in , , , ,

“Derhal bir hakikatleri araştırma komisyonu kuralım”

„Yangın yeri“

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin haftalık grup toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendirerek son dönemde ülkenin içinde bulunduğu durum için „Yangın yeri“ ifadesini kullandı. Buldan, „Buradan parlamentoya ve muhalefete özellikle çağrı yapıyorum: Derhal hakikatleri araştırma ve soruşturma komisyonları kuralım ve bir an önce çalışmalarına başlasın“ dedi

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin haftalık grup toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. Son dönemlerde yeniden gündeme gelen mafya-siyaset-bürokrasi ilişkileri ile ortalığa saçılan suçları da değerlendiren Buldan, “Ülke yangın yerine döndü; yalan, talan, mafya, çete düzeni ve kara para almış başını gidiyor” dedi.

Ülkenin tam anlamıyla bir yangın yerine dönüşmüş durumda olduğunu, çöküş, çürüme, ortaya saçılan pislikler, hırsızlık, yolsuzluk, hukuksuzluk, ahlaksızlık, mafya ve çete düzeni, kara para, yalan, talan ve haramın alıp başını gittiğini belirten Buldan, bütün bunların yaşandığı sırada AKP’nin HDP’den Kobanî davasıyla intikam alma peşinde olduğunu söyledi.

“Sincan’da bir AKP mahkemesi kurmuşlar, geçmişler kürsüye, senaryosunu önceden kurguladıkları Kobanî Kumpas Davasıyla güya HDP’yi yargılayacaklar” diyen Buldan’ın konuşmalarından öne çıkanlar şöyle:

İntikam davası

Yapılan duruşmalarda da herkes gördü ki ortada bir hukuk davası yoktur. Çünkü bu ülkede hukuk diye bir şey söz konusu değildir. Bu kumpas, çökmeye yüz tutmuş AKP iktidarının HDP’den siyasi intikam alma davasıdır. Hep söyledik yine söylüyoruz ve altını önemle çiziyoruz; bu dava HDP’den intikam alma davasıdır. Tek cümleyle ‘7 Haziran’da ve 31 Mart’ta iktidara neden kaybettirdiniz’ davasıdır. Sandıkta istedikleri sonucu alamayınca siyasi hınçlarını hukuksuz mahkeme kürsüsüne taşıdılar.

Dosyada AİHM’in başka kararlarını referans gösterirken, Demirtaş kararını yok sayan mahkeme, yaptığı bu hukuk gaspıyla, hileyle suçüstü yakalanmıştır. Evet, hakikatler dava süresince bir bir ortaya dökülecektir. İktidarın çarpıttığı tüm gerçekleri arkadaşlarımız teker teker aydınlığa kavuşturacaktır.

Bu çeteleşmenin asıl nedeni Kürt düşmanlığıdır

Tarih 3 Kasım 1996. Susurluk kazasıyla mafya-devlet-siyaset ittifakının suç ortaklığı ortaya saçılmıştı. Susurluk’ta devlet içinde kurulan devlet ve 90’larda Kürt halkına karşı işlediği insanlık suçlarının bir bir deşifre olduğuna hepimiz tanıklık ettik. 28 Şubat darbesiyle Susurluk’un üzerini apar topar kapattıklarını hepimiz biliyoruz ve oradaki tuğlaya dokunmadıklarını hepimiz gördük.

Şimdi yıl 2021, çeyrek asır sonra Türkiye, AKP-MHP iktidarında siyaset-bürokrasi-mafya ilişkileriyle ve ürettiği suç karanlığıyla bir kez daha karşı karşıyadır. Bunun nedeni bellidir: Susurluk’tan bugüne uzanan çete örgütlenmelerinin dayandığı en önemli zemin Kürt sorununun inkârı ve güvenlikçi politikalardır, Kürt düşmanlığıdır. Faili meçhul cinayetler, köy yakmalar, işkenceler ve insanlık suçları 1993 konseptiyle gerçekleştirildi. Susurluk çetesi de bu zemin üzerinden yükseldi.

