Uzun yıllardan beri ressamlık yapan ve Almanya’nın cemevlerinde resim dersleri veren Güldağ, Alevi önderlerini ve birçok yaşlı çehreleri usta eliyle resme döküyor. Güldağ, “Aleviler bir şekilde kendini ifade etmeli; bütün dünyaya dilini, kültürünü ve inancını göstermeli” diye ekliyor.
Muş’un Varto ilçesinde dünyaya gelen Erdal Güldağ, 6 yaşında ailesiyle Almanya’ya yerleşiyor. Anadolu’daki Alevi kültürünü Avrupa’ya taşıyan, Alevileri resmeden ve Alevilik inancını uzaklarda anlatmaya çalışan bir ressama dönüşüyor.
Almanya’da bir fabrikada makine teknisyeni olarak çalışan Erdal Güldağ, çok küçük yaştan beri resim sanatıyla ilgileniyor.
“ALEVİ İNANCI BİZİM İÇİN NE KADAR ÇOK DEĞERLİYSE, KÜLTÜRÜ DE BİZİM İÇİN ÇOK DEĞERLİDİR”
Almanya’da yaşayan Güldağ, Alevi kültürüne olan bağlılığını ve duyduğu sevgiyi tuvale yansıtırken, Alman kültürünün farklı olduğunu, alışmaya çalıştığını ve kendi kültürünü unutmadığını şöyle anlatıyor:
“Özellikle yaşlıların, anaların, nenelerin, dedelerimizin resimlerini tuvallere yansıtmaya çalışıyorum. Bunu yaparken tabi ki oradaki yaşantıyı bilerek, araştırarak ve geçmişteki onların o hüznünü, yaşadıkları acıyı, dertleri yansıtmaya çalışıyorum. Resimlerimden en çok beğenilerden Pir Sultan Abdal ve semah dönenleri renk geçişlerinden anlatmaya çalıştım. Bu kültürü Almanya‘da sergilediğim zaman Almanlar tarafından pek tanınmıyor. Bu resimleri anlatmamı istiyorlar. Bu resimdekiler kim, nerede yaşıyorlar? Gibi soruları soruyorlar. Onlara yaşantıları anlatıyorum. Ne kadar uzakta olursak olalım. Avrupa’da yaşıyoruz. Alman kültürü farklı… Hem onların kültürüne alışmaya çalışıyoruz, hem de kendi kültürümüzü unutmamaya çalışıyoruz. Böyle yaparken bizler de gururlanıyoruz. Kendi kültürümüzü farklı alanlarda hem sazımızla, hem sözümüzle ve görsel sanatlarla kendimizi de inancımızı da tanıtıyoruz. İnancımızı tanıtırken dünyaya evrensel bakıyoruz; insanlara insanca yaklaşıyoruz. Hoşgörü bizde, sevgi bizde bunları anlatmaya çalışıyorum.”
“6 YAŞINDA HASTANE ODASINDA ÇİZDİĞİM RESİM, 20 YIL SONRA DUVARDA HALA ASILIYDI”
6 yaşındayken Almanya’da kalp ameliyatı geçirdiği hastanede kaldığı odada resimler çizmeye başlayan Güldağ’ın resimleri doktorlar tarafından çerçevelenip duvara asılmış. 20 yıl sonra aynı hastaneye yeğenini ziyarete giden Erdal Güldağ, aynı odada kendisinin çok küçükken çizdiği o resimle karşılaştığını, çok mutlu olduğunu anlatıyor.
ÇOCUKLARIMIZI VE GENÇLERİMİZİ CEMEVLERİNE GÖTÜRMEZSEK; CEM EVLERİ BOŞ KALACAK!
Güldağ, geleceğin çocuklardan ve gençlerden oluştuğunu söyleyip, cemevlerinin önemine de dikkat çekerek, şunları ifade etti: “Dünyanın neresinde olursak olalım bizim geleceğimiz; çocuklarımız ve gençlerimizdir. Biz çocuklarımızı ve gençlerimizi bu kurumlara götüremiyorsak; ileriki zamanlarda cem evleri boş kalacak. Değer vermemiz gerekiyor. Cem evleri bizim evimiz; kendi yerimiz… Oralar barış, sevgi ve hoşgörünün olduğu yer. Çocuklarımızı ve gençlerimizi cem evlerine götüremezsek; maalesef ileride bunları yaşayamayacağız. O yüzden çok önemli. Ve her cem evinde mutlaka bir kültür-sanat faaliyeti olmalı. İçini doldurmamız gerekiyor. Cem evi deyip geçmememiz gerekiyor. Cem evi diyerek içine her şeyi katmamız gerekiyor.”
“DERSLERE EN ÇOK KADINLAR KATILIYOR”
Ressam Güldağ, cemevlerinde resim dersi veriyor. Eğitimlere katılan öğrencilerin 6 ile 70 yaş aralığında olduğunu belirterek, “Resim sanatına çok küçük yaşta başladım. Eğitim almadan kendi kendime öğrendim. Şu anda Almanya‘nın cem evlerinde resim dersleri veriyorum. 6 ile 70 yaş aralığında yaklaşık iki yüze yakın öğrencim var. Derslere en çok kadınlar katılıyor. Uzak şehirlere gidip resim çalıştayları kuruyorum. İnsanlardan özel siparişlerde alıyorum. İnsanları mutlu etmek için istedikleri resimleri tuvallere yansıtmaya çalışıyorum. Almanya’da resim eğitim atölyeleri kurduk. Alman ressamlarla da çalışmalar yapıyoruz. Elimizden geldiği kadar sanatseverlere ulaşmaya çalışıyoruz. Hangi dini görüşte olursa olsun, hangi inançta olursa olsun biz insanlara insanca bakıyoruz” şeklinde konuşuyor.
“DERSİM’İN SANAT AÇISINDAN GÜÇLENMESİ GEREKİYOR”
Güldağ, dedelerinin zamanında Dersim’den göç ederek Varto’ya yerleştiğini söylüyor. Dersim’de sanat faaliyetlerinin artması gerektiğinin altını çizen Güldağ, Alevilerin kendi dilini, inancını ve kültürünü tüm dünyaya anlatması gerektiğini vurguluyor.
Dersim’in sanat açısından biraz daha güçlenmesi gerektiğini söyleyen Güldağ, “Orada çok değerli müzisyenlerimiz ve sanatçılarımız var. Biraz daha görsel sanatlar ön plana çıkabilmeli. Alevilerin bir şekilde kendilerini ifade etmeleri gerekiyor. Bütün dünyaya kendi dilimizi, kendi inancımızı göstermemiz gerekiyor. Kültür ve sanat alanında biraz daha etkinlikler olsa, festivaller düzenlense ve birçok alanda farklı programlar yapılsa daha güzel şeyler ortaya çıkacağına inanıyorum. İnançlarımız gereği sadece Pir Sultan Abdalları değil; yedi ulu ozanları da sergilemeliyiz. Yedi ulu ozanlar bizim için çok değerli” ifadelerine yer verdi.