Afganistan’ın başkenti Kabil’i ele geçirdiğinde uzlaşmacı mesajlar veren Taliban’ın arkasına saklandığı “hoşgörü” maskesi erken düştü. “İslam Emirliği” ilan etmeye hazırlanan köktendinci Taliban, ülkeyi adım adım şeriata sürüklerken protestolarla karşılaşmaya ve yurttaşlara da şiddet uygulamaya başladı. Başkent Kabil’de Taliban’ın “onay vermeyeceği” ürünleri satan mağazalar birer birer kepenklerini indirirken ve kentteki milyonlarca kadın evlerinde endişeyle beklerken kenti terk etmeye çalışanlar da örgüt tarafından engelleniyor. Kabil Havalimanı’na ulaşmaya çalışanları durdurmak için güvenlik noktaları oluşturan Taliban güçlerinin kaçmaya çalışan bazı kadın ve çocuklara da saldırdığı yerel kaynaklar tarafından kamuoyuna duyuruldu. Kandahar’da ise Taliban güçleri kentteki yerel radyonun yönetimine el koyarak radyonun adını “Şeriat’ın Sesi” olarak değiştirdi ve müzik yayını yapılmasını yasakladı.
HALKA ATEŞ AÇILDI
İslamcı rejimi planlı bir şekilde hayata geçiren Taliban, ele geçirdiği Celalabad, Herat ve Host kentlerinde ise dün protestolarla karşılaştı. Nangarhar eyaletinin merkez kenti Celalabad’da örgütün resmi kurumlar ve meydanlardaki Afganistan bayraklarını indirip Taliban bayrakları asması üzerine kentte yüzlerce kişi ellerinde Afganistan bayrağı ile sokağa çıktı. Taliban güçlerinin eylemcilere ateş açması sonucu iki kişi hayatını kaybederken onlarca kişi yaralandı. Kabil’den bildiren El Cezire’den Rob McBride ise Celalabad sakinlerinin “oldukça büyük bir bölümünün” Afganistan’ın ulusal bayrağının Taliban bayrağıyla değiştirilmesine direndiğini aktardı. Sosyal medyada da paylaşılan görüntülerde, Taliban güçlerinin halka ateş açmasına rağmen yurttaşların meydanlara asılan Taliban bayraklarını sökerek Afganistan bayraklarını asmaya çalıştığı görüldü. Ülkedeki Host ve Herat kentlerinin sokaklarında da Taliban karşıtı eylemler düzenlenirken yerel kaynaklar protestoların artabileceği görüşünde.
HEYKEL YIKILDI
Taliban’ın bir diğer zorbalığı Şii liderin heykelini yıkmasıyla yaşandı. AP’nin haberine göre, örgüt güçleri Bamyan kentinde çoğunluğu Şii inancına mensup olan Hazara azınlığının önde gelen liderlerinden olan Abdül Ali Mazari’nin heykelini patlayıcılarla yıktı. Taliban tarafından 1996 yılında öldürülen Mazari’nin heykelinin yıkıldığına ilişkin görüntüler sosyal medyada da paylaşıldı. Taliban, Bamyan’da 2001 yılında da kayalara oyulmuş tarihi Buda heykellerini de “İslam’la bağdaşmadığı” gerekçesiyle yıkmıştı.
GÜÇ YARIŞLARI
Ülke giderek karanlığa sürüklenirken Afganistan’ın kaybeden siyasi aktörleri arasındaki güç yarışı ve Taliban’la temasları da göze çarpıyor. Eski Devlet Başkanı Hamid Karzai, eski Başbakan Gulbeddin Hikmetyar ve Ulusal Uzlaşı Konseyi Başkanı Abdullah Abdullah’ın, Devlet Başkanı Eşref Gani’nin ülkeden kaçmasının ardından kurduğu “geçici hükümet” koalisyonu faaliyetlerini sürdürürken Taliban yetkilileriyle de görüşme yapıldı. Karzai ve Abdullah dün Taliban bünyesindeki Hakkani örgütünün liderlerinden Anas Hakkani’yle bir araya gelirken görüşmeye ilişkin ayrıntı verilmedi. Gani’nin birinci yardımcısı Emrullah Salih de meşru olarak ülkenin geçici cumhurbaşkanı statüsünde olduğunu açıklayarak bu güç yarışında konum aldı.
GERİYE DÖNÜŞ
Öte yandan örgütün sürgün kadroları Afganistan’a dönmeye başladı. Reuters’ın haberine göre, Taliban liderleri önümüzdeki günlerde 20 yıllık gizlilik perdesinden çıkarak kamuoyu karşısına geçmeye başlayacak. Kandahar’a dönüşünde tezahüratlarla karşılanan Taliban liderlerinden Abdulgani Baradar da bugün Kabil’e gidiyor. Baradar’ın ABD birliklerinin geri çekilmesi konusunda aylarca süren müzakereleri yürüttüğü Katar’dan dönüşü kritik önemde görülüyor. Bazı Taliban yöneticileri de Katar’ın başkenti Doha’dan Kabil’e geçerken örgütün Doha’da iktidar geçişiyle ilgili yürütülen görüşmelerin sonucuna ilişkin açıklama yapması bekleniyor.