Söylemleri neydi? Beka ve güvenlik. Bugün ortaya saçılan çete-mafya ilişkileri de yine Kürt sorununda çatışmalı sürecin tırmandırıldığı 2015 konseptinin yarattığı zemin üzerinden yükselmiştir ve bugünlere kadar gelmiştir. Bir kez daha görülmüştür ki; Türkiye’de Kürt sorunu çözülmeden, sistem demokratikleştirilmeden, hukukun üstünlüğü sağlanmadan çete-mafya-siyaset ilişkileri ve suçları da son bulmaz, sona ermez. Aktörleri değişse de bu yapı hiçbir zaman değişmez.

Aynı çuvalın içinde birbirlerini tırmalıyorlar: “Bin operasyoncuları” koruyorlar

Bunlar aynı çuvala girdi, şimdi o çuvalın içinde birbirlerini tırmalıyorlar. Bakınız, 90’lardaki faili belli bin operasyonun sahipleri bugün kim tarafından korunmaktadır, kiminle ittifak halindedir? Ki, Dönemin Başbakanı Tansu Çiller 4 Kasım 1993’te İstanbul Holiday Inn Otelinde bir açıklama yapmıştı. “Elimizde örgüte yardım eden Kürt iş adamlarının listesi var, hesap soracağız” demişti. Ardından Kürt iş adamları birer birer infaz edildi. Bu cinayetlerin planlayıcısı o zaman kurulan Susurluk Komisyonuna “Devlet adına bin operasyon yaptık” demişti. Kutlu Savaş’ın hazırladığı raporun bir bölümünün engellenip sansürlendiğini hatırlarsak o sansürlü bölüm içerisinde aslında Türkiye’de nelerin olup bittiğini hepimiz çok iyi anlayabiliriz. Musa Anter cinayetinden Savaş Buldan cinayetine kadar işlenen bütün faili meçhul cinayetlerin planlayıcıları, tetikçileri ve emir verenleri kim varsa o sansürlü bölümde saklıdır. O bölüm hala sansürlüdür.

Patates dağıtımına kadar her şeye karar veren tek adam, “bu yaşananlardan haberim yoktur” diyemez

Peki, bunlar şimdi ne yapıyorlar? Bin odalı sarayın sahibiyle birlikte iş yapmaktadırlar, birlikte hareket etmektedirler. O nedenle Saray yönetimi kendisini bu işlerden asla soyutlayamaz, ”dışındayız” diyemez. Tam da bu işin merkezinde yer alıyorlar. Patates soğan dağıtımına kadar her şeye karar veren tek adam, “tüm bu yaşananlardan bilgim ve haberim yoktur” diyemez! Bu iktidar döneminde yaşananlar, her şeyi açıkça ortaya koymaktadır. 90’ların faili belli cinayetleri AKP iktidarındaki Roboski Katliamıdır. Sur’daki, Cizre’deki, Nusaybin’deki vahşettir. Suruç Katliamıdır, Ankara Gar Katliamıdır.

JİTEM’in yerini IŞİD almıştır, paramilliter güçler almıştır

Susurluk’taki JİTEM’in yerini Ortadoğu’nun JİTEM’i olan IŞİD almıştır, paramiliter güçler almıştır. 90’ların işkenceleri AKP iktidarında karakolda, sokakta, cezaevlerinde, helikopterde yapılan işkencedir. 90’ların yargısız infazları AKP iktidarında güvenlik güçleri tarafından yapılan açık sivil infazlara dönüşmüştür. Kemal Kurkut’tur, Uğur Kaymaz’dır, Berkin’dir ve daha niceleridir.

Failler ve sorumlular bizzat iktidarın koruması altındadır

Bunlar AKP iktidarındaki faili belli cinayetlerdir. Peki, failler, sorumlular nerededir? İktidarın bizzat koruması altındadır. Bunların hepsi halen görevi başındadır. 90’ların suçlularından birçoğu yine bu iktidar döneminde göreve getirilmiştir. 90’ların yargısız infazları AKP iktidarında aynı zamanda büyük bir yargı infazına dönüşmüştür. Binlerce arkadaşımızın tutuklandığı siyasi soykırım operasyonları bu iktidarın 90’ların zihniyetiyle kurduğu derin ittifakın sonuçlarıdır.

