in ,

Cezmi Ancil: “Edebiyat insandır ve insanı, insan ilişkilerini ele alır esas olarak.”

III. Hamburg Edebiyatçılar Buluşması

Cezmi Ancil

– Kısaca sizi tanıyabilir miyiz? Kimsiniz neden edebiyatla uğraşıyorsunuz, böylesi buluşmalar gerekli midir?

Ben Cezmi Ancil. Pertek doğumluyum.Elazığ’da ikamet etmekteyim.

İlk ve orta öğrenimimi Elazığ’da yaptım. Lise yıllarım Elazığ ve Istanbul’da geçti.

Öğrenci gençlik çalışmaları döneminde tutuklandım. Sağmalcılar, Sinop ve Niğde cezaevlerinde kaldım.

1980 askeri darbesi döneminde tekrar tutuklandım ve Elazığ Askeri Cezaevinde altı yıl daha hapis kaldım.

Edebiyat insandır ve insanı, insan ilişkilerini ele alır esas olarak. İnsani ilişkilerin duygusal damarını yakalamanın ve o damardan beslenirken toplumun da aynasında gerçeklikle ilişkilendirip orada estetiği yakalamayı amaç edindiğimiz vakit erdemlilik yolunda kendini yenilemenin adımlarıdır sanırım edebiyat. Ya da öyle olmalı olduğunu düşündüğüm için yazın ve düşün hayatına önem veririm. 

Cezaevi sürecinde biriken duygu ve düşüncelerimizi paylaşabilme ve aktarabilme adına içimizdeki sessiz harfleri sesli harflere dönüştürme adına edebiyat, okuma okutma adına bir hikaye insanı olabilme, romancı olabilme kaygısından ziyade yazın vasıtasıyla duyguları çoklaştırma adına yazmayı seviyorum.

III. Hamburg Edebiyatçılar Buluşması

– III. Hamburg Edebiyatçılar Buluşması’na neden katıldınız, ne umdunuz, ne buldunuz? Genel bir değerlendirme yapar mısınız?

Edebiyat buluşmasına çağrıldığım ve deneylerinden faydalanma imkanı bulduğum insanları tanımış olmama firsat verildiği için de ayrıca teşekkür ederim. Güzel bir deneyim ve kültürel alışveriş oldu .

– Daha iyi nasıl olabilirdi, beğendiğiniz, beğenmediğiniz yanlar nelerdi? Bir dahaki buluşmada hangi konunun ele alınmasını isterdiniz? Neden?

Tabiki daha iyi olabilirdi. Özellikle çoklu dinleme ve zamana itaat olsaydı, zamanı ve katılımcıların ortak hareketiyle hep beraber kullanabilseydik daha iyi olurdu kanısındayım.

Konuşma mekanı olarak daha pratik ve dinleme ortamı şeklinde yaratılmış olsaydı daha iyi olurdu. Yuvarlak masa etrafinda olmak yerine konuşmacı mekanı ve oturum düzeni daha resmi olabilirdi.

Dilerim bir dahaki sefere mülteci öyküleri ile bunları aşabilir, yeni dostlarla tanışabilir, kaynaşma imkanı yaratabiliriz.

– Sunduğunuz öykü…

Örgülü Kuyruk

Dilocan sessizce yatağından kalkıp elbiselerine giymeye başlarken, şehir henüz karanlıklar içindeydi.

Camdan dışarı doğru baktı. Sokaktan geçen bir kişi dışında hiçbir hareketlilik yoktu.Bütün sokağı boydan boya süzdü. Sokak lambası sabah rüzgarının tesiriyle titriyordu. Zıldızlar artık evlerine çekilmiş,sabahı buyur etmişlerdi snki.,

Dilocan anne ve babasının odasını usulca açıp baktı. Yüzü kızardı biraz da. Babasının bacağı dışardaydı. Bacaktaki yara izi kendisini gösterşecesine ay ışığının odaya vuran silüetide belli oluyordu. Annesi sırt üstü uyuyordu.

