in ,

Gülderen Arık: „İnsan, ancak kendini keşfettikçe varoluşun sırrına yaklaşır.”

III. Hamburg Edebiyatçılar Buluşması

Gülderen Arık

– Kısaca sizi tanıyabilir miyiz? Kimsiniz neden edebiyatla uğraşıyorsunuz, böylesi buluşmalar gerekli midir?

Gülderen Arık. Kütahya’da doğup büyüdüm, Uludağ üniversitesi işletme bölümü mezunuyum. Ortaokul yıllarından bu yana edebiyatla iç içeydim. 1994 yılında Almanya’ya yerleştim. Hamburg’ta bankacılık yaparken edebiyata olan tutkumdan asla vazgeçmedim. Almanya’ya geldiğim yıllarda yerel gazetelerde köşe yazarlığı yaptım, ardından 2021 yılında yayımlanan „Mavi Işık“ adlı ilk romanımla edebiyat dünyasına adım attım. Bu yıl haziran ayında yayımlanan ikinci kitabım „Perihan“ ile okuyucularımla tekrar buluştum. Şu an üçüncü  kitabımın çalışmalarına da başlamış bulunuyorum. Kitap yazmak benim için bir ayrıcalık. Yazarken kendimle baş başa kalabilmek ve bambaşka bir boyuta geçmek beni hem dinlendiriyor, hem de mutlu ediyor.  İlk kitabım çıktıktan sonra Süleyman Deveci’nin davetiyle Edebiyatçılar Grubu’nu kurduk. Böyle bir oluşumda olmak benim için çok değerli.

– III. Hamburg Edebiyatçılar Buluşması’na neden katıldınız, ne umdunuz, ne buldunuz? Genel bir değerlendirme yapar mısınız?

Bu yıl üçüncüsünü gerçekleştirdiğimiz Edebiyatçılar Buluşması bir öncekiler gibi çok keyifli geçti. Her buluşma diğerinden farklı bir konsepte oluşuyor. Altı edebiyatçının yazdığı öykülerin paylaşıldığı  ve katılımcılarla olan sıcak sohbetler buluşmaya değer kattı. Kah ağladık, kah güldük. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadık.

III. Hamburg Edebiyatçılar Buluşması

– Daha iyi nasıl olabilirdi, beğendiğiniz, beğenmediğiniz yanlar nelerdi?

Gönül isterdi ki daha çok katılımcıya ulaşalım,  edebiyat severlerle bir araya gelelim. Böylesi etkinliklerle her geçen gün daha çok kitleye ulaşıyoruz. En önemlisi bir birimizden çok şeyler öğreniyoruz, kendimizi geliştiriyoruz. Son etkinliklerle beraber edebiyata ilgi duyanlara ulaşmak, onlarla seviyeli, keyifli sohbetler etmek beni çok mutlu etti. Aslında Avrupa’da böylesi toplantıları, sohbetleri özlemiş,  bunun keyfine varan konuklarla bir araya gelip daha sık edebiyat sohbetleri, okumalar, tartışmalar, etkinlikler yapılması taraftarıyım.İlk Edebiyatçılar buluşması İngiltere’den, Almanya’nın değişik şehirlerinden, Kıbrıs’tan ve Hamburg’tan katılan yazarların bir araya geldiği, kendilerini ve kitaplarını tanıttıkları bir toplantı oldu. İkinci Edebiyatçılar Buluşmasında konu olarak “Neden yazıyoruz?” Konuşuldu. Üçüncüsünde “Öykü” teması üzerine konuştuk ve öykülerimizi okuduk.

– Bir dahaki buluşmada hangi konunun ele alınmasını isterdiniz? Neden?

Dördüncü edebiyatçılar toplantısında konu önerim  yazarlıkla edebiyatçı olmanın anlamı tartışılabilir. Roman, şiir ve öyküye bakış açısı konuşulabilir, tartışılabilir ya da her bir katılımcı edebiyat adına serbest yazı anlatım makale hazırlayıp sunabilir. 

