in ,

Roger Harris (*): „ABD’nin en uzun savaşı yeni bir aşamada devam ediyor“

Afganistan

Bozguna giden yolda ABD, çok sınırlı hava savunmasına sahip bir ülkeyi, en az 171.000 ila 174.000 cana mal olan bir savaşta bombaladı.

ABD’nin Afganistan’daki “ebedi savaşlarının” en uzununun, Başkan Biden’ın selefinin çekilme tarihini bu yılın Mayıs ayından itibaren uzatmasının ardından 31 Ağustos’ta sona ermesi gerekiyordu. Ama neyin biteceği belli değil; elbette dünyanın süper gücünün emperyal misyonu değil. ABD kendisine bağımlı itaatkar bir devlet aracılığıyla dünyanın o köşesinde hegemonyasını empoze edemeyeceğine karar verirse, bunun yerine kaosu tercih edecektir.

Kuklacı ayrılıyor – kukla kuvvetleri çöküyor

Son haftalarda, Taliban ordusu hızla ilerleyerek Afganistan’daki eyalet başkentlerini ve ardından 15 Ağustos’ta başkent Kabil’i ele geçirdi. ABD destekli eski Devlet Başkanı Eşref Ghani, nakit dolu bir helikopterle ülkeden kaçtı, ABD büyükelçiliği Amerikan bayrağını indirdi ve Batılı hükümetler personellerini tahliye etti.

Bozguna giden yolda ABD, çok sınırlı hava savunmasına sahip bir ülkeyi, en az 171.000 ila 174.000 cana mal olan bir savaşta bombaladı. Katar’daki Amerikan üssüne uzun menzilli B-52 Stratofortress stratejik bombardıman uçakları ve AC-130 Spectre savaş gemilerinin yanı sıra MQ-9 Reaper drone’ları da konuşlandırıldı.

ABD, savaşı sona erdireceğini iddia ederken, Afganistan’ı istediği zaman bombalamaya devam etmeyi ve orada özel askeri müteahhitleri (yani paralı askerleri) üniformalı ABD ve Türkiye’den gelenler gibi bazı müttefik NATO birliklerini tutmayı amaçlamıştı. New York Times şunları kabul etti: “Mevcut ve eski Amerikalı yetkililer ABD’nin Afganistan’da asker birlik tutmak  yerine, en tehlikeli Kaide veya İslam Devleti tehditlerini bulmak ve saldırmak için büyük olasılıkla gizli Özel Harekat kuvvetleri, Savunma Bakanlığı taşeronları ve gizli istihbarat operatörlerinin gölgeli bir kombinasyonuna bel bağlayacağını söyledi.”  Tüm bu planlar şimdi yeniden değerlendiriliyor.

Kabil’in Taliban’ın eline geçmesinden önce bile, on binlerce Afgan mültecinin ABD’ye gelmesi planlanıyordu ve Washington bu çaba için zaten 300 milyon dolar ayırmıştı. ABD Mülteci Kabul Programı kapsamında, ülkelerinin ABD işgalinden yana eski işbirlikçileri, muhtemelen Küba Devrimi karşıtı mültecilerin ABD’de oynadıkları role benzer bir sağcı duygu kalesi oluşturacaklar.

ABD, savaşa ve Afgan Silahlı Kuvvetlerini inşa etmeye yirmi yıldan fazla bir süredir 2.3 trilyon dolar harcadı. O ordu birkaç gün içinde teslim oldu. Göstergeler, açıkça baskıcı aşırı dinci Taliban’ın çoğu Afgan tarafından ABD ve NATO müttefikleri kadar istenilmediğini gösteriyor.

Sadece bir ay önce Biden, kendinden emin bir şekilde Afgan Silahlı Kuvvetlerinin Taliban tarafından bozguna uğratılmasının imkansız olduğunu ilan etmişti: “Çünkü 75.000’lik Taliban’a karşı 300.000 kişilik iyi donanımlı – dünyadaki herhangi bir ordu kadar iyi donanımlı – Afgan birliklerine ve onlara karşı bir hava kuvvetine sahipsiniz.” Yine de, çok daha az savaşçısı olan, hiçbir yabancı güç tarafından desteklenmeyen ve ekipman açısından ciddi şekilde geride olan -hiç bir komuta eden askeri gücü olmayan- Taliban galip geldi çünkü düşmanları son derece tiksindiriciydi. Onlar ise yerlilerdi, işgalci değillerdi.