“ Canım babacığım. Hoşçakalın.“

Dolan gözlerini kaçırdı odadan göreceklermiş gibi. Usulca kapıyı kapadı.

Sokak kapısını kapattıktan sonra bir kez daha dönüp baktı evlerine.

Sokağı bir kz daha süzdükten sonra hızlı adımlarla caddeden aşağı doğru süzüldü.Hava sıcak olmasına rağmen ellerini ceketinin ceplerine koydu. Hızla uzaklaşıp kayboldu.

……………………………………………………………………………………………………………………………………

Aynı saatlerde bir başka evde daha hareketlilik vardı.

Balaz da hazırlanmaak için erkenden kalkınca, yurtdışına kaçacak olmanın verdiği psikozla pencereden dışarı baktı.

Balaz asker arkadaşının evinde kalıyordu birkaç gündür.

Nuh’la birlikte güzel anıları vardı askerlikten.Birlikte operasyonlara kaltılmış,sırt sırta vermişlerdi.Nuh’un hanımı Balazîn kalmasını pek istemese de, kacasına duyduğu sevgi ne kadar önemliyse, Nuh’un da ocağa giren bir insanı, heleki asker arkadaşınıı reddedemezdi.

Nuh karısına Balazların sosyal yapısını anlatmış olması karısında teditginlik yaratmıştı.

içgüdüsel bu dürtü ona bir uyarı gibi gelmişti.

Evdekileri de olası bir suçlamadan korumak için kendini dışarı atmak istemişti.

“ Noluyor lan“ diyerek mutfak kapısından arkaya geçti.Ön kapıdan artka kapıya doğru geçilebildiği için yan evin duvarının arkasına süzüldü.

Bu sırada iki araç kapının önünde durdu.

Aşağı inen polisler kapıya vuruyordu.

“ Açın kapıyı, polis“ diyerek ardarda bağırmaya başlamışlardı.

 Balaz hızla oradan uzaklaşmaya çalışırken bir başka araç tarafından önü kesildi.

“ Hay Allah ya…Bişe anlamadım ama hayırlısı….“ diyerek olduğu yerde durakaldı.

…………………………………………………………………………………………………………………………

Dilocan birşeyden habersiz, daha önce kararlaştırdıkları yere geldi.

Yurtdışına kaçacakları koy’da on onbeş kişi daha vardı.Üşüdü. Ceketinin yakalarını kaldırıp içime sığınırcasına büzülüp onlara doğru yaklşırken, karşıdan bir kişi de ona doğru geldi.

“ Hani Balaz nerde bacı? “

“ Bilmem, gelmesi lazımdı. Burda buluşalım demişti.“

‚^‘ Yok gelmedi vallahi, vakit de geçmek üzere.Nerdeyse sabah olacak.KPTn mızmız yapıyor valla.“

“Ne yapsak ki“ diyen Dilocan tedirgin tedirgin geldiği yöne doğru baktı.

“ Gel olum ya nerdesin “ diyerek omuzlarını silkerek bakındı.

“ Biz gidelim bacı, gel ya da kal sen bilirsin.“

“ Nasıl bırakırım onu ya…Sözleştik ne güzel.Kaçıp gideceğiz buralardan lanet olsun ya…“

“ İstersen gel bacı ya. Durumunuzu az öok biliyorum yani. Bizde yanlış olmaz. Seni bırakırız sonra bir ara o da gilir.Biz burdayız yani.Takıntı yapma yani.Gelecek olan gelir:“

“ Bilmem ki…Ben yalnız oaralarda yani…“

“ Hele bi kapağı at be bacım, allahın zır cahilleri taa nerelerden çıkıp gidiyorlar, sen mi yapamıyacaksın.Hadi abla ya milletin can güvenliği bizde“ diyerek diğer insanları işaret etti.

Dilocan birşey demeden onunla gitti.

Hızla tekneye binip denize açıldıklarında Dilocan için de diğer insanlar için de bir hikaye yeni başlamış olacaktı.

