Edebiyat ortamı dergisinin Eylül-Ekim 2021 sayısı Kars’ta medfun olan Horasan’lı ârif Ebu’l-Hasan Harakanî’nin bir sözüyle açılıyor: “Dergâhımıza gelene ekmeğini, suyunu verin, dinini, inancını sormayın. Allah’ın can bağışlamaya değer bulduğu her varlık, bizim soframızda rızıklanmaya layıktır.” Bu etkileyici merhamet eli, Server Vakfı tarafındanr yayımlanan ve vakfın başkanı Av. Mehmet Ali Bulut’un yıllardır özveriyle yayınını yürüttüğü derginin tümünde hissediliyor.
‘CİZÎRÎYİ ANLAMAK İÇİN KÜRTÇE, ARAPÇA VE FARSÇA BİLMELİ’
Edebiyat Ortamı’nın ‘İrfanî Kürt Edebiyatı’ dosyasında klasik Kürt edebiyatı alanında çalışmalarıyla tanınmış olan Mardin Artuklu Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. M. Nesim Doru ile Arafat Deniz’in yaptığı kapsamlı söyleşi, bu alanın meraklılarına değerli bilgiler sunuyor. Prof. Dr. Doru söyleşide irfanî Kürt edebiyatının troykasından birisi olan Melaye Cizirî’yle ilgili şu ifadeleri kullanıyor:
“Bugün Cizîrî’nin veya Xanî’nin anlaşılıp anlaşılmadığı meselesi ise şair ile okuyucu arasındaki mesafe ile ilişkilidir. Bugün birçok okuyucu bu şairleri okumaktadır hatta bu şairlere sanatsal olarak da ilgi duymakta ve melodik icrasında bulunmaktadır. Ancak bu şairlerin düşünce dünyasına nüfuz etmek başka bir şeydir. Onların anlaşılması, yeni Cizîrîlerin ve yeni Xanîlerin çıkma potansiyeli ile ilgilidir. Eğer bugün bir Cizîrî çıkabilirse demek ki Cizîrî bilinmekte, okunmakta ve anlaşılmaktadır; derim. Onların anlaşılması için asgari donanımı sayarsak sanırım demek istediğim daha iyi anlaşılır. Sözgelimi Cizîrî’yi anlamak için en azından üç dil bilmek gerekir: Kürtçe, Arapça ve Farsça. Öte yandan İslam düşünce ekollerini, felsefeyi (meşşailik, işrakilik), kelamı, tasavvuf anlayışlarını vahdet-i vücûd’u, tecelli kuramını bilmek lazım. Karşılaştırmalı edebiyat teorilerini ve diğer dillerde müsavi şairleri (Hafız, Sadî, Mevlana, Şeyh Galip, Fuzuli vd.) bilmek lazım. Bunlar okuyucunun asgari levazımatıdır. Bu levazımat hazır olduğunda zaten konuşacağımız konular da başkalaşır ve farklılaşır.”
Dosyada ayrıca, çeviri ve telifleriyle tanınan Vahdettin İnce ve TRT-Kurdî’nin koordinatörü Mustafa Ekinci’nin yazıları yer alıyor.
‘UYGURLAR KENDİ VATANLARINDA KÖLE DURUMUNA DÜŞTÜ’
‘Doğu Türkistan’ dosyasında ise bu mazlum ve mağdur coğrafyayı tanımak için iyi bir fırsat sunan dergide, Doç. Dr. Erkin Emet’in iki kapsamlı yazısı yer alıyor. Doç. Dr. Emet ‘Doğu Türkistan Özerk Cumhuriyeti’ ve ‘Doğu Türkistan’ın İki Efendisi: Mehmet Emin Buğra ve İsa Yusuf Alptekin’ yazılarıyla dergide.
