Evin kızını merak etmişti komşular. Annesi varken de sıkıntılıydı kızcağız. Yakası açılmadık ağız dolusu küfürler savururdu zamanlı zamansız. Hele annenin sabrı, serin duruşu…
Cenaze günü durgundu Zeliha. Bağırıp çağırmadı. Taşkınlık da yapmadı. Saçlarını Müzeyyen Hanım gibi ensesinde toplamıştı. Siyah etek bluzu ile annesi ölmemiş de orada oturuyordu sanki. Rahatsızlığı olmasa beğenilmeyecek biri değildi aslında. Nitekim geçen yaz, onu sayfiye evlerinin balkonunda gören sarışın bir delikanlı tatil boyunca ayrılmamıştı peşlerinden. Çocuk meteliksizdi. İşi gücü yoktu. O günler Zeliha’daki değişikliği fark eden baba pılı pırtı toplatmış, yaz bitmeden dönmüşlerdi şehre.
“Bir bu eksikti hayatımızda zati! Oğlan saf güzelim! Saf olmasa kızımızdaki tuhaflığı anlamaz mıydı? Hatta bir şey diyeyim mi? Bence harbi aptal! ” demişti
Müzeyyen yılar yılı, suçluluk duygusuyla yatıp kalkmaktan yorgundu. Teyze oğluydu kocası. Bu kız bu yüzden mi… Ama hayır demişti adam. Bu farklı demişti. Her zamanki saatte geldiği bir öğle arasında gitmişti aralarından. Sessiz bir gemi gibi… O gün bu gün kızına daha bir özeniyordu kadın.
Oysa Boyabat’ta bir okulda memurluk bile yapmıştı Zeliha. Annesi sık sık yanına giderdi. Ani bir kararla istifasını vermiş, dönmüştü aile kucağına. Zihinsel engelli çocukların okulunda da çalışmış bir süre. Derler ki orda başlamış kızın huyları bozulmaya. Evde tedaviyle geçen günlerinde git gide yabanileşmiş, zorlaşmış hayatları. E, altmış beş yaşına kadar doktor yüzü görmemiş Affanlı Müzeyyen Hanım da, kızına veda edip kesmiş selâmı sabahı yaşamdan.
Sonraki günlerde, uykusuzdu Zeliha. Açtı, kirliydi. Dipsiz bir kuyuya indikçe iniyor, yutulup gittiği karanlıklar geçit vermiyordu. O sabah halının üzerine oturdu. Ellerini dizlerinin altında birleştirdi. Öne arkaya sallanırken şiire benzer cümleler mırıldanmaya başladı. Bu mısra’a her geldiğinde, takılmış gibi tekrar ediyordu.
“Hepsi beyaz külahlıydı
En öndeki silahlıydı”
Çocukluğunda bu dizeleri jest ve mimiklerle okur, sevinirdi. Meleklerin söylediği tılsımlı sözlerdi bunlar. En azından annesi öyle demişti. Kötülükten, sıkıntıdan, kederden kurtulmak istediğinde, dua gibi güvende hissettirirdi kendisini. Off! Gitmemişti sıkıntılar. İlaçlarını almıştı oysa. Almamış mıydı yoksa? Hepsini birden alsa belki daha iyi olurdu. Sahi neydi rahatsızlığı? Beynine üşüşmekteydi böcekler. Annesini de o korkunç yaratıklar kemirip yok etmiş olmalı? Ya ona sıra geldiyse? Eyvahlar olsun!
Koştu. Pencere ve kapıları kapattı. Bez parçaları ile gördüğü her boşluğu tıkadı. Kapı gözünden dışarı baktı. Oraya da bir şeyler sıkıştırdı. Hava iyice kararmıştı. Kapı ısrarla çalıyordu. Zeliha hiçbir şey duymamış gibi sarsak adımlarla banyoya gitti. Işığı açtı. Aynaya yaklaştı. Dağınık saçlı, acayip bir yüz ona bakıyordu. Korkunç bir çığlık attı. Küvetteki tabureyi kaptığı gibi aynaya fırlattı. Ucubeyi bin parçaya ayırmıştı.
Kapıda biriken kalabalıktan sesler yükseldi.
“Zeliha, aç kapıyı! Zeliha hanım! İyisiniz değil mi?”
Kapıya yaklaştı. Kulağını dayadı. Konuşmaları dinledi. Olanca gücüyle bağırmaya başladı.
“Haaayıııır! İstemiyorummm! Alçaklarr! Defolunnn or..pularr! Beni kandıramayacaksınız! Böceklerrr! Hepinizin Allah cezasını versin! Geberip gidersiniz inşallah!”