……………………………………………………………………………………………………………………………

Mültecı teknesı gece boyunca hem dalgalarla,hem de ınsanların yüreklerındeki korku ve endişeyle boğuştu.

Kaçakçı genç Zeynel bir ara Dılocan’ı kontrol ettı.

Dılocan kımseyi tanımadığı için etrafına meraklı bakışlarla bakınıp durdu.Zeynel ona rahat etmesi için eliyle işaret edip telkinde bulundu.

Çocuklu bir aile en tedirgin olanıydı.

Dılocan daha çok siyasi bir intiba bırakıyordu.Zeynel yanına gelip bir sigara uzattı.

“Eyvallah kardeş“ dedi sessizce .

“Boşver keyfine bak, birazdan varırız“ diyerek Dilocan’ın koluna vurup Kaptan’ın yanına gitti.

Tekne de kendi dümeninde,alışık olduğu güzergahta, onca insanın vebalini taşıdığını bilmeden hoyratça yoluna devam etti

………………………………………………………………………………………………………………………………..

Balaz varlıklı bir ailenin oğluydu.

Varlıklı olması onun rahat yaşaması anlamına gelmiyordu.

Coğrafyanın ona dayattığı örf ve adetlerden başka,feodal yaşam tarzı ve özellikle de üretim dışı gelir elde etme düşüncesiyle ayrıcalıklı bir sınıf olabilme kaygısıyla hareket eden kendi dışındaki aile çevresinin de yükünü ve vebalini taşıma durumunda kalıyordu kaçınılmaz olarak.Babaların suçunu evletlar çekebilirdi pekala….Ya da evlatların suçunu aıleler…

Tıpkı Dılocan gibi….Ya da Balaz veyahut Gıyas…

Babası kaner ile ters düşmüş olan Hüsrev arasındaki husumet bütün aileleri etkisi altına aldığı gibi, devletle de karşuı karşıya gelmek durumuna gelmişlerdi.

Denen odur ki, Kaner ağanın silah ticaretinden elde ettiği parayı tuzakla ele geçiren Hüsrev’le arasında bir husumet hikayesi vardı.

Hüsrev’in olayda kullandığı ve yaşamında önemli duygusal bir yeri olan,kuyruğu örgülü ve kurdeleli Doru atı onu  açığa çıkarıyordu.Karanlık olması onu kurtarmıyordu.

Olay sırasında herşeyden habersiz İlyas’ın oradan geçerken olaya tanık olması yanında vurularak yaralanması ve jandarmaya yakalanması da olayın tuzu biberi olmuştu.

Hernekadar İlyas kendisini vuranları tanımadığını söylese de,kolluk kuvvetlerinin soruşturmasından kurtulmamıştı.

Ne yazık ki,ortada ne yakalanan ne de para ya da mal olmayınca soruşturma yine kuşkular ve suçlamalar girdabında kendi düşmanı ve kurbanlarını yaratacaktı.

……………………………………………………………………………………………………………………………..

Balaz bu olay vesilesiyle Hüsrev’in çocukları Gıyas ve Nadi’nin peşine düşeceği dedikodusu üzerine gözaltına alınıp getirilmişti.

Dilocan bütün bunlardan habersiz yoluna jkaranlık sularda devam ederken, Gıyas ve Nadi’de kendi boyunlarına yüklenen bu yükten habersiz, daha önceden çıktıkları yurtdışında kendi hayat kavgalarında paylarına düşecek vebalden paylarını alacak olabileceğinden habersizdiler kuşkusuz.

Hüsrev ileri görüşlü bir insandı ve Kaner’le aralarında bir düşmanlık olmamasına rağmen karşı karşıya kalmışlardı.kara para kara günlerin habercisiydi kuşkusuz.

Gıyas ve Nadi’yi dışiarı göndermiş olan Hüsrev bir anlamda koruma içgüdüsü taşıyordu.Tıpkı Kaner’in Balaz’ı okutmak istemesi gibi…

Balaz Dilocan’la öşrencilik yıllarında da birlikte olmuşlardı.

