in ,

Yolun sonu mu?

Mehmet Yılmazer

Son olarak, Erdoğan Suriye’ye yeniden bir operasyon olabileceğini dile getirdi.

Tabloya biraz geri çekilip bakılınca Türkiye’nin her yönden güçlü bir tıkanma ve kuşatma altında olduğu görülebilir. Ekonomi ve siyasette, benzer şekilde dış politikada Ankara’nın manevra alanı hemen hemen kalmamıştır.

Bu tablodan hareketle Erdoğan’ın yönetemediği ve ülkeyi yıkıma götürecek “çılgın” adımlar atabileceği üzerine yorumlar sıklaştı.

Son 8-10 güne o kadar çok olay sığdı ki, artık siyasetin bir kırılma noktasında olduğunu söylemek hatalı olmaz. TÜSİAD fazlaca ılımlı olsa da bir çıkış yaptı. AKP iktidarının büyüttüğü sermaye ile 500 büyükler arasında var olan gerilim artık daha sık olarak kendini ortaya koyuyor.

Diğer önemli gelişme OECD’nin Türkiye’yi “gri liste” ye almasıdır. “Terörün finansmanı” ve “kara para aklama” konularında suçlanan Ankara, daha sıkı kontrol altına alınacaktır. Sermaye girişinin hemen hemen sıfıra yaklaştığı Türkiye için kötü haber. Somut karşılığı, uluslararası piyasalardan ancak yüksek faizle kredi alınabileceği anlamına geliyor. Zaten epeydir öyleydi, artık daha da kötüleşecek.

10 batı ülkesinin büyükelçilerinin Kavala davası nedeniyle yaptıkları açıklamadan dolayı “istenmeyen kişi” ilan edilmesi gündeme yıldırım gibi düştü. Ankara çok kritik bir kararın eşiğinde. İç politikada efelenmek için bir basamak olarak hesaplanıyorsa, bedeli çok ağır olacaktır.

Yeniden yapılan faiz indirimi Cumhur ittifakının ekonomik kriz konusunda elinde hiçbir imkânın kalmadığının bir kez daha ilanı oldu.

Ankara sonunda ABD’den F16 satın alma kararı alarak, ambargoyla nasıl iyice sıkıştığını ilan etmiş oldu. Hava kuvvetlerinin yakın zamanda yenilenmesinin gerekli olduğunu artık sağır sultan bile biliyor. Bu konu çok hassas tıkanma noktalarından birisidir.

Mısır, Kıbrıs ve Yunanistan’ın kurduğu ittifak yeni bir toplantı yaparak Ankara’ya ağır suçlamalar yönelttiler. Bu da Türkiye etrafındaki kuşatmanın artık bir kararlılık kazandığını gösteriyor.

Son olarak, Erdoğan Suriye’ye yeniden bir operasyon olabileceğini dile getirdi. Öncekiler kadar kolay olmayacağı çok açık. Bu operasyon iflas eden Suriye politikasını hiçbir şekilde iyileştiremez. İç politikaya yine bildik bir rüzgâr verme çabası olsa gerek. Son dönemin güç dengelerindeki kaymalar düşünülürse yaratacağı etkiler açısından çok önemli bir adımdır.

Tabloya biraz geri çekilip bakılınca Türkiye’nin her yönden güçlü bir tıkanma ve kuşatma altında olduğu görülebilir. Ekonomi ve siyasette, benzer şekilde dış politikada Ankara’nın manevra alanı hemen hemen kalmamıştır.

Bu tablodan hareketle Erdoğan’ın yönetemediği ve ülkeyi yıkıma götürecek “çılgın” adımlar atabileceği üzerine yorumlar sıklaştı. Bunun bir yanı doğru olsa da en az bunun kadar önemli bir başka gelişme kapıdadır. O da, olası Suriye operasyonu için meclise gelecek tezkeredir. Bu tezkere “millet ittifakı” için önemli bir sınav olacaktır. İYİP şimdiden tezkereye “evet” diyeceğini açıkladı. 20 Ekimde Akşener ve Kılıçdaroğlu yaptıkları ikili görüşme sonrası tezkereye evet diyeceklerini açıklamışlardı. İYİP açıklamasını yaptı, ancak hala CHP’den bir ses çıkmadı.

Cumhur ittifakının muhalefeti Kürt sorunu üzerinden vurabileceği artık herkesin bildiği bir gerçektir. Ancak Gare operasyonundan beri, buna HDP kapatma davası da dâhil süreç Cumhur ittifakının özlediği gibi gitmemiş; CHP, İYİP, Saadet Partisi ve diğer muhalif partilerden olumlu tepkiler gelmiştir. Bu konuda HDP çeşitli gerekçelerle sıkıştırılmaya çalışıldı. Kürt sorununda “muhatap” tartışmalarında HDP yaptığı net açıklamayla iktidarın bu konudaki kaşımalarını boşa çıkardı. Tezkere muhalefetin yumuşak karnıdır ve yeni zorlu bir sınavdır. Olayın komplo teorilerine kaçan yanına değinmek gerekmiyor. Tezkereye onay alan Cumhur ittifakının Suriye’ye savaş açıp, ardından olağanüstü hal ilanıyla seçimleri iptal edeceği üzerine yapılan spekülasyonlar elbette tümüyle yersiz değildir.

Ancak en az bunun kadar önemli olan, Cumhur ittifakı yıpranırken onun karşısında nasıl bir siyasetin şekilleneceğidir? Bu konu yaklaşan “büyük hesaplaşma” nın en önemli yanıdır. Demokrasi mücadelesinin en temel unsuru olan HDP, seçim sürecinde bazı temelsiz ve sığ açıklama ve adımlarla geçiştirilecek midir? Yoksa Türk ve Kürt halklarının barışması ve işbirliği konusunda göstermelik olmaktan öteye ciddi adımlar atılacak mıdır? Bugüne kadar sonuç yaratmayan “çözüm” süreçlerinden farklı adımlar atılabilecek midir? Ya da tarih bir kez daha tekerrür mü edecektir?

Tezkere bu konuda turnusol kağıdı rolünü oynayacaktır. Muhalefetin neye hazırlandığının ya da siyasi kapasitesinin neleri yapmaya yeteceğinin çok açık bir işareti olacaktır. Şimdiden ortaya çıkan işaretler hayra alamet görünmüyor.

Karşı Mahalle

What do you think?

10k Points
Upvote Downvote

Neue EU-Innovationspartnerschaft fördert die Kultur- und Kreativbranche

Elektroaltgeräte: Das Sammelziel von 65 Prozent ist noch weit entfernt