– Sunduğunuz öykü …

Kendine Yolculuk 

Esra, 49 yaşında, şehirdeki yoğun hayatın ortasında sıkışıp kalmış bir mimardı. Gününün büyük bir kısmını işinde harcıyor, sosyal hayatını ve kişisel mutluluğunu sürekli erteliyordu. Son zamanlarda bu monotonluktan iyice sıkılmış ve  hayatın anlamını sorgulamaya başlamıştı. Bir gün,  ofiste dergileri karıştırırken “Bay K’dan hayat dersleri”başlığı altında  bir yazıyla karşılaştı. Öyle farklı ve gizemli bir anlatımı vardı ki  Bay K’nın , Esra nasıl olduğunu anlayamadan kendini onun  büyük bir hayranı olarak buluverdi. Her yerde onun yazılarını araştırıyor, okuyor,   videolarını bulup seyrediyordu. Esra kendi kimliğini açık etmeyen Bay K’yı iyice merak etmeye başlamıştı. Onunla yüz yüze görüşmek onu gerçekte tanımak istiyordu. Dergiye haberler bırakmış, pek çok kez bizzat gitmiş, bir sürü yollar deneyip ona ulaşmaya çalışmıştı ama nafile. Tam ümidi kesmişken tanımadığı bir adresten gelen maille yeniden umutlanmış ve heyecanlanmıştı : „Gece yarısında tren istasyonuna gel. Cevaplarını bulacaksın.“  Bay “K.“ 

Esra, önce bu mesajın şaka olduğunu düşündü. Ama ya gerçekse! Bu mesajı yazan Bay K ise.  O gece yatağına yattığında, bu düşünceler kafasında dönüp duruyordu. „Cevaplarını bulacaksın…“ Yatakta epeyce dönüp durduktan sonra, sonunda merakına yenik düştü ve tren istasyonuna gitmeye karar verdi. Gece yarısı, tren istasyonu neredeyse tamamen boştu. Esra, istasyonun eski taş duvarları arasında yankılanan adımlarının sesini dinlerken, ürkek ve tedirginlik içinde etrafına bakıyor ve gözleri bu gizemli Bay K’ yi arıyordu. Tam o sırada, platformun ucunda tek başına duran uzun paltolu bir adam gördü. Esra, tereddüt ederek adama doğru yaklaştı. Adam, ona dönerek sakin bir sesle „Esra, hoş geldin” dedi. Kadın şaşkınlıkla adamın yüzüne baktı. Adam sanki Esra’yı uzun zamandır tanıyormuş gibi konuşuyordu.  „Bana ulaşmak için çok çaba gösterdin. Hayatındaki eksik parçaları tamamlamak için benden yardım istediğini biliyorum. “ 

Adamın bu sözlerini  duyunca iyice ürkmeye başlamıştı Esra. Konuşma tarzı ve duruşu bu gizemli adamın Bay K olduğunu kanıtlar gibiydi. Esra kekeleyerek “ Eee..  Nereden  biliyorsunuz benim sizi aradığımı? Yüz yüze görüşmek için her yolu denemiştim. Ama kimse sizin hakkınızda bilgi vermemişti bana. Şimdi gizemli bir maille beni buraya çağırıyorsunuz ve hakkımda nerdeyse her şeyi biliyorsunuz” 

Bay K sert ve kararlı bir şekilde :“ Esra! sen buraya soru sormaya değil, cevap bulmaya geldin. O yüzden sus ve beni dinle!”  Gizemli adam Esra’ya söz hakkı tanımadan konuşmasına devam etti. 

“Öncelike şunu bilmemi istiyorum. Bu ilk ve son görüşmemiz olacak. Sana söyleyeceklerimi iyi dinle. 

Hayat; geçmiş, şimdi ve gelecekten oluşan bir yolculuktur. Geçmiş, bizi biz yapan deneyimlerin toplamıdır. Yaşadığımız her an, attığımız her adım, yaptığımız seçimler ve karşılaştığımız zorluklar, bugün sahip olduğumuz kimliğimizi oluşturur. Geçmişin izleri, belki acı belki de mutlulukla doludur; ancak hepsi bize birer öğretidir. 

Şimdi ise, elimizde olan tek an. Sen bunun farkına vardın  ve o yüzden arayışa girdin. Sorularına cevap aradın.”

Bay K derin bir nefes aldı. “Esra! Geleceğin kendi ellerinde. Hayatın sana gösterdiği ipuçlarını takip et ve değerlendir. Kendini keşfet “

Esra’nın kalbi hızla çarpıyor ve bu gizemli adamın her söylediğini adeta kafasına kazıyordu. 

Bay K devam etti: 

“Eğer bunu bulursan, hayatın anlamını da bulacaksın. Zirveye çıktığında 

İnsanlar seni alkışlayacak. Ama unutma insanlar alkışladıklarını, aynı zamanda toprağa gömmek isterler. Hayran olmakla, düşman olmak arasında ince bir çizgi vardır. Ne kadar çok alkışlanırsa bir insan, bir o kadar da gölgede bekleyen eller, onu alaşağı etmek için fırsat kollar.