Cankut bu hikayenin dışında olsa da onu da ilişkilendireceğinden habersizdi doğal olarak.

Yurtdışında büyümenin rahatlığydı onunki…

İlyas Kaner ağanın elinin altındaki bir dayanağıydı.

Gözüpek ve disiplinsiz olması Kaner ağayı tedirgin ediyordu.Dilocan’ın babası Koray’ın yakın arkadaşı Şerbetsiz Seyfo’nun kızı Menekşe’ye vurgundu. Üstelik kendi Kahyaları da öyle…

……………………………………………………………………………………………………………………………

Tekne kıyıya vardığında,kaçaklar heyecan içinde ön tarafa yığıldılar.

Zeynel onları sakinleştirmeye çalıştı.

“Geldik sayılır, hadi geçmiş olsun.“

Tekne süzüle süzüle karayla temas ettiğinde,kaçaklar sırasıyla aşğı inmeye başladılar.Dışarda onları bekleyen refaketçileri bu işe alışık olmalılardı ki,sessiz ve uyarıcı hareketlerle tanıdıklarını alıp uzaklaşıyorlardı.

Son yolcu da aşağı atladıktan sonra tekne geri manevrayla yoluna devam etmeden önce,Zeynel Gözüyle Dilocan’ı kolaçan etti.Onu yalnız görünce telaşlandı.Dilocan da ona baktı.Tekne uzaklaşırken Dilocan da kendi kuşku ve tereddütü içinde kendi başına kalmıştı ki bir el ona uzandı.İrkilerek baktı.

“ Hey kimsin sen?‘

“Korkma bacı ya…Belli ki kimsen yok.Gidebileceksen buyur ama korkmana gerek yok.Ben de bi arkadaşı bekliyordum ama göremedim.Dönecek oldukm ki seni gördüm.Hele bi uzaklaşalım burdan.“

Dilocan çaresiz ona elini uzattı.

“Ben Cankut“ dedi gülümseyerek.Karanlıkta dişleri parıldadı.Gğlümsemesi güven işareti gibi geldi Dilocan’a.“Eyvallah“ dedi.

Cankut’u bekleyen bir taksiye doğru giderlerken araçtan biri indi.

“ Gelmedi abi. Bu kardeş orda yalnızdı“ dedi kollarını yanlara doğru açarak.

“ E hade sohbetin sırası değilügidek hele önce“ dedi Gıyas…

Cankut’u abisi Nuh Balaz’ı karşılamak için haber salmış ve o da abisi gibi sevip saydığı ve orada tanışık olduğu Gıyas’dan yardım istemişti.

Gıyas ve Nadi ayrı mekanlarda yaşadıkları için Dilocan’ı pek tanımazlardı. Balaz’ı bile yıllarca görmemişlerdi.

……………………………………………………………………………………………………………………………………

Cankut ve Gıoyas Dilocan’ı alarak oradan uzaklaştılar.

Dilocan’ın tedirginliğini yatıştırmak istediler.

“ Korkmana gerek yok kardeş.Gitmen gereken bir yer varsa bırakırız.Orda kalmayasın diye yardım etmek istedik“ dedi Cankut. Gıyas’da onu onaylamak ister gibi dönüp baktı.

“ Yok sağolun da…“ diyen Dilocan’ın sözünü Gıyas kesti.

“İltica başvurusu yapacaksan eğer ve gidecek yerin varsa bile önce otur bi ön hazırlık yap.Avukat falan bi yol haritası falan“ diyerek baktı Gıyas.

Cankut da başını salladı.

“ Tamam“ diyebildi Dilocan.

Onun çaresizliğini anlamışlardı. O da belli ediyordu zaten…

………………………………………………………………………………………………………………………………

Gıyasların evine vardıklarında Cankut izin istedi.

