EROL POLAT / Bogota
Kolombiya, isminden de anlaşılacağı gibi, Amerika kıtasını Avrupalıların sömürüsüne açan Kristof Kolomb’un ismi ile anılıyor. Avrupalılar, 1492’de Kolomb’un ‘keşfinden’ beri kıtayı kontrol ediyor. İlk kontrol kapısı olan Cartagena da bu ülkede bulunuyor. 1886’da ülke resmi anlamda Kolombiya Cumhuriyeti oldu.
Kolombiya toplumu da Latin Amerika’daki birçok ülkede olduğu gibi farklı ırkların beraber yaşadığı bir ülke. 2005 sayımlarında 48 milyonluk nüfusun %86’sı herhangi bir ırk ile kendini tarif etmiyor. %10,6’sını Afrolar ve %3.4’sini “asıl yerliler” ve Kolombiya nüfusunun geri kalanı oluşturmaktadır.
Kolombiya dünyaca bilinen Cartagenalı Yazar Gabriel García Márquez’in memleketidir. Zamanın Cumhurbaşkanı Juan Manuel Santos, Marquez için „bugüne kadar yaşamış en büyük Kolombiyalı“ der. Kolombiya’nın merkezi olan Medellin’li, dünyaca tanınan başka bir Kolombiyalı daha var; zamanın en büyük mafya baronu Pablo Escobar…
İlginç olan şu ki; bu her iki karakter de Kolombiya’da hükümet ve yönetim biçimine eleştirel bakmış ve karşı durmuşlar. Yönetim şekli her ne kadar ABD gibi başkanlık sistemi olsa da devlet mekanizması hâlâ İspanya sömürge döneminden kalan sömürgeci mantıkla hareket ediyor. “Beyaz” egemenliğinin hakim olduğu devlet, topluma güvenmiyor. “Beyazlar”dan kastedilen, yerine göre “batılı” veya “beyaz ırk” nezdinde temsil edildiği düşünülen ırkçı/sömürgeci egemen anlayıştır. Şüphesiz bu bakış açısı, siyahlar ve yerli halklar içinde de mevcuttur. Siyah ve yerli halklar içinde de beyazlar dışındaki “öteki” toplulukların yönetme kapasitesine inanmayanlar vardır. Tıpkı Türk egemenlerinin Kürtlere baktığı gibi, ya da Avrupalıların Ortadoğu’ya baktıkları gibi bir bakış açısı…
Ülkelerin politikalarını belirleyen bir diğer önemli etken de yönetici kesimin zengin ailelerden oluşmasıdır. Hani, “devlet nedir?” diye sorulduğunda, “Pazarı koruyan asker/polis ve pazarı organize eden bürokrasi” yanıtı gibi.
Bunun yanı sıra, halkı temsil eden parlamento ve belediye meclisleri de var. Toplum adına, devlet mekanizması içinde yer alan parlamento ve meclisler seçimle gelir ve bazen seçimle giderler, bazen de devlet eliyle yerlerinden edilirler. Devlet mekanizması içinde hangi kesimin ne kadar ağırlığı var? Bu ayrı bir tartışma ve yazı konusu.
Bu kıtada, 50 yıl önceye kadar parlamento ve belediye meclislerini de zenginler oluşturuyordu. Genelde muhafazakârlık, dincilik ve ırkçılıkla sistemi yönetmeye çalışırlardı. Daha sonraki dönemlerde, Avrupalı sol ve ilerici mantık buralara girmeye başladığında bu iki kesim arasında büyük bir mücadele başladı ve günümüze kadar geldi. Avrupa Solu’nun ve ilericiliğinin ne olup ne olmadığı da ayrı bir tartışma konusu.
Kolombiya, üretim anlamında dünya pazarında birçok alanda ilkleri oluşturur. Aynı biçimde, fakirlik ve işsizlik bakımından da en sonları…
1948 ile 1963 yılları arasında yaşanan Violencia (Şiddet) olarak adlandırılan dönemde tahminen 200 bin kişinin öldüğü söyleniyor. Bu dönemde, bazı devrimci gruplar doğmuştur. Bunlardan biri de FARC’tır- Fuerzas Armadas Revolucionarias de Colombia (Kolombiya Devrimci Silahlı Kuvvetleri). FARC’ın bu mücadelesi, 2016 barış görüşmelerine kadar devam etti. Şu anda Comunas adlı bir parti etrafında örgütlenmektedirler. Devlet ile barış anlaşması gereği iki dönem Kolombiya meclisinde 11 senatör ile temsil edilecekler.
