Başyazı
Afganistan Demokratik Cumhuriyeti, 1978 yılından 1992 yılına kadar sürdü. Sosyalist Afganistan Demokratik Halk Partisi’nin iktidar olduğu bir dönemdi. Kadınlara eşit haklar tanınması, evrensel eğitim sistemi kabul edilmesi ve toprak reformu bu dönemin öne çıkan reform başlıklarıydı. Başını emperyalizmin çektiği yeşil kuşak projesiyle cihatçıların Sovyet yanlısı bir yönetime karşı silahlı terörü dönemin bir başka gerçeği.
Sovyetlerin Afganistan’a müdahalesi, Afganistan’ın solcu iktidarına destek oldu; ancak ABD ve işbirlikçi Körfez Arap ülkelerinin beslediği, kışkırttığı, silahlandırdığı cihatçı çeteler ilerici Afgan yönetimini yıkmak için her şeyi yaptılar. İki kutuplu dünyada, Amerikan emperyalizmi, cihatçı terör örgütlerini kullandı, besledi, silahlandırdı, eğitti, donattı.
Sovyetlerin Afganistan’dan çekilişi, ardından çözülüşü Afganistan’daki ilerici iktidarından sonunu getirdi. Afganistan Demokratik Cumhuriyeti’nin son devlet başkanı Necibullah, Taliban tarafından, sığındığı BM binasından çıkarıldı, işkence edildi, sonrasında ise yaralı olduğu halde asıldı.
Afganistan Demokratik Cumhuriyeti’nden bugün Taliban’ın iktidar olduğu bir şeriat emirliğine giden süreç, herkes tarafından bir kez daha düşünülmeli. Bugün Taliban’dan kaçanlara gözyaşı dökenlerin, Taliban’ın kadınlara yönelik uygulamalarına sesini çıkaranların solun ortadan kaldırıldığı bir tabloda neler olacağını bir kez daha görmeli. Ya da Amerikancılığın, “demokrasi ve hürriyet” getirmediğini tersine şeriat faşizmini nasıl beslediğini…
Başta Suudi Arabistan olmak üzere gerici Körfez ülkelerinden cihatçılar tabur tabur Afganistan’a taşınmıştı. El Kaide buradan doğdu. Pakistan istihbaratı, Taliban’ı yarattı. Afganistan’da ilerici hükümeti desteklemek için emperyalist ABD’nin çizdiği plan cihatçılar eliyle Afganistan’da Sovyet etkisini ortadan kaldırmaktı. 11 Eylül saldırısı sonrası, El Kaide gerekçe gösterilerek, ABD Afganistan’ı işgal etti. İşgal 20 yıl sürdü ve iflas etti. Geriye ise Amerikan projesi olan Afgan cihadı kaldı.
Afganistan ile başladı. Çeçenistan, Yugoslavya, Irak, Suriye, Yemen, Libya gibi ülkelerde de hep cihatçılar emperyalizm tarafından kullanıldı. ‘Mücahitlik’ kavramını kullanan siyasal İslamcıların aslında emperyalizme hizmet ettiklerinin ise üzeri hep örtüldü.
1971 yılında örneğin Pakistan’da kayıtlı 900 medrese sayısı 1988 yılında 8 bine ulaşmıştı. 1980 yılında ABD, “Sovyetlere karşı savaşan mücahitlere” 30 milyon dolar gönderdi. 1985 yılında 250 milyon dolar. Sonrasında neredeyse her yıl 600 milyon doların üzerinde idi. Suudi Arabistan’ın aynı miktarda “mücahitlere” yardım yaptığı biliniyor. İsrail ve Çin’in de yardım ettiği yazılan çizilenler arasında.
Sadece para yardımı değil, uçaksavar füzeler dahil bir çok silah Pakistan sınırından cihatçılara ulaştırılıyordu. Bugün tıpkı Suriye’de olduğu gibi. Bütün bu gerçekler, Taliban hareketinin nasıl doğduğunu, büyüdüğünü ve güçlendiğini anlatmaya yeter de artar bile.
ABD, Afganistan’dan çekilme kararı almadan önce Taliban ile bir anlaşma imzaladı. Anlaşmanın imzalandığı yer ise, kimseyi şaşırtmayacak bir ülke: Katar! “Afganistan’a barış getirme anlaşması” ile ABD emperyalizmi Taliban’ı tanırken, bu anlaşmadan hemen sonra çekilmesi ve Afganistan’ı Taliban’a teslim etmesi herkes tarafından bir kez daha düşünülmeli. ABD’nin devlet olarak tanımadığı bir emirlikle anlaşma yapmasını nasıl yorumlamak lazım? Anlaşma maddeleri ise ilginç. Ama anlaşmanın hangi gizli maddeleri içerdiğini ise henüz bilmiyoruz.
Bugün Taliban’ın iktidara gelmesine sevinenler var. ABD emperyalizminin yenildiği düşünülüyor. Hatta Çin’in Taliban’ı tanıyacağını belki de kendilerine dayanak noktası yapıyorlar. Çin’in nasıl bir tutum alacağı kesin olmamakla birlikte Taliban’ı tanıyacağına dair demeçler var. Çin’in zamanında, Sovyet etkisine karşı, ABD ile paralel bir biçimde, konum alması ise hatırlanması gereken başka bir nokta. Ama sevinenler, ABD ile Taliban arasındaki anlaşmayı ya da Amerikan’ın “çok samimi” olduğu ve Beyaz Saray’da ağırladığı Taliban’a Afganistan’ı niye terk ettiği sorusunu sorgulaması gerek.
Tersinden Taliban’ın iktidara gelmesine hayır diyenlerin bir kısmı ABD niye çekildi diye hayıflanıyor. Ama Taliban’ın, özünde, Amerikan’ın cihatçı projesinin bir sonucu olduğunu görmüyorlar.
Emperyalizm ile cihatçı siyasi hareketlerin ortaklığı tarihsel olarak somut. Bugün güncel bir ortaklığın ne boyutta olduğu ise tartışmaya açık. Yaşamak için önce Amerikan işgaline ve şimdi de Taliban faşizmine boyun eğmek durumunda kalan Afgan halkının geleceği ise belirsiz.
Şeriatçı faşizmi Amerikancılığa, Amerikancılığı Taliban rejimine tercih edenleri görüyoruz. Yaşanan gelişmeyi, bu şekilde açıklamak ve meseleyi burasından tutmak tarihsel gerçekleri tersyüz etmektir: Emperyalizmin bıraktığı boşluğu, emperyalizmin yarattığı Taliban dolduruyor.
Bugün Afgan cihadı, bir Amerikan-Arap projesi olarak iktidara taşınmıştır. Emperyalizmin ve liberallerin, başta kadın hakları üzerinden döktükleri gözyaşı timsah gözyaşıdır. Gerisi teferruattır!
Biz kahrolsun emperyalizm ve kahrolsun gericilik demeye devam edeceğiz!