Tüm bunlara hazır olmalısın ve her darbenin seni yıkmak yerine daha da güçlendiren birer cevhere dönüşmesine izin vermelisin.  

Esra adeta nutku tutulmuş gibi suskunluğunu koruyordu. Adam konuşmasına devam etti: 

„Esra! Şimdi, bu tren istasyonundan ayrıl ve hayatındaki işaretleri takip et. Gelecek senin önüne çıkacak.“ 

Kadın hala tam olarak neyin içine girdiğini bilmiyordu. Şaşkınlık içinde çaresizce Bay K.’ya teşekkür etti ve istasyondan ayrıldı. O andan itibaren, hayatındaki küçük detaylara daha fazla dikkat etmeye başladı; tanımadığı insanların sözleri, bir kitapta karşısına çıkan bir cümle, ya da  rüyasında gördüğü semboller…

Hepsi, gelecekte karşılaşacağı büyük bir değişimin habercisi  olabilirdi. Haftalar sonra, Esra bir gün ofisinde çalışırken, iyi giyimli, oldukça bakımlı bir kadın içeri girdi. Bu, normal bir iş görüşmesi gibi başlamıştı. Ancak toplantının ortasında, kadın Esra’ya dönüp, „Resim yapıyor musunuz? diye sorunca Esra’nın kafasında şimşekler çakmıştı. Esra şaşkınlıkla kadına baktı, ama içten içe anladı ki bu bir işaret olabilirdi. O anda, K.’nın sözleri aklına geldi: „Gelecek senin önüne çıkacak.“ Esra önceleri amatörce resimler yapıyor ve bundan çok büyük keyifler alıyordu. Ancak, uzun zamandır iş hayatının telaşlı akışına kapılmış, resim yapmayı sessizce bir köşeye bırakmıştı. Nefes aldığı o anları, hayatın bitmek bilmeyen koşuşturmasına feda etmiş gibiydi. Kadının bunu nasıl tahmin ettiğini anlayamadı. Sonunda bunun bir işaret olduğuna emin oldu. 

Bu konuşma aslında onun uzun zamandır bastırdığı yaratıcı gücünü açığa çıkarmıştı. Aylar sonra, Esra artık sadece bir mimar değildi. Hayatının yeni yönü, ona hem kişisel hem de profesyonel olarak büyük bir tatmin getirdi. Kendi tasarımlarını ortaya koydu, yaptığı bir birinden güzel tablolarla sergiler açtı,  dünyayı gezerek farklı kültürlerden ilham aldı. Zirvede olmak, rüzgarın en sert estiği yerde tek başına durmaktır; odak noktası olmak ise,  gözlerin sana hayranlıkla bakarken, gölgelerin sessizce senin adımlarını takip etmesidir. Esra cesaretle zirveye tırmanmıştı ve odak noktası olmuştu bile. 

Bir hafta önce açtığı sergiyle yine tüm gözleri üzerine çekmiş, beğeni kazanmıştı ki bir sabah kalktığında tanıdık bir gazetecinin haberiyle  donup kalakalmıştı. Yapıcı eleştirilere her zaman açık olan Esra, son açtığı sergisini ağır eleştiren gazetecinin yazdıklarını  şaşkınlıkla okuyordu. Haberde bu serginin sanatla uzaktan yakından alakalı olmadığı ve hayal kırıklığı yarattığı yazıyordu. Habere baktı ve gülümsedi. Bay K nın sözlerini düşündü. Bu gibi şeyler onu yolundan caydıramazdı, aksine  daha çok cesaretlendirip  azimle yoluna devam etmesini sağlardı. 

Hayatta her hamle, her düşünce, her bir seçim iç dünyamızın derinliklerine atılan bir adımdır. Tıpkı karanlık bir denizde yavaşça yol alan bir gemi gibi…

Bu yolculukta korkularımızla yüzleşir, arzularımızı tanır, özümüzü buluruz. Zamanla anlarız ki, hayatın gerçek anlamı dış dünyada değil, içimizde saklıdır; en büyük zafer, kendimize kavuştuğumuz o sessiz anlarda yatar. Çünkü insan, ancak kendini keşfettikçe, varoluşun sırrına yaklaşır.

What do you think?

10k Points
Upvote Downvote

Özge Gürkan’ın “Meftûn” Sergisi Grand Hyatt İstanbul’da Sanatseverlerle Buluşuyor

Stärkung der Tür-zu-Tür-Mobilität im Saarland