Gelelim günümüze…
Kolombiya, dünyaya Brezilya’dan sonra en çok kahve ihraç eden ülke. Dünya çapında en çok zümrüt ihraç eden ülke. Zümrüdün yanı sıra platin, altın, gümüş, bakır, kömür, demir, tuz, nikel, fosfat, manganez, mika ve kuvars yatakları mevcuttur. Kolombiya, aynı zamanda, petrol ihraç eden bir ülkedir. Tarım alanında ise başta şeker kamışı, mısır, pirinç, muz, guava, çiçek, tütün ve kakao olmak üzere birçok ürünü dünya piyasasına sürmektedir.
Kolombiya ekonomisinde Pablo Escobar’ın da hatırı sayılır payı var. Escobar 44 yaşında öldüğünde, 52 milyar dolar mal varlığı olduğu, bunun yanı sıra, bu servete denk bir miktarı da rüşvet olarak dağıttığı söyleniyor. Bütün bu kazanımları 23 yılda elde ettiği de kayda geçen bir diğer veri.
Bütün bu yeraltı zenginlikleri ve tarım ürünleri bolluğu bir zenginliğe işaret etse de Kolombiya yoksul bir ülke. Ülke yönetimine egemen olanlar ile zenginliklerin kontrolünü ellerinde bulunduranlar aynı çevreler. Dolayısıyla yoksulluğun kaynağı da bu egemen-beyaz elit.
Pandeminin çıkışı ile beraber, toplum daha da fakirleşti. Bu, toplumun çoğunluğunun, büyük şehirlerde, günlük işlerde çalışarak yaşamlarını idame etmelerinden kaynaklanıyor. Hastalık nedeniyle getirilen kısıtlamalar gündelikçi işçileri derinden etkiliyor ve fakirleşmeyi artırıyor. Diğer taraftan da tarım ve madencilik hızını kesmeden üretimine devam ediyor. Bu üretilen mallardan elde edilen gelirlerin, topluma yansımasında büyük bir eşitsizlik ve adaletsizlik var.
1948’den beri de toplumun hak arama sebebi de bu adaletsiz dağılımdan ve bölüşümden kaynaklı.
28 Nisan’da, sendikaların ve diğer sivil toplum örgütlerinin, bir günlük ve ulusal düzeyde “kırmızı ikaz”(Alerta roja) grevine gitmelerine sebep olan eylemlilik süreci başladı. Başkan Iván Duque hükümeti, Kongre’ye ‘Sürdürülebilir Dayanışma Yasası’ adı altında bir vergi reformu önerdi. Önerilen yasa diğer reformların yanı sıra, ürün ve hizmetler için KDV’nin artırılması ve vergi mükellefi sicilinin genişletilmesini içeriyor. Ayrıca, bununla elde edilecek 6.800 milyon gelirin, pandeminin neden olduğu ekonomik krizin etkilerini hafifletmek için kullanılacağı belirtiliyor.
Grevler ve protestolar bu nedenle başladı. 28 Nisan’da başlayan grev ve protestolar sırasında en az 17 kişi hayatını kaybetti, 846 kişi de yaralandı. 2 Mayıs Pazar günü Başkan Iván Duque reformu geri çektiğini açıkladı. Bu geri alma işlemine karşı sendikalar ve diğer muhaliflerin greve devam edip etmeyecekleri henüz netleşmiş bir konu değil.
Bu grev ve genel ayaklanmalar salt bu vergi reformuna tepki olarak değil; FARC ile 2016’da başlayan barış sürecinden günümüze kadar, ülkenin belirli bölgelerinde yaşanan çatışmalar nedeniyle de gündeme geldi. Barış süreci içerisinde, 800’ün üzerinde eski gerilla lideri, sosyal hareket ve yerli halk lideri faili meçhul cinayetler sonucu öldürüldü. Bu faili meçhuller de toplumun reaksiyon göstermesinde oldukça etkili oldu. Aynı şekilde, son yıllarda, yerli halkın, madenci şirketleri tarafından yerlerinden edilmeleri diğer önemli etkenlerden biri.
Sonuç itibariyle Başkan Iván Duque hükümeti ne pandemiyi ne de ekonomiyi yönetecek durumdadır. 2022 Mart parlamento seçimleri ve aynı yılın Mayıs ayında yapılacak başkanlık seçimlerini kaybedeceğine yönelik tahminler çoğunlukta. Ivan Duque’ye karşı en güçlü aday, Kolombia Humana partisinin genel başkanı Gustavo Petro görünüyor.