Taliban’ın doğuşunun ebesi olarak ABD

Taliban’ın öncülleri, 1978’de modernleşme, kadınların kurtuluşu, okuryazarlık ve toprak reformu programlarını başlatan sosyalist Afganistan Demokratik Cumhuriyeti’ne karşı CIA destekli ayaklanmaya kadar uzanıyor. ABD’nin Afganistan’daki savaşı sadece iki on yıldan daha uzun. Eski Soğuk Savaş’ın bir uzantısı olan Afganistan aşaması, Ronald Reagan’ın 1980’lerde Sovyetler Birliği’ne karşı yürütülen ABD cihatında mücahit “özgürlük savaşçılarına” verdiği destekle başladı. Ve bugün Joe Biden’ın Yeni Soğuk Savaşı ile “en uzun savaş” devam ediyor.

O zamanlar Sovyetler Birliği, Afganistan’daki sosyalist hükümetle ittifak halindeydi. Kısa süre sonra Moskova, ya yanıbaşındaki bir ülkenin Batı tarafından alt üst edilmesine izin verme ya da yabancıların kışkırttığı bir isyana karşı savunmak için oraya asker gönderme gibi bir kaybet-kaybet durumuna yakalandı. ABD Başkanı Carter’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Brzezinski, Afganistan’ı ABD’nin düşmanını Vietnam benzeri bir bataklığa sokmak ve “Sovyetlerin mümkün olduğu kadar çok ve uzun süre kanamasını sağlamak için” bir tuzak olarak gördü. Bugün, 1979’dan 1989’a kadarki sürede Afganistan sahasında Sovyet birliklerine sahip olmanın maliyetinin SSCB’nin dağılmasına katkıda bulunduğuna inanılıyor.

Yabancı güçler, özellikle Pakistan ile koordineli olan ABD tarafından desteklenen çeşitli mücahit unsurlar, 1992’de Afganistan Demokratik Cumhuriyeti’ni devirmek için kullanıldı. Takip eden Afgan İç Savaşı döneminde, Taliban 1994’te çatışan mücahit ordularının içinden ortaya çıktı. Ve 1996’ya gelindiğinde, beş rakip mücahit grubuna karşı zafer kazandı.

ABD müttefiki ve varlığı olan Taliban, 2001 yılında Dünya Ticaret Merkezi ve Pentagon’a yapılan 11 Eylül terör saldırılarının ardından düşman haline geldi. ABD’nin buna müteakip Afganistan’ı işgali, Taliban yönetimi altında ülkenin teröristleri barındırdığı ve El Kaide ile bağlantıları olduğu iddialarıyla bir şekilde haklı çıktı. Daha da önemli olan nokta, Afganistan’ın uzun süreli işgalinin, ABD askeri kapasitesinin Orta Asya’ya yansımasıydı. Özellikle İran’daki İslam Devrimi Şah Muhammed Rıza Pehlevi’nin ABD’ye bağlı rejimini devirdikten sonra, ABD, Rusya ve Çin’in göbeğine yakın askeri ve gözetleme üslerine ihtiyaç duydu.

Afganistan İslam Emirliği’nin restorasyonu ve kaos beklentileri

Birkaç gün önce Kabil’in Taliban tarafından ele geçirilmesinin ardından, katı Şeriat yasalarına göre yönetilecek ve uymayanlara acımasız cezalar verilecek bir ulusu bekleyen gelecek dehşet vericidir. ABD’nin Afganistan’a müdahalesi, Washington’un Suudi diktatörlüğüne yalakalık muamelesinin de kanıtladığı gibi, köktenci teokrasilerden nefret etmesi veya Taliban’ın kadın hakları konusundaki iğrenç sicili ile alakalı değildi.