Susurluk’un tuğlalarından Saray yaptılar

Bu iktidar, Susurluk mimarisine yeni tuğlalar ekleyen bir yönetim olarak tarihe geçmiştir. O tuğlalardan Saray yaptılar ve her şeyi oradan yönettiler. Türkiye’den Suriye’ye ve İran’a, Kıbrıs’tan Kolombiya’ya, Venezuela’ya, Libya’ya, Irak’a uzanan bir suç organizasyonu var ortada. Bunu son dönemlerde daha net görüyoruz. Suriye’de IŞİD, ÖSO çetelerini desteklediler, işbirliği yaptılar; içeride de Susurluk’un devamı olan çetelerle işbirliğine girdiler. Bu iktidar çetesiz yapamıyor, çetesiz duramıyor.

Suç ve adaletsizlik üreten bu iktidar düzeni ve yarattığı talan sistemi ülke kaynaklarına ve toplumsal değerlere çökme üzerine kuruldur. Karşımızdaki yapı Kürtlerle, Alevilerle, bu ülkede yaşayan her kimlik ve inançla, kadınlarla, gençlerle, demokrasi ve barış isteyen herkesle mücadele etmek, tüm toplumu susturmak ve sindirmek için bir ittifak kurmuştur.

Mafya ve iktidar birlikte bu ülkenin üzerine çöktü

Toplumu çökertmek için işbirliği yapmışlardır. Bunlar yeni Türkiye, yeni sistem diyerek demokrasiyi çökerttiler, faşizmi getirdiler. Hukuku, yargıyı çökerttiler, hukuksuzluk karanlığını getirdiler. Ekonomiyi çökerttiler, yolsuzluk düzenini kurdular. Halkın öz kaynaklarına çöktüler, yoksulluğu büyüttüler. Halkın seçimdeki iradesine çöktüler, kayyım rejimini getirdiler. Üniversitelere çöktüler, kayyım rektörleri getirdiler. Medyaya çöktüler, sansürü getirdiler. Çözüm ve barış arayışlarının üzerine çöktüler savaş ve yıkımı getirdiler. Doğaya, ormanlara, derelere çöktüler, talanı büyüttüler. İktidar, 128 milyar doların üzerine çökerken, mafya ise bir başka koldan, başka ekonomik kaynakların üzerine çöktü. Hep beraber çöktüler. Bankaların içinin boşaltılması Susurluk çetesinin faaliyetleri arasındaydı. Bugün de Merkez Bankasının rezervleri, kasası boşaltıldı. Hem de iktidar eliyle.

Bir tweet atanı sabahın köründe gözaltına aldıran savcılar nerede, neden hala bir soruşturma yok?

Buradan soruyoruz: Aldığımız nefese kadar fezleke düzenleyen savcılar hani neredeler? Ortaya çıkan suçlarla ilgili neden bir soruşturma yok? Bir tweet atanı sabahın köründe evinden gözaltına alanlar, ortaya saçılan bu büyük suçlarla ilgili neden kılını kıpırdatmıyor? Hepsi devekuşu gibi başını kuma gömmektedir, hepsi sessizdir. Çünkü kirli ortaklık üzerine bir denge kurulmuştur. Bu dengenin bozulmasını elbette istemiyorlar. Bu iddialar dünyanın başka bir yerinde olsa yer yerinden oynardı. Ancak iktidarın emrindeki yargı da bu karanlık sistemin bir aparatı haline getirilmiştir.

