Saray rejiminin ABD ve Batılı emperyalist güçlerin çekildiği Afganistan’da Kabil havalimanı üzerinden rol kapma ısrarı sürüyor. Bir taraftan Taliban ile görüşme sinyalleri verilirken diğer yandan da Washington, Brüksel ve bölgesel güçlerle Afganistan’daki NATO/ABD bekçiliği için sıkı pazarlıklar sürdürülüyor. Afganistan görevi için Pakistan’a giden Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın “Önümüzdeki günlerde bu konu şekillenecek” sözleriyle pazarlık sürecinin henüz tamamlanmadığını gösterdi.
Pazarlıkların merkezinde yer alan Kabil havalimanı bir havalimanı olmanın ötesinde. “Türk ortaklarımızın Kâbil Havalimanı’nı korumak konusunda istekli olmalarından son derece memnunuz” diyen ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price bu önemi şu sözlerle açıklıyor: “Bir havalimanı olmanın ötesinde öneme sahip. Kâbil’de güvenli bir havalimanı olması bizim açımızdan bölgede siyasi olarak da bulunmanın önemli bir noktası. Dolayısıyla bu havalimanının güvenli bir şekilde işlevini sürdürmesi bizim açımızdan son derece önemli.”
Peki bu ısrarın nedeni denir? Neden bütün Batılı ülkeler çekilirken Ankara Afganistan’da sorumluluk üstlenmek istiyor. Bu soruların yanıtı Saray rejiminin içeride ve dışarıda yaşadığı sıkışmışlıkta gizli. Afganistan’daki ABD bekçiliğinin hem siyasal hem de ekonomik gerekçeleri var. Sıkışan AKP iktidarı Batı’nın siyasi ve ekonomik desteği için bekçilik görevini gönüllü yazışmış durumda.
SEVDANIN NEDENLERİ
Uluslararası destek: Ülkeyi krizden krize sürükleyen, toplumsal ve uluslararası desteği dibe vuran Saray rejimi, ömrünü uzatmak için bir bu kez de şapkadan “Kabil tavşanı”nı çıkardı. Sarsılan, güç kaybeden Saray rejimi mevcut ağır sorunlara rağmen, ABD ve AB desteği alabilmek adına bu görevi önemli bir fırsat olarak görüyor. Bu şekilde ABD ve Batılı güç merkezlerinin desteğini almayı planlıyor. Bu şekilde de raf ömrü dolmak üzere olan iktidarın ömrü uzatılmaya çalışılacak. Aynı zamanda ABD’nin S-400 basıncı azaltılacak, NATO’nun sınır karakolu olarak Batı’nın gözüne yeniden girilecek.
Ekonomik yardım: Afganistan’ı Taliban’a terk eden ABD emperyalizmi kendisine çalışan, bir şekilde hizmet eden Afganları, üçüncü ülkeler aracılığıyla göçmen olarak kabul edeceğini açıkladı. Yıllar içinde bu göçmenlerin bir kısmı kademeli olarak ABD’ye taşınacak. Çoğunluğu Taliban’a karşı Kabil yönetiminin ve ABD/NATO’nun yanında yer alan Afganlar, bu süre zarfında aralarında Türkiye’nin de olduğu ülkelerde tutulacak. Avrupa da sivil göç akını için Türkiye’yi bir bariyer olarak görüyor. Bu hizmetler karşılığında AKP iktidarı hem ABD hem de Avrupa Birliği’nin siyasi, ekonomik desteğini kapacak.
Yeni Osmanlı rüyası: Ümmetçi, İhvancı temeller üzerine inşa edilen dış politikası iflas eden AKP iktidarı, bölgesel kriz noktalarında görev alarak jeo stratejik denklemde varlığını ispatlama, kendisini gösterme arayışında. Sınır ötesi hamleler ve operasyonlar iç politikada gündemi dağıtmaya taradığı gibi milliyetçi, muhafazakar kitleyi de konsolide etmeye yarıyor. Yeni Osmanlıcı, fetihçi emeller için Afganistan tam da bu işlevi karşılayacak elverişli bir saha.
BİÇİLEN GÖREVLER
Taşeronluk: ABD emperyalizmi askeri olarak çekilse de siyasi varlığını koruyor. Çin ve Rusya arasında Orta Asya’da stratejik bir öneme sahip Afganistan ABD açısından stratejik önemde. ABD çekilirken bu ülkedeki taşeronluğunu birilerine yaptırmak istiyor. Siyasal İslamcı AKP iktidarı bu göreve gönülden talip. Görev sadece Kabil havalimanının güvenliği değil aynı zamanda Batılı elçiliklerin, dış misyonların ve uluslararası kuruluşların buradaki güvenliğini sağlamayı da kapsıyor.
Tampon bölge: Savaş, çatışma ve kaos nedeniyle başlayan Afgan göçü Avrupa’nın uykularını kaçırıyor. Avrupa Birliği tıpkı Suriyeli sığınmacılar meselesinde olduğu gibi, Türkiye’yi yeni göç akınına karşı tampon bölge olarak kullanmak istiyor. Ekonomik destek karşılığında Türkiye bu göçmenler için “tampon bölge” işlevi görecek. Tampon bölge karşılığında da AB’den milyar avrolar alınacak.