“Benden bu kadar kardeş. Korkma.Valla…Gıyas abi sana yol yordam gösterir.Sonra nasıl istersen başının çaresine bakarsın.Hele bi yorgunluğunu at“ diyerek göz kırptı.

Dilocan ilk korku ve tereddütünü üzerinden atmışa benziyorduç

“ Hı hı, tamam“ diyebildi. Gülümsedi.

“ Hah çöyle be dedi Gıyas.

“Hade ararsın beni koç“ dedi Cankut’a .

“Eyvallah abi.“

Cankut yol boyunca abisine ne diyeceğini düşündü.Balaz gelmemişti.tedirginlişini yatıştırmak için bir sigaera yaktı ve sokağa daldı.

Dilocan ve Gıyaslar da evin kapısına geldiklerinde kapı açıldı.

Gıyas’ın karısıydı…

Dilocan’ı karşısında görünce şaşırdı. Gıyas’a baktı.Gıyas göz edip içeri girmesini işaret etti.

İçeri girip kapı kapandığında ortalıkta ne Tekne ne de Cankut kalmıştı artık.

Gece uzaklaşırken sabah yeni hikayelere tanıklık edecekti…

…………………………………………………………………………………………………………………………….

Dilocan Süheyla ile kolay kaynaştı.Kanı ısınmıştı ikisinin de birbirlerne.Aynı topraktan olmaları mı,kadınsı duygusal psikoloji mi bilinmez. O da evde yalnız sayılırdı.Gıyas da onların sıcaklığından memnun olmuş olacaktı ki aralarına pek girmedi.Dilocan’ı iltica konusunda bilgilendirmek dışında birşey demedi.

Dilocan terkedilmiş olmanın psikozunu üzerinden atmamış olsa da hayat devamediyordu ve önüne bakmak durumundaydı.

“ Ocağıma sığınanın başımın üstünde yeri var“ diyen Gıyas’a rağmen,o yük olmak istemiyordu ama yapacak baçka bir şansı da yoktu.

Kader mi ayrı hikayelerin kesişmesi midir, kendi hikayesini yaşamak durumundaydı.

Tıpkı Kaner ve İlyas gibi.

Onlar da feodal kültürün insan ilişkilerinde önemli bir yer tuuttğu bir ortamda, tokatlanmış olmanın ezikliğinden kurtulma psikozu içindeydiler tabiki.Bu vesileyle İlyas babasını bu durumdan kurtarma adına,kendi başına iki insan tutup Nadi ya da Yunus’a yönlendirecekti.

Sermayeyi elinde bulunduran için düşkün iki insan bulmak zor olmasa gerekti…

Balaz da aynı zamanda Dilocan’a varma, kendisini ifade edebilme derdindeydi.

Soruşturma sonucunda aklanmıştı.Öğrenci gençlik döneminde kısa gözaltılar dışında pek sorunu da yoktu.

Nuh’a gitti.İyi dostu Nuh. Eşi pek memnun kalmasa da Nuh bu dostunu yalnız bırakacak adam değildi.

“Başımla beraber olum“ dedi,sarıldı ona…

Cankut’u arar tekrar haber veririm.Hele bi çu kaçakçıyı bulalım gherisi kolay.

“Güvenli mi kaçakçı.Bıi kelek olmasın.Uğraşamam tekrar.“

“Yok ya ne keleği.Hoç ben de pek tanımam ya.Nihayetinde insan taciri olum.Hırlısı var hırsızı var.O değil belki başkası olur.Bakacağız artık.“

“Eyvallah kardeşim ya.Anla işte…“

Nuh onun omzuna vurdu.“yav he he…’dedi.

…………………………………………………………………………………………………………………………..

Cankut heyecanla Gıyasların evine geldi.

Telefon açıp geleceğini bildirmişti ama sabah erken olmasından dolayı biraz utandı.Süheyla açtı kapıyı.“Buyur gardaş.“

“Cankut sıkıla sıkıla içeri girdi.Cankut Süheyla’ya teşekkür manasında gülümsedi.

“Selamunaleyküm“ diyerek içeri girdi.

