Kürdistan’ın Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra parçalanması ile Kürtler ve dilleri bulundukları her yerde baskı altına alınmıştı. Bunun önemli istisnalarından biri dilsel ve etnik azınlıkların kültürel haklara sahip olduğu Sovyetler Birliği’nde Kürtlerin ve Kürtçenin durumu oldu.
Sovyetler Birliği bu dönemde Kürt dili, kültürü ve edebiyatıyla ilgili araştırmalar yaparak, Kürdoloji çalışmalarına ağırlık verdi.
Sovyet Rusya’da söz konusu dönemde ilk Kürtçe roman 1935’te Erivan’da yayımlandı. Sovyet Kürtlerinden, Kars doğumlu Erebê Şemo’nun otobiyografik özelikler gösteren Şivanê Kurmanca (Kürt Çoban) adlı romanı şimdiye kadar Rusça, Arapça, Almanca, Gürcüce, Fransızca ve Türkçe başta olmak üzere pek çok dile çevrildi.
Kürt Çoban aynı zamanda; ilk Kürtçe roman, içinde Kiril harfleri de olan ilk Kürtçe Latin alfabeli roman, otobiyografik içerikli ilk Kürtçe roman ve SSCB’de yazılan ilk Kürtçe roman oldu.
Kendi yaşam pratiğinden esinlenerek Ekim Devrimi’ne katılan bir Kürt çobanın hayat hikayesini kaleme alan yazar, romanında, Kürtlerin devrimden önceki yaşam felsefesi ile sonraki yaşam felsefelerini ve özgür yaşamın getirilerine eğildi.
Erebê Şemo Kürt Çoban’dan sonra 1966’da Dimdim, 1969’da da Jîyana Bextewar (Mutlu Yaşam) ve Hopo romanlarını kaleme aldı.
Erebê Şemo’nun Kürt Çoban romanı, Yazılama Yayınevi tarafından ilk kez orijinal Kürtçe metninden çevrilerek okuyucuyla buluştu.
Kitabın çevirisini ise Kamuran Demir ve Özkan Öztaş yaptı.
DEMİR: KİTABIN ‘ÇEVİRİSİNİN ÇEVİRİSİ’ BULUNUYOR
Kürt Çoban kitabının Türkçe çevirisi hakkında K24’e konuşan Kamuran Demir, “Bu romanın çeviri hikâyesi son derece karışıktır” diyerek, şunları ifade etti:
“Kitabın o dönem kaç dile çevrildiğini bilemiyoruz ancak Rusça, Türkçe, Fransızca çevirileri mevcuttur. Özellikle şunu belirtmekte fayda var, kitabın ‘çevirisinin çevirisi’ denilebilecek pek çok çeviri versiyonu bulunmaktadır. Örneğin 1977’de Türkçeye yapılan bir çeviri ‘Kürtçe>Rusça>Fransızca>Kürtçe>Türkçe’ şeklindedir. Bu şekilde pek çok farklı versiyonda çeviri ile karşılaşmak mümkündür. Elimizdeki bilgiler dahilinde, kitabı ilk kez Türkçeye çeviren kişi Kemal Burkay’dır diyebiliriz. Daha sonra 1978’de de Gani Bozarslan çevirisini yapmıştır ancak bu çeviriler orijinalinden değildir.”
Çeviriyi İsveç’te yaşayan Kürt dilbilimci ve yazar Mustafa Aydoğan’ın “Erebê Şemo – Şivanê Kurmanca” adıyla basılan kitaptan yaptıklarını dile getiren Kamuran Demir, “Bu kitabın önsözünde Aydoğan, Kürt Çoban’ın çıkışını ve çeviri serüvenini derinlemesine araştırıp uzun bir makale ele almıştır. Bu doğrultuda bizim yaptığımız çeviri için ‘ilk Kürtçe romanın ilk kez orijinal metninden Türkçeye çevirisi’ demek sanırız ki doğru bir ifade olacaktır” şeklinde konuştu.