Demokrasi İttifakı dediğimiz bu karanlık düzene karşı ortak bir mücadele ortaklığıdır

Bizler, hakikat savunucuları olarak bu talan rejiminden büyüğüz, kalabalığız. Teslim olmayacağız, ülkeyi bunlardan mutlaka ama mutlaka hep birlikte kurtaracağız. Demokrasi İttifakı dediğimiz işte tam da budur. Bu karanlık düzene, soygun düzenine, suç ortaklığına karşı hep birlikte demokrasi için mücadele ortaklığıdır. Demokratik bir cumhuriyet için birlikte mücadeledir. Hukukun üstünlüğü için mücadele ortaklığıdır. Şeffaf yönetim için mücadele ortaklığıdır. Ülkeyi bu karanlık dehlizden çıkarma ve demokrasiyle, adaletle ve barışla buluşturma yoludur. Tüm demokrasi güçleriyle, sivil toplum örgütleriyle, emek örgütleriyle, aydınlarla, sanatçılarla, yazarlarla, kadınlarla, gençlerle toplumun en geniş kesimleriyle birlikte yürütülecek bir mücadele ülkeyi bu karanlıktan kurtaracaktır.

Parlamento ve muhalefete: Derhal bir hakikatleri araştırma komisyonu kuralım

Bu kirlenmişliğe karşı ortak itirazı büyütelim diyoruz. Gelin, Türkiye halklarını bu kirlenme ve çürümeden kurtaralım diyoruz. Buradan parlamentoya ve muhalefete özellikle çağrı yapıyorum: Derhal hakikatleri araştırma ve soruşturma komisyonları kuralım ve bir an önce çalışmalarına başlasın. Arkadaşlarımız bu hafta Genel Kurulda bu konuya dair bir araştırma önergesini gündeme getirecekler ve göreceğiz ki kimlerin oylarıyla bu önerge reddedilecek. Türkiye kamuoyu bunu asla gözünden kaçırmamalıdır. Biz bunun öncülüğünü yapacağız, bu araştırma önergesini Genel Kurula getireceğiz ve el mi yaman bey mi yaman hep birlikte göreceğiz. Aslında parlamento isterse bunu yapar. Bu güce ve iradeye sahip bir parlamento elbette var. Ancak hepimiz biliyoruz ki bunun kararını iktidar veriyor. Ama parlamento, bu suçların örtbas edilemeyeceğini gösteren güçlü bir irade ortaya koymalıdır.

Ülkenin dününü bugününü yaktılar ama geleceğini yakmalarına izin vermeyeceğiz

Susurluk dosyası yeniden açılmalıdır ve bugün ortaya çıkan suçlarla birlikte etkili ve geniş bir yargı süreci mutlaka başlatılmalıdır. Ki Susurluk Raporu’nun sansürlenen bölümü açıklansa bu gerçekler ortaya çıkacaktır. HDP olarak bu sürecin peşini asla ama asla bırakmayacağımızı buradan ilan ediyoruz. Ülkenin dününü bugününü yaktılar ama geleceğini yakmalarına izin vermeyeceğiz. Ülkenin dününü, bugününü yaktılar, fakat geleceğini yakmalarına asla izin vermeyeceğiz. İlk seçimlerde halklarımız o tuğlaları çekecek ve bu kötülük düzenini değiştirecektir. Ördüğünüz o duvarlar, tuğlalar yıkılacak ve altında kalacaksınız!

Hırsızlar ittifakının getirdiği en büyük yıkım ekonomik çöküştür

Öz kaynaklara çökme üzerine kurulu hırsızlar ittifakının ülkeyi getirdiği en büyük yıkım ekonomik çöküştür. İşsizlik, yoksulluk niye artmaktadır? Bunu her grup toplantımızda izah ediyoruz. Kaynaklar her tarafı kuşatan rantçı siyaset-mafya düzenine aktarılmaktadır.

İnsanlar çaresizlikten niye yaşamına son vermektedir? İşte bu mafya-talan düzeni yüzündendir. Pandemide halka niye kaynak ayrılmadı? Çünkü kaynakları üstteki hırsızlar ittifakı hortumladı. İktidarıyla, mafyasıyla hep birlikte kamu kaynaklarını yıllarca hortumladılar. Bunlar ihale çeteleridir! Bunlar, 5’li çetedir! Bunlar, yolsuzluk çetesidir! Bunlar, 3’er 5’er maaşlılar çetesidir! Bunlar troll çetesidir! Bunlar, vergi ve zam çetesidir! Bunlar, özelleştirme çetesidir! Bunlar, yandaşlarını kamuda istifleyen liyakatsizler çetesidir! Bunlar, enflasyon rakamlarıyla, işsizlik rakamlarıyla oynayan yalakalar çetesidir! Bunlar israf çetesidir, şatafat çetesidir!