“Hele gel koç,kaynanan seni seviyormuş.Kahvaltı var hele gel mutfağa geçelim önce“ diyen Gıyas ona elini uzattı.Tokalaştılar.

Dilocan mutfakta hazırlık yapıyordu.Cankut’u görünce sevindi.“Hoşgeldin“ dedi.Yüzü biraz kızardı.Süheyla da içeri girip sandalye gösteripü“ hele buyurun’2 diyerek Dilocan’ın yanına geçti.

“Hayırdır,ne söyleyecektin  Canko“ diyen Gıyas’ın sözünü Süheyla kesti.

“Hele bi kahvaltı yapın ha.Sofrada konuşulmaz.“

“Bak hele sanki çocuk azarlıyor ya“ diyen Gıyas Dilocan’a baktı.Dilocan omuzlarını silkti,gülümsedi ona.“Hele sen de otur “ dedi Süheyla Dilocan’a.

“Balaz gelecekmiş“ dedi Cankut.

Odada buz gibi bir hava esti.Dilocan masada oturacakti ki,öylece kalakaldı.

“Balaz mı? Kim dedi? Sen ne bilirsin ki??‘ dedi şaşkınlıkla…

“Bu kaner’in oğlu balaz mıdır ?“ diye sordu Süheyla.

Gıyas biraz sinirlendi.

“ Sus hele ya.karışmayın herşeye.Çayları koy hele sen“ diyerek Dilocan’ın oturmasını işaret etti.

Cankut da mahçup oldu.

“ Abi“ diyebildi…

Gıyas ona da sus işareti yapıp ekmekten bir parça kopardı ki bu kez telefon çaldı.

Hepsi birbirlerine baktı.

Gıyas siz devam edin dedi.

kalktı salona geçti.

Sesi az duyuluyordu….

Herkesin kulağı ondaydı.

Gıyas’ın heyecanlı sesi ve kaşık sesi birbirine karıştı.

…………………………………………………………………………………………………………………………………

Gıyas yüzü bembeyaz halde içeri geldi.Şaşkınlıkla ona baktılar.

“Hayırdır Gıyas ağam,noldu“ diyen Süheyla masadan kalktı.Diğerleri öylece kaldılar.

Gıyas sandalyeye bıraktı kendini.

“ Demek herşey bomboşmuş.Hepsi yalanmış.O kadar vebal nolacak şimdi.Bu ne ya…“

Süheyla merakla kocasının yanına geldi.

“Hele bi söle ha,noldu.Bizi meraktan öldüreceksin.ne oldu sana böyle.Yemek boğazında kaldı valla…“

“Yemek mi kaldı…Zehir zıkkım oldu.Sebep olanlar da öyle…Meğerse hepsi yalanmış diyen Gıyas Süheyla’ya döndüğü sırada dış kapı açıldı.kısa bir an panik oldular.Nadi’ydi gelen.Onun da bendi benzi atmıştı.“Abem dedi Gıyas’a‘ elini omzuna koyarak.

“Noldu gardaş hele sen de ha.Bu heçbişe demedi bize“ diyen Süheyla Nadi’nin yanına gitti.

Cankut’la Dilocan da şaşkın onlara bakıyordu.

“Ne olsun yengem…Tasımızdan toprağımızdan olup buralara niye geldik biz…“

“ E he“ dedi Süheyla.

“ E işite bu kaner ağanın  paralara çökmüşlerdi ya.“

“Hee,öyle demişlerdi lanet olsun para da kendi de“ diyen Süheyla sandalye verdi Nadi’ye.

“Nadi sandalyeye oturup anlatmaya devam etti.

“ Köyden aradılar.Bizim Kahya aradı daha doğrusu.“

“E niye ki?? Kahyanın ne işi olur seninle“ diyen Süheyla Gıyas’a baktı.Gıyas yerinden kalkıp bir sigara yaktı.

“Yengem bizim parayı meğerse Koray çökmüş…“

O anda konuşmaları şaşkınlıkla dinleyen Dilocan hızla yerinden kalkıp bağırdı.