***
EMPERYALİSTLER UZLAŞMA ARAYIŞINDA
Taliban’ın Afganistan’da iktidarı ele geçirmesini giderek normalleştiren ve örgütle temaslarını sürdüren emperyalistler aynı zamanda Taliban’ın hareket sınırlarını da belirleme gayretinde. Afganistan’dan sivillerin tahliyesinde zorluk çıkarılmaması için Taliban’la anlaştığını duyuran ABD, Afganistan merkez bankasının 9,5 milyar dolarlık varlıklarını da dondurma kararı aldı. Reuters’a konuşan bir ABD hükümeti yetkilisi, Kabil’in ABD’deki varlıklarının Taliban’a asla aktarılmayacağını söyledi. Taliban güçleriyle ilişki kuran bir diğer ülke Almanya oldu. Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, Kabil’den yerel görevlilerin tahliyesi için Taliban ile uzlaşma arayışında olduklarını duyurdu. Avrupa Birliği ise (AB) ülkede “savaşı kazanan” Taliban ile görüşmek zorunda olduklarını ancak insan haklarıyla ilgili taviz verilmeyeceğini not düştü.
Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, “Taliban savaşı kazandı. Gerektiğince kısa sürede, potansiyel bir göç felaketini ve insani krizi önlemek adına onlarla konuşmamız gerekiyor. Bu diyalog aynı zamanda Afganistan’daki yabancı terörist varlığının geri dönüşü önlemenin araçlarına da odaklanmalı. Afgan yetkilileri kimse onlarla baş edeceğiz aynı zamanda uluslararası yükümlülüklere saygı konusunda tetikte olacağız” dedi.
‘OLUMLU KARŞILIYORUZ’
Rusya ve Çin’den ise Taliban’ı olumlayan açıklamalar yapılıyor. Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Taliban’ın açıklamalarının Rusya tarafından “olumlu” karşılandığını belirtti. Rusya’nın Taliban’ı tanımak için “bir acelesi olmadığını” da belirten Lavrov, “Kabil’in sokaklarında olumlu süreçlerin yaşandığını görüyoruz. Taliban, etkili şekilde düzeni sağlıyor. Afganistan’ı iyi tanıyoruz. Afganistan’a başka devlet yönetim biçimlerini empoze etmek yapıcı değil. Bu durumda Afgan halkını, Batı’nın kurallarına göre yaşamaya zorlamak saflıktır” dedi. 28 Temmuz’da Taliban heyetiyle görüşen Çin hükümeti de “Afgan halkının tercihlerine saygı gösteriyoruz” noktasında. Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hua Çunying, “Afgan Talibanı ve diğerleriyle Afganistan’ın ulusal egemenliğine saygı kapsamında iletişim ve temas kurmaya devam ediyoruz. Umarız Afgan Talibanı tüm tarafları ve etnik grupları bir araya getirecek geniş ve kapsamlı bir siyasi yapı inşa eder” açıklaması yaptı.
***
KABİL’DE STK ÇALIŞANI GENÇ KADIN: EVDE MAHSURUZ, PENCEREDEN DE BAKAMIYORUZ
Kabil’de uluslararası bir sivil toplum kuruluşu (STK) için çalışan ve ismi açıklanmayan genç kadın yaşadıklarını The Guardian için kaleme aldı. “Kabil’de Batılı bir STK için çalışan Afgan bir kadınım ve unutulmuş hissediyorum” başlıklı yazı şu şekilde:
“Ben 20’li yaşlarımda, Kabil’de yaşayan bir Afgan kadınıyım. Beş kız kardeşim var. En büyük ablam ilkokulu bitirdi. İkincisi ebe, üçüncü kız kardeşim ise doktorasını yapıyor. Küçük kız kardeşim bir film yapımcısı. Ve en küçük kız kardeşim, o bir lise öğrencisi ve bir voleybol takımının üyesi. Ben de Kabil’deki üniversitelerden birinde lisans yapıyorum. Ailem eğitimsiz olmalarına rağmen çocuklarının eğitim alması için ellerinden geleni yaptılar.
TUTSAK GİBİYİZ
Batılı bir STK için iki yıldır görev yapıyorum. Kadın hakları ve istikrarlı, eşit bir toplum için çalışıyorum. Taliban’ın yönetimi ele geçirdiğini duyduğumda, hem geleceğim ve hem de kadınlar ve gençler için endişelendim. Batılı bir STK’de çalıştığım için meslektaşlarım ve ben bize yardımcı olunacağını düşündük. Ancak yabancı patronumuzdan yardım istediğimizde bize bir şey olmayacağını ve burada bizimle kalacağını söyledi, herhangi bir vize alabilmemiz için yönlendirmede bulunmayı da reddetti. Taliban’ın genç kızları alıp askerleriyle evlenmeye zorladığını duyduğumda ailem ve kendim için endişelendim. Son iki gündür evimden dışarı çıkamıyorum. Penceremin yanına bile yaklaşmıyorum. Kendimi tutsak gibi hissediyorum. Ofisimden son kez ayrıldığım gün, sokaktaki bir adam bana yaklaştı ve Taliban’ın kadınları disipline etmeye geldiğini söyledi. Taliban’ın erkekler için değil kadınlar için geldiğini ve bu nedenle korkmadığını söyledi.
ÖFKE VE UMUTSUZLUK
Kardeşlerim ve ben toplumumuza katkıda bulunmak, geleceğimizi daha iyi hale getirmek için yıllarca çalıştık. Daha önce ülkemizden ayrılmak istemiyorduk. Sığınma arayışını düşünmek üzücü ama yapmalıyız. Mülteci olmanın nasıl bir şey olduğunu biliyorum, evsiz olmak ve ayrımcılığa uğramak, kirli bir Afgan olarak adlandırılmak… En kötüsü ise çalıştığım STK’nin beni koruyacağını düşündüm. Şimdi beni unuttuklarını düşünüyorum. Meslektaşlarım da aynı şekilde düşünüyor. Öfkeli, kızgın ve umutsuzuz. Şimdi kaderimiz adeta batılı hükümetlerin elinde. Kimi kurtaracaklarına, kimi görmezden geleceklerine onlar karar veriyor ve bu kalbimi kırıyor.”