Taliban, esas olarak Afgan nüfusunun neredeyse yarısını oluşturan Peştun etnik grubundan geliyor. Bununla birlikte, Taliban, diğer etnik gruplar arasında özellikle kuzeyde ve hatta Peştun nüfusu içinde sağlam bir desteğe sahip değil. Dünyanın en yüksek doğum oranlarından birine sahip en fakir ülkelerinden biri olan Afganistan, yaygın COVID, uyuşturucu bağımlılığı ve gıda kıtlığı ile karşı karşıya. Ötesi, Taliban ulusal yönetim deneyiminden yoksundur ve kırsal üsleri dışında popüler değildir, bu da son derece değişken bir duruma yol açar.

ABD’nin Afganistan konusundaki rolünün şu anda ne olacağı belli değil. ABD’nin hızlı geri çekilmesi, tam bir yenilgi anlamına gelmeyebilir; zamanlama asıl meseleyi unutturmamalıdır. ABD, Şii İran’ı, Rusya’yı Çeçenya isyanıyla ve Çin’i de Uygur isyanıyla istikrarsızlaştırmak için Taliban’ın Sünni bağnazlığını kullanırken, stratejik ve ekonomik çıkarlarını ilerletmek için Taliban ile yeni bir uzlaşmaya varabilir.

Çin ve Rusya, tam da sınırları içinde aşırılıkçı İslami isyanın ihracatını engellemeye çalışmak için geçen ay Taliban ile resmi olarak bir araya geldi. Yine Temmuz ayında, Taliban ve Afgan hükümetinden temsilciler Tahran’da ağırlandı ve İran, 572 millik bir sınırı paylaştıkları Kabil’deki yeni hükümete “temkinli bir şekilde açık”.

Afganistan’daki kaosun bölgesel olarak yayılması ihtimali, belki de ABD için tercih edilen seçenek değilken, ABD emperyal projesi için, Afganistan’a uzanan iddialı Kuşak ve Yol Girişimi ile Rusya ve özellikle Çin’deki kalkınma girişimlerini raydan çıkarma avantajına sahip olabilir. Pek de farklı olmayan bir durumda, ABD’nin Vietnam’dan çekilmeye zorlanmasından sonra Brzezinski, Çinlileri Pol Pot’u ve Taylandlıları Kızıl Kmerlere yardım etmeleri için teşvik ettiğini iddia etti.

Afganistan şimdi ABD işgalinden öncekinden çok daha kötü bir durumda. Afganistan, yasadışı uyuşturucu kaynağı olmada dünya lideri ve onu ABD’nin bağımlı devleti Kolombiya izliyor. ABD işgali altında Afganistan, “dünyanın ilk gerçek narko devleti” haline geldi.

Taliban’ın mevcut askeri ilerlemeleri, ABD emperyal projesi için yenilgiler gibi görünse de, bu, ilerici laik hükümeti, sosyalist Demokratik Cumhuriyeti otuz yıl önce feshedilen Afganlar için bir zaferle aynı şey değil. Bir kez daha, ABD imparatorluğu dünyaya, ABD’nin kuralları koyduğu ve uluslararası hukuku hiçe saydığı “kurallara dayalı düzenine” boyun eğmek veya kaos arasında ikili bir seçim sunuyor.

Bu arada Washington’un içinde ve ötesinde, Afganistan’daki ABD politika başarısızlıkları hakkında suçlamalar her yönden yağıyor. ABD Başkanı George H. W. Bush’un, ABD halkının bitmeyen emperyal savaşa itirazı üzerine 1991 tarihli ölüm ilanı olan – “Tanrı sayesinde, Vietnam Sendromunu nihayet kovduk” – sözünün henüz erken olduğu kanıtlanabilir.

(*) Bu yazı, Counter Punch isimli siteden “Afghanistan: the Longest US War Continues to a New Stage” başlıklı yazıdan Yolculuk Çeviri Kolektifi tarafından çevrilmiştir.

Yolculuk Haber

What do you think?

10k Points
Upvote Downvote

Bundeskabinett bestellt Sonderbeauftragten der Bundesregierung für den Ukraine-Gastransit

Ergebnisse der Konzertierten Aktion Pflege