Türkiye, 1983 yılından bu yana ‘sınır güvenliği’ adı altında, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi topraklarına hava ve kara operasyonları düzenlenmektedir. Sistematikleşen bu tarz sınır ötesi harekatların savaş ve çatışmayı büyütmekten başka bir şeye hizmet etmediği açıktır. Aradan geçen 38 yıla ve sonuçsuzluğuna rağmen, bu konudaki ısrar devam etmektedir.
Sivil ölümleriyle, köylerin boşaltılması ve yakılmasıyla, gerçekleşen ekolojik yıkımla toplum büyük bedeller ödemiştir. Kamuoyunu manipüle eden, gerçekleri, savaş ve çatışmanın insani ve ekonomik maliyetini gizleyen iktidarlar, bu durumu hep kendi yönetimlerinin devamlılığı için kullanmışlardır.
Bugünkü iktidar da bu yanlıştan dönmek, ülkeler ve halklar arası barışı tesis etmek yerine, aynı yanlışta ısrar ederek sınır ötesine operasyonlar düzenlemektedir. Bunun son örneği, 24 Nisan günü duyurusu yapılan, Kürdistan Bölgesel Yönetimi alanlarına dönük askeri operasyonlardır. Buna karşı bölgedeki yerleşim yerleri ve yaşam alanlarından tepkiler yükselmekte ve bu askeri harekatın durdurulması istenmektedir.
Sınır güvenliği gerekçe gösterilerek yapılan bu askeri operasyonların gerçek sebebi, Kürt sorunu ve bu sorun karşısında siyasi seçenekleri yok sayan, çatışmada ısrar eden ve güvenlikçi politikalara dayanan anlayıştır. Siyasi seçeneklerin yok sayılması, sorunları ağırlaştırmakta ve çözümsüzlüğü derinleştirmektedir.
Ekonomik, sosyal ve siyasal krizin ortasında kalmış, aş-iş ve aşıdan mahrum bırakılmış bir ülkede, her gün işsizlikten intiharların olduğu bir zamanda, ekonomik kaynakları savaşa, çatışmaya ve silaha ayırmak toplum yararına değildir. Bu tutum halkların dününü heba ettiği gibi, bugünü ve geleceği de karartmaktadır.
İktidar ne zaman dış ve iç politikada tıkanma yaşasa, hemen sınır ötesi operasyonlara sarılmaktadır. Merkez Bankası Başkanı’nın “128 milyar dolar nerede?” sorusuna verdiği “savaş uçaklarımız bedava uçmuyor” cevabı, aslında bilinenin dile getirildiği önemli bir itiraftır. İktidar, güvenlikçi ve çatışmacı politikalarda ısrar ederek, her türlü krizi de derinleştirmektedir.
Güvenlikçi politikaların ve çatışmacı anlayışın siyasi çözüme katkı sunmadığı gerçeğinden hareketle, tek doğru yolun barışçıl ve demokratik zemindeki diyalog ve müzakere olduğunu bir kez daha vurgulayalım.
HDP olarak, barış ve çatışmasızlık gayretlerine katkı verme sorumluluğuyla, diyalog çağrımızı tekrarlıyor ve kamuoyu başta olmak üzere tüm kurum ve kuruluşları duyarlı olmaya davet ediyoruz.
Halkların Demokratik Partisi
Merkez Yürütme Kurulu
2 Mayıs 2021