Eğmeyen İlaç Emekçileri’nden Eczacı Cem Kılınç, “Kazakistan, Myanmar, Vietnam gibi ülkeler HPV aşısını ulusal takvimine alacağını açıkladı. Ancak Türkiye’de böyle bir vaat dahi yok” dedi.
Aşılama HPV oranını düşürüyor
Etkinlikte söz alan Kadın Sağlığı Hemşireliği Derneği’nden İstanbul Okan Üniversitesi Öğretim Görevlisi Özlem Altıntaş, HPV’nin toplumsal bir sorun olduğunu belirterek, HPV aşısının sebep olduğu kanserlerin yüzde 90’ından fazlasını engelleyebildiğini söyledi. Altıntaş, ABD’de her yıl 21 bin 400 HPV vakasına rastladığını vurgulayarak, “ABD’de her yıl 196 bin servikal prekanser vakası tespit ediliyor. HPV’ye bağlı profaringeal, anal, vulva ve vajinal kanser ve penil kanser çeşitleri görülüyor ancak bunlar için kanser tarama testleri mevcut değil. HPV’den korunmada en önemli etken aşıdır. Kadınların yüzde 50’sinin aşılı olduğu ülkelerde kansere en çok sebep olan HPV 16 ve 18 yaklaşık yüzde 70 oranında azalıyor” dedi.
Ücretsiz tarama testleri bilinmiyor
Dünya Sağlık Örgütü’nün 2030 yılına dek kız çocuklarının yüzde 90’ının 15 yaşına kadar HPV aşısı ile aşılanması ve 35-45 yaş aralığındaki kadınların yüksek performans testi ile taranması hedefi koyduğunu dile getiren Altıntaş, “Türkiye tarama konusunda geri kalıyor, birçok kadın böyle bir hakkı olduğunu bilmiyor. Kadınlar ve kız çocuklarının karşılaştığı cinsiyet eşitsizliği ve dezavantajlı grupların çok daha sık karşılaştıkları ayrımcılık, sağlıklarını riske atıyor. HPV hastalık yükününün yaklaşık yüzde 90’ı kadınlara düşüyor. Çoğu zaman damgalanmaktan korkulduğu için tedaviye gidilmiyor” dedi.
“Esas sorun çocukken aşı hakkımızın olmamasında”
Boyun Eğmeyen İlaç Emekçileri’nden Cem Kılınç da rahim ağzı kanseri başta olmak üzere birçok kanser türüne neden olan kadınların yüzde 80’inin yaşamları boyunca bir kez HPV ile enfekte olduklarını kaydetti. HPV’nin özsaygı kaybına da sebep olduğunu ifade eden Kılınç, “HPV kanserle bağı bilinen en yüksek etkendir. HPV tip 16 olmak kanser riskini 434 kat artırıyor. Esas sorun aşkta ya da aşkın yaşandığı anda değil, çocukken aşı olma hakkımıza erişemiyor olmamızda. Bunu cinsel deneyim üzerinden tartışmamak gerekiyor. Sağlık hakkımızı ve çocukken neden aşılanmadığımızı sorgulamak durumundayız” dedi.
132 ülkede var, Türkiye’de yok
HPV ile ilgili olarak Türkiye’de kayıtlı veri olmadığını belirten Kılınç, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugüne kadar 2 binden fazla HPV’ye yakalanmış kadınla görüştüm. Hepsinde depresyon ve anksiyete var. Bunun tedavisini olamayan, muayeneye gidemeyen, ailesine anlatamayan, hekim zorbalığına maruz bırakılanlar çok sayıda insan var. Ulusal programında HPV aşısı bulunan ülkelerin 10 yıllık verisine göre rahim ağzı vakalarında yüzde 90 oranında azalma var. 132 ülkerin aşı takviminde HPV aşısı var. Kazakistan, Myanmar, Vietnam gibi ülkeler aşı takvimine alacağını açıkladı. Ancak Türkiye’de böyle bir vaat dahi yok. HPV aşı hakkı mücadelesinde farkındalık tek başına yetmiyor. Asgari ücretle geçinen biri ya da KHK bursuyla geçinmeye çalışan bir öğrenci bu aşıya ulaşamaz.” Kılınç, HPV aşısı için Türkiye’de 4’lü aşının mevcut olduğunu ancak 9’lu aşının bulunmadığını sözlerine ekledi.
“LGBTİ+’lar sağlık politikasına dahil edilmeli”
KAOS GL’den İnsan Hakları İzleme Uzmanı ve HIV Aktivisti Defne Güzel ise LGBTİ+lar’ın yoksulluk ve ekonomik krizden en yoğun şekilde etkilenen gruplardan biri olduğunu ve birçok sağlık hizmetinden eşit bir biçimde yararlanamadığını, HPV tanı ve tedavisine erişimlerinin de geri planda kaldığını belirtti. Güzel, “LGBTİ+’lar, ayrımcılığa uğradıkları için taramadan çekiniyorlar. Oysa sağlığa erişim taviz verilemeyecek bir insan hakkıdır. Serviks kanseriyle ilgili yürütülen politikalar kadınlar üzerinden yürütülüyor. LGBTİ+’ların sağlığa erişimi ve hizmet almaya çalışırken yaşadıkları ayrımcılık için hiçbir şey yapılmayan bir ortamda cinsel sağlıklarını korumaları ve aşılanmaları da yetersiz kalıyor. Bizler açılamıyorken cinsel deneyimi ne kadar anlatabiliriz? Anal ve oral tarama yöntemlerine yönelik söz üretmemek LGBTİ+’lar için de söz üretmemek anlamına geliyor. Acil olarak sağlık politikalarına LGBTİ+’ların da dahil edilmesi gerekiyor” dedi.
CİSU
CİSÜ Platformu, cinsel haklar ve üreme haklarının temel insan hakları kapsamına girdiği kabulüyle; cinsel sağlık ve üreme sağlığı haklarına ve hizmetlerine hiçbir ayrımcılık olmadan erişimi desteklemek üzere çalışan; ulusal ve yerel sivil toplum örgütleri, akademik kurumlar, meslek örgütleri ve akademisyenlerin bir araya gelerek bireyin özel hayatında ve kamusal alanda ortak savunuculuk çalışmaları gerçekleştirilmesini sağlamayı amaçlamaktadır. CİSÜ Platformu 2013-2018 yılları arasında Kahire +20 ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri Platformu adıyla çalışma yürütmüştür. Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu tarafından yürütülen Sivil Toplum Ağlar ve Platformlar Destekleme Programı tarafından desteklenen “Türkiye’de Üreme Hakları ve Sağlığı Platformunun Güçlendirilmesi” projesi kapsamında 2020 yılı şubat ayı itibariyle Platform çalışmaları yeniden aktive olmuştur. Platform cinsel sağlık ve üreme sağlığı, aile planlaması, kadın sağlığı, halk sağlığı, toplumsal cinsiyet eşitliği, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar, engellilik, sığınmacı ve mülteciler, gençlik ve hukuk alanında çalışmakta olan sivil toplum kuruluşları ve bireysel üyelerden oluşmaktadır.