İki eliyle kulaklarını kapadı. Gözlerini yumdu. Dişleri kenetli, yumrukları sımsıkı… Titriyordu.
“Geri çekilin Zeliha Hanım! Kapıyı açıyorum.”
İçeri doğru koşmaya başladı. Tam o anda ayağına bir cisim takıldı. Duvara çarptı. Yere kapaklandı. Kendine geldiğinde dizinde hem ağrı hem yanma hissetti. Ayağa kalkmaya çalıştı. Eline gelen ıslaklığa bakınca yarıkları ve çatallanarak akan kanı gördü. Yeniden haykırdı.
Kapı açılmış, bir grup içeri girmişti bile. Onun yürek burkan acılı ifadesi bir anda herkesi durdurdu. Kımıldamadan öylece baktılar ona… Gözleri karardı.
Ona kollarını açan hemşirenin söylediklerini duyamıyordu. Kuvvetli ışık gözlerini kamaştırıyordu. Burnuna gelen ilaç kokusunda midesi bulandı. Boğuk boğuk öksürdü. Başını kaldıramıyordu. İşte yine başlıyordu. Kasları esnekliğini kaybediyor başka bir şeylere dönüşüyordu bedeni. Anlaşılmıyordu ne dediği.
“Işık, ışık çok! Kapatın! Şiirimi kim çaldı?”
Onunla ilgilenen doktor konuşmaya başladığında bir an dahi olsa sakinledi. Doktoru dinlerken başını ağır ağır sallıyordu.
“Bakalım ne olmuş dizinize! Rahat bırakın kendinizi. Kasmayın! Kasmayın! Şşşt! Aman aman acıtmayacağım, korkmayın, korkmayın, bir şey yok. Şu kanı temizleyeceğim o kadar!”
Zeliha sert hareketlerle bacağını ittirerek hekimin işlemini yapmasını engelliyordu. Adam kibarca uyardı.
“Kımıldamayın lütfen!”
Hemşirenin yardımıyla kadının eteği biraz daha yukarı çekildi. Doktor kızın bacağındaki kanı özenle temizledi. Fakat hastanın gözlerinde memnuniyet şöyle dursun kıvılcımlar parladı. Evet, gerçek bir canavardı bu adam da kadın da. Tanınmamak için başka kılığa girmişlerdi. Kararını verdi. Zihnini ve biriktirdiklerini, vücudunun paha biçilmez hazinelerini vermeyecekti kimselere…
Elini uzattı. Yırtıcı bir ses yankılandı havada. İlaç masasının üzerindeki neşteri kaptı, vurmaya başladı şuursuzca. Doktor can havli ile geriye kaykıldı. Darbelerden kurtulamamıştı. Aletin saplandığı kolunu diğer eliyle tutuyor acıyla kıvranıyordu. Hemşire;
“Aman yarabbi!” diyebildi ancak.
Doktor “Ne yaptın!” Delirdin mi sen?” diye bağırdı.
“Yetişin! Koşun! Kolum! Güvenlik! İmdat” sesleriyle ortalık bir anda kıyamet yerine döndü. Ufak tefek hemşire hastanın elinden kesici aleti alıp fırlattı. Millet içeri üşüştüğünde yerde kıvranan iki büklüm bir doktor, köşede âdeta güreşen iki kadın gördüler.
Kıskıvrak yakaladılar onu. Yüzü densiz bir tebessümle gevşedi. Derinlerden kopan çılgın gülüşü izleyenlerin tüylerini diken diken etti. Kalabalığın dehşet dolu bakışları arasında yaka paça götürülürken onu görünmez kılacak şiirin tümünü hatırladı.
EVDE YALNIZDIM
DÜN GECE
KARANLIKTA
YEDİ CÜCE
HOPLAYARAK ZIPLAYARAK
TOZU DUMANA KATARAK
BİZİM BAHÇEYE GELDİLER
NE KADAR DA GÜZELDİLER
HEPSİ BEYAZ KÜLAHLIYDI
EN ÖNDEKİ SİLAHLIYDI
ARALARINDAN BİRİ
HEM ÇEVİK HEM DE İRİ
UZAKLAŞTI CÜCELERDEN
BANA DOĞRU GELDİ BİRDEN
ATAMADIM TEK BİR ADIM
ÇOK ÇALIŞTIM ÇABALADIM
ÜZERİME ATILIRKEN
YIKIP YAKALAYIM DERKEN
KAN TER İÇİNDE UYANDIM
RÜYA İMİŞ SAHİ SANDIM!
HAZİRAN 2014