Afganistan’da yaşanan gelişmeler nedeniyle kaçınılmaz olarak bağımsızlık konusu yine gündeme geldi. CIA ideologları, yerli uşakları ve de onlara soldan eklenenler, YDD ilan edilirken, “ülkelerin bağımsızlık sorunu kalmadı, bütün dünyada karşılıklı bağımlılık ilkeleri yürürlüğe girdi.” diyerek emperyalizmi cicileyip bicilemişlerdi. Somut yaşananlar gösterdi ki, bağımsızlık her zamankinden daha fazla gerekli. Birileri ne denli gizlemeye çalışırsa çalışsın yangın, sel, mülteci, Afganistan… gündeme gelen her konuda bu gerçek ortaya saçılıyor. O nedenle Nazım’ın sözünü başa koyduk.
TC’nin bakan sıfatını taşıyan biri “mehmetçiğin güvenliğini aldı!” diye buyurdu. Bu zata sormak gerekli kendisi bir tabur askerin koruması olmadan tuvalete gidiyor mu? Bunu takiben bir sürü her şeyi bilen “deruni ebleh”ler gazete ve TV’lerde yine “ülkenin dünya ve bölgedeki ali menfaatleri, devletin bekası” nutuklarına bütün celadetleriyle başladılar. Tıpkı yetmiş yıl önce “ülkemizin sınır boylarını korumak için” (!) yoksul Anadolu çocuklarını Kore’ye gönderdikleri gibi. Kendilerinin pek sevdiği Mehmet Akif’in deyişiyle “tarih tekerrürden ibarettir derler. Hiç ders alınsa idi tekerrür mü ederdi?” Bu cenaha faidesi olacağını sanmıyoruz. Çünkü ders almak doğru insanlara mahsus bir haslettir. Ama yine de doğru insanlar için biraz malumatfuruşluk yapalım.
Türk ordusunu Kore’ye CIA ve Pentagon gönderdi
Önce şu bilinmelidir ki ABD, neredeyse kuruluşundan beri emperyalisttir. Emperyalist icraatlarını insanlık, bağımsızlık, özgürlük, yardım vb. laf salatalarıyla kamufle eder. Dünya onlara aittir. Bunu “Amerika’nın sınırları çıkarlarının olduğu her yerdedir” diye Kongre kararı haline bile getirmişlerdir. Yine bunun uzantısı olarak “yardım” adıyla geri bıraktırılmış ülkelerin sömürgeleştirildikleri ABD resmi belgelerine girmiştir. (M. Emin Değir, CIA Kont-gerilla ve Türkiye, s:35-83)
Kimi Amerikan uşaklarının “stratejik ortak” diye adlandırarak asıl kabeleri haline getirdikleri ABD TC’nin bağımsız devlet olarak ilan edildiği Lozan Anlaşması’nı hala tanımamıştır. (İnönü, Hatıralar 2, s:151) Siz Amerika ile hangi stratejinin ortağısınız? Kendinizin ülkeyi ABD’nin sömürgesi haline getiren DP-Menderes yönetiminin mirasçısı olduğunu söylüyorsunuz. Menderes’in “yakın-doğu sahnesinde Amerika’nın yüzünü güldüren tek devlet” (Amerika, NATO Ve Türkiye, Türkaya Ataöv, s: 245-46) olma mirasçısı mı? Bundan ancak utanç duyulur. Utanmasını bilene!
CIA kararını ikiletmeyerek Meclis’e bile haber vermeden Kore’ye Amerikan askerlerine “bodyguard” yapmak üzere, mehmetçikleri gönderen Menderes-DP iktidarıdır. (Demirkırat, M. Ali Birand, s:90) O zaman ki, öncelleriniz, Kore’de yoksul Anadolu çocuklarının kanları pahasına “Dünya durdukça beraberiz, hürriyet savaşında Kore’de olduk kankardeşi” şiirleri yazdınız. Yetmedi, yüz bin kilometre uzaklıktaki insanların “iç savaşı”na Kore marşı bile düzdüler: “hudutlar boyunca hazır dururuz, Türkün düşmanlarına yaman vururuz.” (Hayri Aygev, Batı’nın Yeni Doğu Seferi, s: 182) Ne işin vardı Kore’de? Hudutların orada mıydı? Yoksa ABD’nin emperyalist hudutlarını mı korudun?..