En büyük çete düzenlerini, ittifaklarını ekonomide kurdular ve yiye yiye ülke ekonomisini de bitirdiler. Ortada bir şey kalmayınca da ekonomide yine yalan müjdesi başlattılar.
AKP Genel Başkanı geçenlerde yine “doğalgaz ve petrol müjdesi” verdi. Bir müjde daha verdiler: Aşılar ücretsiz olacak dediler.

Halka kaşıkla verip kepçeyle alıyorlar, sahte müjdelerinin maliyetini halkın sırtına yüklüyorlar

Çok değil, aradan birkaç saat geçti ve müjdeleri ortaya çıktı. Petrol ve LPG’ye yüzde 54 ila yüzde 189 arasında Özel Tüketim Vergisi zammı geldi. Yani ücretsiz dedikleri aşının parasını yine halkın cebinden çıkaracaklar. Esnafa yapacakları yardımı yine bu zamlardan çıkaracaklar. Halka kaşıkla verip, kepçeyle aldıklarını bu zamlarla ortaya koydular. Bunun adı düpedüz bir soygundur.

Sahte müjdelerinin maliyetini halkın sırtına yüklediler. Bunlar sahtekârdır, bunlar yalancı ve talancıdır! İşsizlik Fonundan bugünkü karşılığı 33.1 milyar olan parayı geri ödemek üzere kullandılar, ama bu para bir daha geri dönmedi. Ortada yok. İşsizlere gitmesi gereken bu paraları yandaş müteahhitlere aktardılar. İşsizlik Fonunu yandaş fonuna çevirdiler.

Son günlerde her ilde gösterişli hükümet konakları yapıyorlar. Oysa ortada hükümet yok, mafya düzeni var. Bunlar ise hükümet konağı yaptırmaktadır. Amaçları yine yandaşları zengin etmektir. Kimin parasıyla? Halkın vergileriyle. Bakın buradan sesleniyorum: İktidar her “müjde” diye gürültü çıkardığında bir kez daha lütfen ceplerinizi kontrol edin! İktidar her “müjde” dediğinde varsa eğer banka hesaplarınızı kontrol edin. Çünkü sizin cebinizden çalacaklar!

Hiç kimse HDP’yi yedek güç olarak görmesin, HDP çantada keklik değildir

Biz isimlerle, şahıslarla değil ilkelerle hareket ederiz. HDP’nin ittifak politikasının esasını demokratik ilkeler ve Türkiye halklarının ortak geleceği oluşturmaktadır. Bunun dışındaki hiçbir tartışma bizi bağlamaz, bize mal edilemez.

Buradan şunu da net olarak ifade etmek isterim: Hiç kimse de HDP’yi yedek bir güç olarak görmemelidir. HDP çantada keklik değildir. HDP’nin fikriyatı, ilkesel yaklaşımı ve demokratik siyasetteki kararlılığı Türkiye demokrasisine, Türkiye halklarına kazandıran bir hattır. HDP, Türkiye halklarının kazanması, bu zifiri karanlıktan çıkılması, adalet içinde eşit ve özgür bir yaşamın kurulması ve barışın sağlanması için demokrasi adına büyük sorumluluk almaktadır, almaya da devam edecektir. Hiçbir insanımız bugünlere bakarak karamsarlığa asla kapılmamalıdır. Bu düzeni, bu devranı mutlaka ama mutlaka değiştireceğiz. Hep birlikte değiştireceğiz. İşimiz kolay değil, bunun farkındayız ama kararlılığımız ve inancımız tamdır. Halklarımızla birlikte bunu başaracağız. Bu kötülük düzenine son vereceğiz. Güzel ve aydınlık günleri hep birlikte getireceğiz. Yolunuz ve yolumuz açık olsun!

Sendika.Org

What do you think?

10k Points
Upvote Downvote

Welttag der biologischen Vielfalt

EU-Gipfel vereinbart Sanktionen gegen Belarus