“ŞEMO’NUN BU ROMANI BİRER DEVRİM ESER NİTELİĞİNDE”
Kürt Çoban’ın hikayesinden ve romanın Kürt edebiyatı için öneminden söz eden Demir, şunları belirtti:
“Kürt Çoban, bugün Kürt edebiyatının mihenk taşı denilebilecek eserleri arasında gösterilmektedir. Romanın çıkış serüveni Kars-Digor’un bir köyünde doğan Ezidi bir yazarın Bolşeviklerle tanışması, söz konusu dönemde gerçekleşen devrimde yer alması, Bolşevik Partiye katılması ve toplumun yeniden dizaynı için çalışmasıyla başlamıştır. Şemo, Kürt edebiyatı için ilk roman denilecek kitabın el yazmalarını Gorki’ye gösterince Gorki’nin övgüsünü almış, büyük yazar ‘Kürt halkı, yazarları Erebê Şemo’nun diliyle kelam ediyor’ demiştir. İlk basımı 1935’te gerçekleşen Kürt Çoban, böylece ilk Kürtçe roman, içinde Kiril harfleri de olan ilk Kürtçe Latin alfabeli roman, otobiyografik içerikli ilk Kürtçe roman, SSCB’de yazılan ilk Kürtçe roman olmuştur.”
Çevirmen Kamuran Demir, “Kürt edebiyatının roman tarihine bakılacak olursa, Şemo’nun bu eseri yazarın kendi hayatının derin izlerini de yansıtan, Kürt Şemo’nun bu romanı ve devamında da yazdığı eserler birer devrim eser niteliğindedir. Edebiyatını roman türüyle ilk kez tanıştıran, ilk kez Kürt edebiyatını büyük dillere aktaran son derece önemli bir eserdir” dedi.
ÖZTAŞ: BU DÖNEM PEK ÇOK ARAŞTIRMACI AÇISINDAN ‘KÜRTLERİN RÖNESANS’I’ OLARAK TARİF EDİLİYOR
Kitabın bir diğer çevirmeni Özkan Öztaş ise Kürt Çoban’ın yayımlandığı döneme dair verdiği mesajlardan ve o dönemin Kürt-Rus ilişkilerinden bahsetti.
K24’e konuşan Öztaş, “Bu dönem Kürtlerin Sovyetler Birliği ile olan ilişkiler hem tarihsel hem de Kürt kültürü ve tarihinin incelenmesi açısından çok kıymetlidir” diyerek, “Son zamanlarda liberal argüman ve üretimlerden belirlenen bazı aydınların sürekli Sovyet düşmanlığı yaparak Kürt tarihini ele alıyor olması akıl almaz bir şey kanımca. Zira bu dönem Kürt kültürünün pek çok araştırmacı açısından ‘Kürtlerin Rönesans’ı’ olarak tarif ediliyor” ifadelerini kullandı.
Çevirmen Özkan Öztaş, sözlerine şöyle devam etti:
“Mesela her yurtsever insanın şunu düşünmesinde fayda olduğunu düşünüyorum. Kürt tarihinin ilk sinema filmi, ilk romanı, en uzun soluklu gazetesi, tiyatrolar, Erivan Radyosu’nda yapılan çalışmalar… Tüm bunar Kürdistan’dan uzakta bir yerde yapılıyor. Ve burası aynı zamanda Kürtlerin tarihsel bazı bağlanımları olmak ile birlikte kültürel üretim merkezi değildi. Bugün milyonlarca Kürt’ün yaşadığı yerlerde, şehirlerde bu üretimlerin yapılamıyor oluşu Kürtlerin yeteneksizliği ile ilgili değil, imkansızlıkları, sahipsizlikleri ile alakalıdır.”
“KİTABIN YAZILDIĞI DÖNEMDE KÜRT KÜLTÜRÜNÜN ÜRETİM MERKEZİ ERİVAN’DIR”
“Kitabın yazıldığı dönemde Kürt kültürün üretim merkezlerinden birisi Erivan’dır” diyen Öztaş, “Gürcistan, Kazakistan, Azerbaycan gibi dolaylarda, Laçin-Kızıl Kürdistan bölgesinde birçok yerde Kürt yaşıyor olmak ile birlikte merkez Ermenistan’dır. Özellikle 1925 ila 1935 yılları arasında yapılan çalışmalar buradaki üretimlerin temelini oluşturur. 1936 Sovyet Anayasası ile de bu çalışmalar garanti altına alınır” dedi.
Erebê Şemo’nun Maksim Gorki’yle birlikte çalıştığını, Kürt tiyatrocuların ise Moskova Ses Tiyatrosu’nda sahne aldığını kaydeden Öztaş, “Şöyle düşünelim, bu süreçler Türkiye’de Mahmut Esat Bozkurt’un ‘Kürt diye bir şey yoktur hakkı hukuku da yoktur varsa da o da Türk’e hizmet etmektir’ minvalinde açıklamalar yaptığı yıllardır. Ağrı’da Dersim’de Kürtler kurşuna dizilmiş, sürgüne yollanmıştır. Sovyetler Birliği’ndeyse tüm bu üretimler ise kardeş sofrasında üretiliyor birlikte yapılıyordu” şeklinde konuştu.
