Serçeşme Hünkâr Hacı Bektaş Veli Festivali’nde düzenlenen panelde konuşan HDP İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu; “Sıraçlar, kapalı bir topluluktur. İnançlarıyla ilgili dışarıya bir şey aktarmazlar. Deşifre olmaktan duyulan bir hassasiyet var. Eskiden Hakk’a yürüyen can döşeği, yorganı, yastığı ve elbiseleri ile sırlanırdı. Cenaze hizmetleri en kolay asimile olduğumuz noktadır” dedi.
Serçeşme Hünkâr Hacı Bektaş Veli Festivali kapsamında Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği, “Sıraç Hubyar İnanç Sürekleri” başlığıyla bir söyleşi düzenledi.
Moderatörlüğünü Aydın Deniz’in yürüttüğü panelde Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu konuşmacı olarak yer aldı.
Etkinlikleri, “Tarihi bir buluşma” olarak değerlendiren Deniz, festivalin gelenekselleşmesi gerektiğini belirterek; “Kendimizi ifade etmeye ancak böyle devam edebiliriz” dedi.
“YOK SAYILMIŞ BİR TOPLUMA FESTİVAL DÜZENLEMEYİ HAZMEDEMİYORLAR”
HDP İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu da, etkinlikten duyduğu memnuniyeti dile getirirken; “İstanbul önemli bir Alevi şehridir. 2010 yılında İstanbul Avrupa Kültür Başkenti ilan edilmişti. Fakat Alevi-Bektaşiliğe dair hiçbir şey yoktu. Varlığının yok sayılması kadar yanlış bir şey olamaz. Bu etkinliklere dair de çeşitli tartışmalar sürüyor. Bütün bunları hazımsızlık olarak görüyorum. Yok sayılmış bir topluma, görkemli bir festival düzenlemeyi hazmetmek zor. Fakat kardeşliğin nasıl olacağını görmüş olacaklar” şeklinde konuştu.
“Hubyar Sultan bu topraklarda yol yürüten erenlerden biridir” diyen Kenanoğlu, ‘Sıraç’ kelimesinin, ‘ışık topluluğu’ anlamına geldiğini söyledi.
“SIRAÇLAR, KAPALI BİR TOPLULUKTUR, İNANÇLARINA DAİR DIŞARIYA BİR ŞEY PAYLAŞMAZLAR”
Kenanoğlu, “Sıraçlar, kapalı bir topluluktur. İnançlarıyla ilgili dışarıya bir şey aktarmazlar. Deşifre olmaktan duyulan bir hassasiyet var. Sıraç olmayanlar inançsal anlamda yabancı olarak tanımlanırken; ceme alınmaz, mümkünse onlarla evlilik de yapmazlar. Diğer ocakların biraz asimile olduklarını, kendilerinin ise özü koruduklarına inanırlar” dedi.
Hubyar kelimesinin, “güzel, sevgili yar” anlamına geldiğini kaydeden Kenanoğlu, “Hubyar Sultan, Osmanlı dönemi Celali isyanlarında aktif olarak yer almıştır. Kaynaklara göre isyanın lideri olarak görülür.
“RUSYA’NIN KAZAN ŞEHRİNDE DE TALİPLER VAR”
Yeniçerileri bahane eden Osmanlı, 1826 yılında dergâhı yıkmıştır. Dedeleri sürgün etmiştir. Talip köyleri dağınıktır. Türkiye’nin birçok yerinde talip köyleri vardır. Rusya’nın Kazan şehrinde dahi talipler vardır.
Alevi tarihinde belki ilk kez bir şey olmuş ve talipler, dedelere “Siz yolu yürütemiyorsunuz, biz yürüteceğiz” diyerek başkaldırmış. Veli Baba ismi burada öne çıkıyor. Ocağa sahip çıkıyorlar. Hakk’a yürüdükten sonrada eşi Anşa Bacı posta oturuyor. Birleştirici bir rol oynuyor. Saldırılara göğüs geriyor. Şam’a sürgün ediliyor. Oradan güçlenerek dönerken, inanç önderi oluyor.
“ANŞA BACININ MÜCADELESİ BİLİNMİYOR”
Anşa Bacı Alevi kadın mücadelesinde önemli bir yerdedir. Anşa Bacı’nın Tokat Zile’de verdiği mücadele bilinmiyor. Onun evlatları da hizmet yürütüyor. Anşa Bacı Ocağı olarak tanınıyorlar” ifadelerini kullandı.
Kenanoğlu, Hubyar Sultan Dergâh’ının hali hazırda aktif olarak hizmet yürüttüğünü vurgularken; Sıraçların diğer süreklerden farklı olan ritüellerine de değindi.
“BİZDE CEM VE SEMAH HER ŞEYDİR”
Kenanoğlu şunları söyledi:
“Ritüeller açısından en çok bilinen semahın farklılığıdır. Biz, o semahı cemlerde öğreniriz. Eskiden köylerde gece 3’e kadar sürerdi cemler. Onun dışında bizde tevhid vardır. Tevhid çekilir. Hızır orucu 7 gün tutulur. Biz de her şey cem ve semahtır. ‘Saya Cemi’ vardır. Dersim’de ‘Gağan’ olarak bilinen bir şeydir. Yılbaşıdır. Doğanın doğumunu karşılarız Saya Ceminde. İstanbul’da birkaç kez Saya Cemi yaptık. Cemevleri yer vermedi. “Böyle cem mi olur?” dediler. Böyle bir ayrımcılık da gördük.
“HAKK’A UĞURLAMA TÖRENİ, DÖŞEK, YORGAN, YASTIKLARI İLE GECE YAPILIRDI”
Düğünlerimizin son gününde de cem olur. Bazılarına garip gelebilir. Ama bizde her şey cemle biter. Biz Sıraç’ız ve böyle inanıyoruz. Hakka yürüme erkânı kimi yerlerde gece yapılır. Sebebi ise Kuran okunmaması, namaz kılınmaması, deyişlerle toprağa verilmesidir. Eskiden Hakka yürüyen can, döşeği, yorganı, yastığı, elbiseleri ile sırlanırdı. Cenaze hizmetleri en kolay asimile olduğumuz noktadır. Bugün, “Bizim göç yolculuğumuz böyle olmaz” dediğimizde kabul etmiyorlar.”