“ Neee! “

“He ya …Bu bizim Kahya Menekşe’yi görmek için ona gitmiş.Ahırdadır diyerekten oraya uğramış.Atlara yem vermek zamanı.Gitmiş ama Menekşe orda yokmuş.Menekşe yokmuş ama orda ne görse eyidir??‘

Etrafına bakınca herkesin merakla ona baktığını görünce anlatmaya devam etti Nadi.

“ Hüsrev ağanın Doru atının örgülü kuyruğuna taktığı kordele orada asılı. Bu ne arıyor burda diyerekten babama getiriyor.babam da şaşırıyor.Yalla doğru Hüsrev’e…“

“Vallaha mı…Aboo“ diyen Süheyla Gıyas’ın yanına gitti.Dilocan donup kalmış yerinde.

“E işte Hüsrev kendi atının kurdlasını gösterince mesele anlaşılıyor.Meğerse herşeyi Koray ve Seyfo planlayıp yapmışlar.O yüzden Koray kızını bahane dip gitmiş…“

“E bişe yapmışlar mı??“

“Valla babamla Hüsrev ağa “Allahından bulsun topal “diyerek Jandarmaya haber veriyorlar. Koray’ı almak için harekete geçiyorlar kaymakamlıkla beraber.Bu Seyfo da olayı öşrenince kaçmak isterken jandarma kurşunuyla belasını buluyor.“

“Oh eyi olmuş…‘ diyen Süheyla sonra biraz da utanarak kocasına baktı.

“Ama burda bitse iyi.Bi beteri daha var“ diyen Nadi onlara baktı.

Olanlardan önce Kaner ağa mı yoksa İlyas kendi başına mı yapmış bilmiyorum,iki adam göndermişler buraya“ dediği sırada Gıyas sigarasını söndürüp,“ Hele siz burdan çıkın.Bi süreliğine Cankut kardeşe gidinüherşey anlaşışınca dönersiniz“ diyerek onlara baktı.

“ lafı mı olur başımla beraber“ diyen Cankut ayağa kalktı.“

Dılocan hiçbirşey demeden yerinde donmuştu adeta.

Süheyla ona baktı.“Hele kalk,önce herşey bi aydınlansın“ diyerek kolundan tutup kaldırdı.

“Hade hade “diyen Gıyas Nadi’yi itti.Süheyla kocasına baktı.“Tamam biz kalalım.bi bakayım hele“ dedi.

Dilocan onlara baktı.

Gıyas bakmadı.Süheyla Nadi’ye bakarak,“de hade de hade “ dedi.

Cankut önde Nadi ve Dilocan dışarı çıktılar.

Süheyla kocasına sarıldı.Çok geçmeden silah sesleri geldi.Gıyas Süheyla’yı itip yere attı korumak için.Ateş dışardan edilmişti.Hızla kapıya koştu.Kapıyı araladı.Yerde yatanlar vardı.Sonuna kadar açıp bağırarak dışarı fırladı.

“Nadiiii“‘

Nadi bir yerde.Dilocan onun önünde yerde yatarken Cankut’u göremeden onlara koştu.Süheyla da dışarı geldi.Hıçkırıkla bağırdı yerdekilere koştu.

Nadi başını kaldırdı.“Abi“ diyerek Dilocan’a baktı.

Dilocan kanlar içinde yerde yatıyordu.

Ateş edilince Dilocan kendini Nadi’nin önüne atmış.

Gıyas Dilocan’ı tutup başını kolunun üstüne yatırdığında Dilocan gözlerini aralamadan hırıltıyla mırıldandı.

“ Elveda babacığım! “

Cezmi Ancil

What do you think?

10k Points
Upvote Downvote

Familienfreundliche Radltouren in und um Garmisch-Partenkirchen – ein Abenteuer, das wärmt!

ÖZGÜ KAYA “BİR ŞEHİR OLSAM İSTANBUL OLURDUM”