Oya Baydar, yeni romanı Hatırlamanın ve Unutuşun Kitabı’nda uzun yıllara yayılan karanlık bir hikâyenin peşinden gidiyor ve yüzünü Türkiye’nin çalkantılı dönemlerine çeviriyor. Geçmişte aşk yaşamış ve daha sonra yolları bir hastanede yeniden kesişen bir kadın ve erkeğin hikâyesi üzerinden cinayet, aşiret gelenekleri, siyaset ve Türkiye’nin geçirdiği tarihsel dönüşümleri aktaran yazar, okura güncel bir Türkiye trajedisisunuyor.
Oya Baydar’ın yeni romanı Hatırlamanın ve Unutuşun Kitabı, Can Yayınları etiketiyle raflarda.
İktidarın tepelerinde, istihbarat teşkilatının en üst kademelerinde bir adam. Hasta yatağının başında bekleyen, ona tutkuyla bağlı bir kadın. Ağır ağır kararan belleğin puslu labirentlerinde dolaşan, hatırlamakla unutuş arasında, rüyalardan, karabasanlardan süzülen sayıklamalarla anlatılan güncel bir Türkiye trajedisi… Oya Baydar, yeni romanında uzun yıllara yayılan karanlık bir hikâyenin peşinden gidiyor ve yüzünü Türkiye’nin çalkantılı dönemlerine çeviriyor.
Devlet uğruna işlenmesi insanlığa karşı suçları affettirir mi? Aşk, suskun kalmanın suç ortaklığını meşru kılar mı? İnsan iktidar hırsına yenildiğinde unutmaya sığınmak mümkün mü?
Acıları dindiren, yaraları sağaltan, anıları unutuşun afyonuyla uyutan zaman… Elma kurdu elmayı nasıl içten içe kemirirse zamanı da kemiren kurtlar var. Zamanın unutulmaya mahkûm ettiği anılara ulaşacak incecik yollar açıyorlar. O yolları tıkayamazsınız, açıldıklarını anlayamazsınız. Bir ses, bir ezgi, bir koku, bir fotoğraf, bir çiçek, bir dokunuş, bir esinti, bir renk, o incecik yollardan sızıp unutulmaya mahkûm ettiğiniz anıyı unutuşun karanlığından aydınlığa çıkarıverir. Şaşırırsınız, nasıl baş edeceğinizi bilemezsiniz, korkarsınız, ürkersiniz.
OYA BAYDAR, 1940’ta İstanbul’da doğdu. Notre Dame de Sion Fransız Kız Lisesi’nin son sınıfında yazdığı Allah Çocukları Unuttu adlı gençlik romanı nedeniyle neredeyse okuldan atılıyordu. 1964’te İÜ Sosyoloji Bölümü’nü bitirdi. Aynı yıl bu bölüme asistan olarak girdi. “Türkiye’de İşçi Sınıfının Doğuşu” konulu doktora tezinin Üniversite Profesörler Kurulu tarafından iki kez reddedilmesi üzerine öğrenciler olayı protesto için rektörlüğü işgal ettiler. Bu olay üniversiteden ayrılmasına yol açtı. Daha sonra Ankara Hacettepe Üniversitesi’ne sosyoloji asistanı olarak girdi. 1971’deki 12 Mart Askerî Müdahalesi sırasında, TİP ve TÖS üyesi olarak sosyalist kimliği nedeniyle tutuklandı ve üniversiteden ayrıldı. Yeni Ortam, Politika gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. 12 Eylül sırasında yurtdışına çıktı. 1992’ye kadar 12 yıl Almanya’da sürgünde kaldı. Burada, sosyalist sistemin çöküş sürecini yakından yaşadı. 1991’de yazdığı Elveda Alyoşa adlı öykü kitabıyla Sait Faik Hikâye Armağanı’nı, 1993 yılında da Kedi Mektupları adlı romanıyla Yunus Nadi Roman Ödülü’nü aldı. Türkiye’ye dönüşünde Tarih Vakfı ve Kültür Bakanlığı’nın ortak yayını olan İstanbul Ansiklopedisi’nde redaktör ve Türkiye Sendikacılık Ansiklopedisi’nde genel yayın yönetmeni olarak çalıştı. Sıcak Külleri Kaldı romanıyla 2001 yılı Orhan Kemal Roman Armağanı’nı, Erguvan Kapısı’yla da 2004 Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü’nü aldı. Romanları 38 dilde yayımlandı. Hiçbiryer’e Dönüş’le 2011 Carical Akdeniz Kültürü Edebiyat Ödülü’nü, Sıcak Külleri Kaldı ile 2016 Fransa-Türkiye Edebiyat Ödülü’nü kazandı.