Dosyada ayrıca, Sadık Yalsızuçanlar’ın, ‘İslam Medeniyetinin Kalbi: Mazlum Doğu Türkistan’ başlıklı yazısı da, bu konuyla ilgilenenlere kıymetli veriler sunuyor. Yalsızuçanlar, yazısında şöyle diyor:
“Bugün Doğu Türkistan’da, ibadet, din öğretimi, din ve vicdan özgürlüğü, ana dil kullanımı ve düşünce özgürlüğü ağır bir tehditle karşı karşıyadır. Din ve vicdan özgürlüğü, düşünme, inanma ve inançlarını yaşama, en temel evrensel insan hakkıdır. Doğu Türkistanlılar bu haklardan yoksundur. En basit bir dinî kitaba, dergiye, öğretime izin verilmiyor. Camiler kapalı. Ana dil kullanımı ya yasak veya son derece kısıtlı. Uygurlar, kendi vatanlarında köle konumuna düşmüş durumda. Bu, Çin açından da, dünya açısından da utanç verici bir durumdur. Bu durum bana, Konfüçyüs’ün şu sözünü hatırlatıyor: “Bir ülkede adaletin varlığı kişinin kendini özgürce ifade etmesinden anlaşılır. Bir ülkede adaletsizliğin varlığı ise kişilerin başına buyruk davranışından anlaşılır. Adalet ve özgürlüğün olmadığı bir yerde insanlık çürümeye yüz tutar.”
Derginin 82’nci sayısında dosya konuları dışında öykü ve romanlarıyla, çağdaş edebiyatımızda seçkin ve özgün bir yeri olan Sadık Yemni ile ‘Ağrıyan’ romanına ilişkin Yunus Nadir Eraslan’ın yaptığı bir söyleşi de dikkati çekiyor. Eraslan’ın ayrıca romana ilişkin ayrı bir yazısı da yer alıyor.
ŞİİRDEN ÖYKÜYE ONLARCA YAZAR
Dergiye bu ay şiirleriyle Davut Güner, Ali Sali, Mustafa Işık, Tarık Özcan, Şakir Kurtulmuş, Ömer Vural, Aysar Küçükyumuk, Zeki Altın ve Muhammed Korkmaz’ın yanısıra, şiir çevirileriyle, S. Ahmet Kaya, Arafat Deniz, Cemil Çaygözoğlu, Vildan Yalsızuçanlar ve Rana Özdemir katkı vermiş.
Öyküleriyle ise, Lütfü Şahsuvaroğlu, Mehtap Gül, Şadi Oğuzhan, Ömer Vural, Beyza Albayrak, Şahin Kurt, Mustafa Bilgücü, Zekeriya Şimşek, Ömer Yiğit, Şeyda Eroğlu, Muhammed Çavdar, Alim Akça, Beyza Yazıcıoğlu, F. Rana Çerçi, İlknur Eskioğlu, Fatma Nur Uysal Pınar dikkati çekiyor.
İsmail Kıllıoğlu, ‘Vaktüzre’ başlıklı günlükleriyle derginin içeriğini renklendiriyor. Fahri Tuna, Romanyalı yazar Hayat Memiş’i anlatan portre yazısıyla dergideki geleneksel yerini almış. Mikail Türker Bal, Bosna Savaşı’nda ‘Zvornik Günlükleri’nden söz ediyor. Nazım Payam, ‘İnsan Nasıl Okunur?’ başlıklı yazısıyla dikkati çekiyor. Prof. Dr. Beyhan Kanter’in, Cengiz Aytmatov’a ilişkin yazısı da son derece özgün ve kapsamlı bir araştırma olarak yerini almış. Dergide daha birçok yazı var. Tevfik İleri’nin yakın zamanda vefat eden damadı Ayhan Aksoy’un yazısı, okurun yakın tarihin en hüzünlü dönemine götürüyor. Hüseyin Câhid Doğan’ın Sükûfenâme’si ise dergiye apayrı bir değer katıyor.
Edebiyat Ortamı, yine dopdolu… Okuruna birbirinden nitelikli metinler sunmaya devam ediyor.