O zaman da komünistler-ilericiler, barışseverler derneği ile Kore’ye asker gönderilmesine karşı çıktılar. Gönderilen mehmetçikler ABD’lilerin kendilerine köle olarak davranmalarına isyan ettiler. Bir subay mehmetçikleri kasıtlı olarak kırdıran Amerikalı subayı vurduğu için DP iktidarınca ordudan atıldı. (Erdem Akbulut, Bizim Radya’da Nazım Hikmet, s: 46)
Emperyalist emperyalistliğini yapmaya devam eder; ya işbirlikçiler?..
Emperyalist emperyalizm yapar. Bu nedenle ABD’nin yaptıkları salt savaşta değil barışta da insan öldürmektir. Yeter ki kârı olsun. 1955’te 2. Paylaşım Savaşı’ndan ve Kore savaşından kalan penisilin ve teramisin adlı antibiyotikleri İsrail eliyle Türklere “kakaladı”. İlaçlar kendisine “kan kardeşi” olduğuyla övünen TC ordusunda kullanıldı. Ama ilaçların kullanım süreleri dolduğu için asker ve subaylardan ölümler oldu. İlaçların Türkiye’ye pazarlamasını yapan firma zamanenin saygın holdinglerindendir. ABD, “kan kardeşi” olan Türkleri savaşta öldürdüğü yetmezmiş gibi bu kez ilaçla öldürdü. Birilerin “stratejik ortak”lığına bu da dahildir kaçınılmaz olarak. İnanılması güç olan olayların ayrıntıları için Kemal Bağlum, Anıpolitik, s: 230-32) mutlaka bakılmalıdır. Yoruma bile gerek yok: Kapitalistler-burjuvazi yurtsever değildir. Yurt-vatan düşmanıdırlar. Dillerine pelesenk ettikleri milliyetçilikleri de sahtedir; onlar yalnız PARASEVER’DİR.
Afganistan Halklarıyla Dayanışmak Emperyalizme Karşı Çıkmakla Mümkündür, Yardakçılığıyla Değil:
Günümüzün can alıcı sorunu, tam da Uşak-Ulubeyce anlatımla “çamurdan kalkıp ..ka yatmak” olan ABD’ye vekaleten Afganistan halklarını başına çökerlenen Taliban sorunudur. Taliban Afganistan’ı emperyalist işgalden kurtarmamış, dublörlüğüne soyunmuştur. TC Cumhurreisi RTE’nin en baştan Taliban’la görüşülebileceğini beyan etmesi bir tek şeyi hemen gösteriyor: aynılar aynı yerde. Afganistan halklarının yoksul, sömürü ve her türlü gericilikten kurtulmasının bir tek yolu vardır: emperyalizmden kurtulmak. Herhalde Kabil havaalanında Afganistan halklarıyla dayanışmada bulunmayacaksın. ABD ve emperyalizmin uyuşturucu kaçakçılığı ve lityum madeni soygununa bekçilik yapıp pay alma peşindesin. Size hediye olarak “kan kardeşi” olduğunuz ABD ordusunun Afganistan’dan bir fotoğrafını veriyoruz:
Ülkeyi yönetenlere; kendi keyfiniz, yatınız, katınız, sarayınız, uçaklarınıza harcayacağınız euro ve dolarlarlar için Türk kökenli bir Alman vatandaşı olarak ben dahil hiç kimseyi kıytırık bir AB Bakanı’na azarlatma hakkınız yoktur!..
Emperyalizmle bütün ilişkiler koparılmalı, bütün ikili anlaşmalar iptal edilmeli, ülke bağımsızlaştırılmalı; üretin yöneten olacağı bir düzenin kurulması için kitleler bir an önce ve en sağlıklı biçimde örgütlenmelidir.