“Bakın 1926’da ilk sinema filmi Zarê ve 1935 yılında ilk roman Şivanê Kurmanca, Kürt Çoban. Bunlar Osmanlı’nın son düzlüğünde iki halkın, Ermeniler ile Kürtlerin kanlı bir boğazlaşmadan çıktığı yılların hemen ertesinde hayat geçirildi” diyen Öztaş, şu hususlara dikkat çekti:
“Kürt sinemasını Ermeni yönetmen çekiyor, Kürtçe romanı Ermeni matbaaları basıp yayınlıyor. Mesela gayet net. Halkların kardeş olabilmesi için önce eşit olması gerekiyor. Eşit olmayınca yaşanan kardeşlik Musa Anter’in deyişine benziyor. Kürtler ile etle tırnak gibiyiz derler ama Kürtler azıcık uzayınca hemen ucundan kesiliyor. Sovyet deneyimi bize sadece geçmişi değil gelecek açısından da bir yol haritası gösteriyor.”
EREBÊ ŞEMO KİMDİR?
Erebê Şemo 1897’de Kars’ın Susuz köyünde doğdu. Çocukluğu ve gençliği yoksulluk içinde geçen yazar, tüm olumsuzluklara rağmen eğitimini sürdürdü.
Şemo, çobanlık ve çiftçilik yaptığı süre zarfında Rusça, Ermenice, Türkçe ve Rumcayı da kendi anadili gibi öğrendi. Şemo’nun birkaç dil bilmesi yaşamında yeni bir kapı araladı. 1914-1915 yılları arasında Kazaklara tercümanlık yaparak hayatını kazanmaya çalıştı.
Araştırmacı-yazar Rohat Alakom’a göre, 1916’da demiryolu inşasında görev alan Bolşeviklerle ilişki kuran Erebê Şemo, artık Bolşevik devrimine katılan bir Kürt sıfatını kazandı.
Yazar, 1920’de Moskova’ya giderek Lazaryan Enstitüsü’nde yükseköğrenimini tamamladı ve 1924’e dek bu enstitüde görev aldı. Aynı yıl Ermenistan’a dönen Şemo, Ermenistan’da Komünist Partisi’nin bir görevlisi olarak Kürt köylerinde ve Kürtler arasında Bolşeviklerin yürüttüğü ekonomik programın başarıya ulaşması amacıyla propaganda ve parti çalışmaları yürüttü.
Şemo, 1929’da I. Marogulov ile birlikte H.A. Orbeli’nin başkanlığında Kürtçe alfabenin hazırlanmasını sağladı. 1931’de yeni bir atılım gerçekleştirerek Kürtçe eğitim veren Kafkasya Eğitim Bilimleri Akademisi’ni açtırdı. Yazar aynı yıl Leningrad’a giderek Leningrad Enstitüsü’nde öğretim görevlisi olarak Kürtçen lengüistik yapısı üzerine dersler vermeye başladı.
Yazar, “Riya Teze” (Yeni Yol) gazetesinin kuruluşunda da önemli bir misyon üstlendi. 1930’da yayına başlayan gazetede üç kitabı yayımladı. Lenin’in Emri, Ekim Devrimi’nin Tarihi ile Kalhozlar ve Köylülere Faydaları ilk kaleme aldığı politik kitaplardı.
Öte yandan Erebê Şemo Sibirya’da sürgünde, uzun yıllar hapis yattı. 19 yıl boyunca ölümcül koşullarda angarya işlerde çalıştırıldı. Söylenenlere göre anadilini unutmamak için sürekli kendi kendine Kürtçe hikâyeler anlatırdı. Şemo, Sibirya’daki tüm demiryollarının raylarını döşeme çalışmalarına katıldığını belirterek, “O bölgedeki tren raylarının yarısı beni eserimdir. Hayatımın en güzel 20 yılını saçma ve anlamsız nedenlerle sürgünde, büyük bir eziyet ve yoksulluk içinde geçirdim” der.
19 yıl sonra Ermenistan’a geri dönmesi için izin verilen Şemo, 1956’dan itibaren edebi çalışmalarına kaldığı yerden devam eder.
1978’de hayatını kaybeden Erebê Şemo, Erivan’daki Panteon mezarlığında toprağa verildi. Yaşadığı Abovyan Sokağı üzerindeki evinin duvarına Rusça mermer bir makber yapıldı: „Bu evde 1963’ten 1978’e kadar Kürt yazar, kamu çalışanı Arab Şamoeviç Şamilov yaşadı.“