İlk psikanalistlerden ve kadın cinselliği hakkında psikanalitik olarak yazan ilk kadınlardan Lou Andreas-Salomé, ataerkil toplumda kendilerine belletilen davranış kalıplarına, geleneksel kadın ve erkek rollerine rağmen eğitimli, özgür ve bağımsız kadın kimliğinin inşasına girişen iki kadının, Adine ve Feniçka’nın hikâyesiyle, Can Yayınları’nda okurla buluşuyor.
Erken modernizme öncülük eden kadın entelektüellerden, psikanalist yazar Lou Andreas-Salomé, Arayışlar ve Feniçka eserleriyle Can Yayınları’nda.
Arayışlar yapıtında genç bir kadının kendini sanata adama arzusuyla, bir eş, bir anne olma arasında bocalayışını anlatan yazar, Feniçka’daysa geleneksel cinsiyetler arası ilişkileri pek umursamayan, İsviçre’de doktorasını yapmış Feniçka’nın hikâyesini bir erkek psikoloğun, Max Werner’in gözünden anlatıyor.
Genç bir kadının kendini keşfedişi: Arayışlar
Gerçekten bizim olanı kimse bizden alamaz Adine. Gerçekten bizim olan bize kalır, er ya da geç.
Lou Andreas-Salomé, Arayışlar’da genç bir kadının kendini sanata adama arzusu ile bir eş ve anne olma arasında bocalayışının, nihayetinde de yolunu buluşunun öyküsünü anlatıyor. Polonya’da doğan Adine, Paris’e taşınıp görsel sanatlara olan tutkusunun peşinden gitme fırsatı bulunca, bir sanatçı olarak kendini geliştirerek özgür ve bağımsız kadın kimliğinin inşasına girişir. Ancak bu yaşam tarzı, Adine’nin çocukluğundan bu yana belletilen kadın kimliğiyle bağdaşmaz. Bir yandan ataerkil toplumdaki kadınların davranış kalıplarını içselleştirirken, öte yandan kendisini annesinin kuşağından ayıran güçlü bir özgürlük ihtiyacı hisseder.
Özgürleşmiş kadının varoluşunun yeni bir biçimi: Feniçka
Ufkumuzu genişleten, hayatta önümüzü açan, bizi özgürleştiren bir şey neden angarya olsun ki? Hayır, bu dünyada kurtuluşa benzer bir şey varsa o da zihinsel çalışmadır.
Feniçka, kadınların üniversite eğitimine kabul edilmeye başlandığı 19. yüzyılın sonlarında eğitim almak için Avrupa’ya giden, özgür düşünceli genç bir kadındır. Max Werner ise, eğitimli ve entelektüel açıdan erkeklerle eşit olduklarını düşünen kadınlardan hazzetmeyen genç bir psikologdur. İkili arasında, yakınlığın damgasını vurduğu ancak yine de geleneksel kadın ve erkek rollerinin kurallarıyla çatışan alışılmadık bir ilişki gelişir. Erken modernizmin en farklı ve öncü kadın entelektüellerinden biri olan Andreas-Salomé’nin 1898 tarihli Feniçka’sı, kendi yaşamını ve duygularını tanımlayan, böylece özgürleşmiş kadın varoluşunun yeni bir biçimini yansıtan dinamik bir kadın kahraman sunuyor.