in ,

Mesime Elif Ünalmış: HUZUR SOKAĞI

Öykü

Huzur doğa ile iç içe yaşamak mıydı?  Neden uzaklaştık öyleyse...

İş çıkışı çarşıda bazı işleri hallettikten sonra anneme gittim. Günlerden Cumartesiydi,  kızıma annem bakıyordu. Eylül henüz 7 yaşındaydı.  Birinci  sınıfa gidiyordu. Hafta sonu ise anneme bırakmıştım. Kızımı almaya   giderken,  annem oturmam için ısrar etse de;  o gün  oturmak istemedim. Kendime biraz vakit ayırmak istiyordum.  Oradan ayrıldıktan sonra eve gelmek için yol aldık.

Ben  olabildiğince  yavaş yürüyordum.  Her  günümü zamana  karşı  yarışarak geçiriyordum.  O gün biraz bonkör davranarak zamanı akışına bıraktım. Ben yavaşladıkça zaman da yavaşlamıştı;  sanki  benim ruhumun  ritmini  yakalayan zamanla uyum içinde ilerliyorduk. Güneş  gökyüzünün mavisine göz kırpmış, vedalaşmaya hazırlanıyordu. Turuncunun  bütün tonları  gökyüzüne bir zenginlik katmıştı. Gökyüzünde  güneş   tüm  görkemiyle göz doldururken ağır ağır gözden kayboluyordu. Gözlerimi alamadım, öylece bakakaldım…

Eylül bana dönerek,  anne neye bakıyorsun?  Diye sordu. Güneşin batışına  güzel  kızım, dedim. Ardından ekledim;

Bugün etrafımızdaki güzel şeylerin tadını çıkarmak istiyorum, dedim.  Eylül de bu güzelliğin tadını çıkarmak ister gibi;  gözlerini turuncu rengin büyüsüne kaptırdı.

Güneş ağır ağır gözden kayboldu.  Biz de yavaş yavaş sohbet ederek yürüyorduk.  Eylül benim yavaş yürüdüğümü  fark etmişti.  Daha fazla dayanamayıp  sordu . Anne sen bugün neden  yavaş yürüyorsun? Dedi. 

Neyin var? diye sordu. Gülümsedim!

Eğildim!

Güzel  kızımın gözlerine baktım.  Galiba  biraz dinlenmeye ihtiyacım var.  Kendimi  dinlemeye ihtiyacım var,  çünkü çok yorgunum  dedim.

Eylül; “anne insan kendini nasıl dinler? ‚ diye sordu.

  Güzel kızım,  her insanın bazen konuşmak  istemediği zamanlar olur.  Bazen senin de kimseyle konuşmak istemediğin zamanlar oluyor ya,  işte öyle bir şey dedim. Eylül ne demek istediğimi anlamış gibi kafasını salladı.

Beni anladığını düşünerek yola devam ettik.  Eylül birden atıldı!

Anne,  ‚ madem dinlenmek istiyorsun,  o halde beni parka götür; sen dinlenirken ben de oynarım,‘  dedi .

Elbette!

Neden  olmasın güzel  fikir dedim.

Eylül sevinçten zıplamaya başladı. Biraz ileride daha önce hiç kullanmadığım bir sokak gözüme ilişti.

Eylül’e dönerek bugün farklı bir yol kullanalım. Belki yolumuz uzayabilir.  Ancak bugün farklı bir şeyler yapmak istiyorum, dedim.

Eylül ‚ün elini tutarak   ilerliyorduk.

  Sokağa girdiğimizde  85-90 yaşlarında eğilip kalkmakta  güçlük çeken nine ve dede vardı.

  Nine bahçeyi kazmak için tüm gücünü kullanarak, kazmayı olabildiğince kaldırıp toprakla buluşturuyordu.

Toprağın dışına çıkan solucanları yemek için dolaşan tavuklar bayram ediyordu.  Alt bölmede çalışan dede  ise, elleriyle  üst üste dizdiği taşlardan muntazam bir duvar örmüştü. Dede’nin ördüğü duvar gelişigüzel  taşlardan oluşmuş, ancak  uyum içinde bir görünüm kazanmıştı. Elindeki son taşı yerleştirdikten sonra şöyle bir baktı eserine;

Ben yine dikilip bir süre onları seyrettim. ‚Eylül tekrar sordu;  ‚Anne neden duruyorsun?‘ diye sordu.  Kızıma dönerek, dikkat et  ve  etrafına  bak. Burası ne kadar da huzurlu, dedim.  ‚Evet anne!‘ dedi. Ardından  ekledi: ‚Gerçekten çok güzel bir yer‘ dedi.

İkimiz de derin bir nefes alalım buradaki bütün huzuru içimize çekelim dedim.  Eylül bana eşlik ederek derin bir nefes aldı. İçimiz huzur dolduktan sonra yanlarına yaklaştık.

Kolay gelsin, dedim.   Nine doğrularak; ’sağ ol güzel kızım‘ dedi. Sonra dede elindeki taşı tekrar  ördüğü duvara bırakarak, ‚hoş geldin kızım‘ dedi. Burası ne kadar güzel ne kadar huzur verici dedim.

Buraya emeğinizi ve sevginizi katmışsınız.

Ellerinize sağlık  dedecim, dedim. Yine gülümseyerek ’sağ ol güzel kızım elimizden geleni yapıyoruz.  Ancak yaşlandık gayri.‘ dedi.  Ben söze karıştım; ‚Merak etmeyin gayet sağlıklı görünüyorsunuz. Bu uğraşınız buralara hayat vermiş dede,‘ dedim. Gülümsemekle yetindi. Yaşınız uzun sağlığınız daim olsun diyerek ayrıldık. Oradan kızımı parka götürdüm yeteri kadar eğlendikten sonra eve döndük. Ancak uzun süre sokağın  etkisinde kaldım. O yaşlı insanların bana hissettirdiği huzuru yüreğimde hissettim.  Huzur doğa ile iç içe yaşamak mıydı?  Neden uzaklaştık öyleyse…

What do you think?

10k Points
Upvote Downvote

1 milyar dolarlık pazarda yerli oyuncu

Unternehmen übernehmen Verantwortung für die biologische Vielfalt