Dede Nurettin Aksoy, Çorum Katliamı’nın 41. Yılında döneme ait tanıklığını anlattı. Aksoy, katliamda yaşamını yitirenleri ancak 29 yıl sonra anabildiklerine işaret ederek “Sayısal olarak çoğalmadığımız ve geçmişte olanları araştırmadığımız sürece yeni katliamların olmayacağının garantisi yok” dedi. Dede Nurettin Aksoy, Alevilerin örgütlenip birlik olması gerektiği mesajını da verdi.
Çorum Katliamı’nın ilk fitili, MHP Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak’ın 27 Mayıs 1980’de Ankara’da öldürülmesi ile yakıldı. Bu saldırıyı bahane eden gerici-faşist gruplar, Çorum’da cami hoparlöründen “Alevilere ölüm” anonsunun ardından saldırıya geçti. Çocuk ve yaşlıların da olduğu savunmasız bir çok insan vahşice katledildi.
Temmuz sonuna kadar süren saldırılar sonucu en az 57 kişi hayatını kaybetti. Alevi ve solculara ait yüzlerce ev ve dükkan ise tahrip edildi.
“ÇORUM’U SAVUNDUK”
Döneme tanıklık edip direnenlerden biri olan Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Çorum Şube Başkanı/ Dede Nurettin Aksoy, katliam sürecine dair konuştu. Çorum’da yaşadıklarının Maraş’taki kadar savunmasız olmadığına işaret eden Aksoy, 1980 yılında henüz 18 yaşında bir genç olduğunu belirtti. Aksoy, saldırılar henüz başladığında “Olanları tam algılayabilmiş değildim” diyerek şunları söyledi:
“Ama en azından bize kast edenlerin kim olduklarının farkındaydık. Yani Çorum’u savunduk. Barikatlar kuruldu ve büyük bir katliamı önledik. Neticesinde bir Maraş olmaması için büyük bir direnç sergilendi. Yediden yetmişe, Çorum halkı, faşizme karşı Cumhuriyet tarihinin en büyük direnişini gerçekleştirdi. Fakat Çorum, emperyalist güçlerin uygulamak istediği darbenin son ayağı oldu.
Darbenin getirdiği ağır baskılar neticesinde Aleviler, solcular, sosyalistler, büyük baskı altındaydı. Ve bu baskının halen travmasını yaşıyoruz. Halen meydanlara çıkmada sıkıntı yaşıyoruz. Bizler 2008 yılında Çorum Alevi Kültür Merkezi Derneği’ni kurarak 2009 yılında da anma etkinliklerini gerçekleştirmek için çaba harcadık. Ancak ve ancak 2010 yılında, yani bu yıl 11’ncisini gerçekleştirdik. Alanlara çıkmada bir Sivas kadar olamadık.
Çorum’da hiçbir sıkıntı olmadığı halde, bütün izinlerin alınmış olmasına rağmen insanlar sokağa çıkmaya ikilemde kalıyor. Ama sonuna kadar bu yönlü mücadelemize devam edeceğiz.
“ÖRGÜTLENMEDEN HİÇBİR ŞEY OLMUYOR”
Dede Nurettin Aksoy, Çorum Alevi Kültür Merkezi’nin 2. kuruluş yılında anma etkinliklerine başladıklarının altını çizdi. Aksoy, yitirdikleri canları ancak 29 yıl sonra anabildiklerini söyleyen Nurettin Aksoy, “Yani örgütlü olduktan sonra anma yapabildik. Bu demek oluyor ki örgütlenmeden hiçbir şey olmuyor” diye de not düştü.
Dede Nurettin Aksoy, Çorum Katliamı’na dair Alevi toplumunun kimi taleplerinin olduğunu da dile getirerek “Kadeş Meydanı’nda bir Barış Anıtı’nın yapılması, yargılamanın topluca yapılıp gerçek faillerine ulaşılması, katliamın sebeplerinin ortaya çıkarılması ve bir daha katliam yaşanmaması için böyle bir çabamız var” ifadelerini kullandı.
“ACILARIMIZ ÇOK BÜYÜK”
Aksoy, Çorum Katliamı’na dair geçmişte “Ekinler kan içinde” isimli bir belgesel çalışması yaptıklarını ancak bu yönlü çalışmanın genişletilebileceğini belirterek şunları söyledi:
“Çorum olaylarını hatırlamayanlar ya da Çorum olaylarından sonra doğan gençlerimize, ‘Gerçekten böyle oldu’ diyerek ancak ve ancak kendi halkımızı ikna edebildik. Fakat halen aileler konuşmuyor. Tam anlamıyla istediğimiz bir belgesel olamadı.
Halkımızı uyanık durmaya, bir daha böyle bir katliamın yaşanmaması için tedbirlerin, sebeplerin araştırılıp yüzleşilmesi gerektiğini belirttik. Ancak bu yüzleşmenin de demokrasi ve eşit yurttaşlık üzerinden gerçekleşmesi gerektiğini belirtiyoruz. Yoksa birilerinin mahkum edilmesi bizleri rahatlatacak şeyler değil. Acılarımız çok büyük. Kerbela’dan bu güne bir tek Alevilere değil bütün mazlum insanlar katledildi. Çünkü sistemin, zalimlerin zulümleri ancak mazlum insanlar üzerinde oluyor. İnsanlarımız aç susuz bırakılıyor. Ülkemizde şu andaki durumumuz hiç iç açıcı değil.
“YARGILAMA İLE SADECE DAVANIN ÜSTÜ ÖRTÜLDÜ”
Dede Nurettin Aksoy, Çorum Katliamı’nın hukuki boyutuna da değindi. Aksoy, katliam sonrası hukuki sürecin işlemediğini vurgulayarak şunları söyledi:
“Çünkü katliamından sonra yargılama Erzincan’a alındı. Darbe olduktan sonra münferit bir olaymış gibi sıradan bir durummuşçasına, iki kişinin arasında olmuş bir kavga gibi yargılamalar oldu. O dönemde o baskılar altında Erzincan’a gidip gelme, davayı sürdürme, canların katilleri ile ilgili sorgulama hiç bizim istediğimiz gibi olmadı. Mağdurlar yine her zamanki gibi mağdur oldu. Yargılama döneminden bir Cumhuriyet Başsavcısı gelip belgeselimiz için konuştu. Yargılama şeklinin çok olumsuz olduğunu, yani davaya hiçbir katkı sunulmadığını, sadece üstünün örtüldüğünü söyledi.
“İNSANLAR MARAŞ’TA, ÇORUM’DA, GAZİ’DE OLMALILAR”
Bütün canlarımıza sesleniyoruz; böyle günlerde Sivas’ta, Maraş’ta, Çorum’da, Gazi’de olmak gerek. Sayısal olarak çoğalmadığımız ve geçmişte olanları araştırmadığımız sürece yeni katliamların olmayacağını garantisi yok. Ne zaman ki birlik olup meydanlarda haykırırsak, unutturmayacağımızı dile getirdiğimiz zaman başarılı oluruz. İnsanlarımız bize sahip çıkarak Sivas’ta, Maraş’ta, Çorum’ da olsunlar.”
PIRHA /
Eren GÜVEN-Melis CİDDİOĞLU/ANKARA