İstinye Üniversitesi (İSÜ) İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğr. Üyesi Dr. Naim Çetintürk, İstanbul Ticaret Odası’nın yayınladığı e-ticaret raporunu ve Türkiye’de e-ticaretin büyüme hızını değerlendirdi. Ekonomik koşulların büyüme hızını daraltmasına rağmen Türkiye’de e-ticaretin geliştiğini ifade eden Çetintürk, “Zorlaşan ekonomik koşullar büyüme hızını daraltıyor olsa da haftada en az bir kez e-ticaret alışverişi yapan internet kullanıcılarının oranına göre Türkiye, yüzde 64,6 ile dünyada Tayland (yüzde 66,8) ve Güney Kore’den (yüzde 65,6) sonra üçüncü sırada geliyor” dedi.
E-ticaret tüm dünyada hızla büyümeye devam ediyor. Pandemiyle birlikte büyüme hızı da artan e-ticaret ile konvansiyonel alışveriş yöntemlerine ilgi azalırken, online alışverişe geçenlerin sayısı artıyor. İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) yayınladığı raporda e-ticaretin hızla büyüdüğü ve dünya genelinde 2026 yılında 8,15 trilyon dolarlık bir hacme ulaşılacağının öngörüldüğü ifade ediliyor. İstinye Üniversitesi (İSÜ) İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğr. Üyesi Dr. Naim Çetintürk, İTO raporunu ve Türkiye’de e-ticaretin büyümesini değerlendirdi.
“E-ticarette komisyon önemli bir maliyet kalemi”
İstanbul Ticaret Odası’nın raporunda, e-ticarette yüksek komisyon oranlarının en büyük zorluk olarak öne çıkmasını değerlendiren Çetintürk, şunları söyledi:
“E-ticarette komisyon, çoğunlukla pazaryerleri için farklı ürün gruplarına göre yüzde 4’ten yüzde 23’e kadar değişen oranlarda ödenen önemli bir maliyet kalemi. Ancak pazaryerleri birçok satıcının ulaşması neredeyse hiç mümkün olmayan ya da çok yüksek reklam bedelleri ödeyerek erişebileceği geniş coğrafi alana yayılan kitlelere erişmeyi ve satış yapmayı olanaklı hale getiriyor. Dolayısı ile yüksek bulunan bu komisyonların sadece ürün satışı değil daha ziyade Hedef kitleye ulaşım maliyeti olarak görülmesi, Strateji Geliştirme ve iş modellemesi açısından özellikle e-ticaret yapan KOBİ’ler için doğru bir yaklaşım olacaktır. Pazaryerlerine baktığımızda birbirinin tıpatıp aynı binlerce ürünü, aynı anda onlarca satıcının üstelik kimi zaman birkaç kuruşluk farklarla benzer fiyattan sattığını görüyoruz. Bu durumda elbette ödenen komisyon daha da can sıkıcı bir hale gelmekte. Jenerik ürünlerde olası çözüm ise yüksek montajlı ürün tedariki yoluyla maliyet tasarrufu sağlamak ve rekabetçi fiyatla, yüksek komisyon oranına rağmen satış hacmi artırmaktan geçiyor. Bu maliyeti azaltmanın ikinci ve bence daha doğru olan ise özgün ve yenilikçi ürünler satabilmek. Özgünlük yeni bir ürün oluşturarak bunu üretmek şeklinde olabileceği gibi piyasada henüz Keşfedilmemiş, yakın zamanda potansiyel tüketici grubu tarafından keşfedileceği düşünülen ürünlerden de oluşabilir. Böyle bir durumda satıcı daha yüksek kâr marjı ile satış yapabileceğinden komisyon oranı toplam karlılık seviyesini daha az etkileyecektir.”
“Türkiye’de de e-ticaret hızla büyüyor”
Türkiye’de de e-ticaretin hızla büyüdüğüne dikkat çeken Çetintürk, “Türkiye e-ticaret konusunda çok hızlı büyüme gösteren ülkeler arasında yer alıyor. Ne yazık ki zorlaşan ekonomik koşullar bu büyüme hızını daraltıyor olsa da haftada en az bir kez e-ticaret alışverişi yapan internet kullanıcılarının oranına göre Türkiye yüzde 64,6 ile dünyada Tayland (yüzde 66,8) ve Güney Kore’den (yüzde 65,6) sonra üçüncü sırada geliyor. Bu nedenle dünya genelindeki e-ticaret büyüme trendi ülkemizi de olumlu yönde mutlaka etkileyecektir” dedi.
“Konvansiyonel alışveriş yöntemlerinden online alışverişe geçildi”
Konvansiyonel alışveriş yöntemlerinden online alışverişe geçildiğini belirten Çetintürk, şu açıklamayı yaptı:
“Kişi başında düşen harcamanın artmasındaki temel faktör konvansiyonel alışveriş yöntemlerinden online alışverişe doğru yaşanan geçiştir. Pandemi öncesinde kaçımızın internetten market siparişi verdiğini bir düşünelim… Pandemiyle birlikte başta market alışverişi olmak üzere pek çok şeyi artık uygulamalar üzerinden sipariş veriyoruz. Bu deneyimi yaşadıkça ve kolaylığını hissettikçe yeni ihtiyaçlarımızı da nasıl e-ticaret kanalları ile giderebiliriz bunun yollarını arıyoruz. Bu deneyimleme doğal olarak e-ticaret tarafında da kişi başına düşen harcama miktarını artırıyor. Buradaki gelişimi sürdürülebilir kılmanın temelinde hizmet kalitesini, servis hızını, ürün çeşitliliğini mümkün olabildiğince yüksek seviyede tutmak yatıyor.”
“Daha güçlü bir e-ihracat sayesinde mümkün olabilir”
Türkiye’nin e-ihracat konusundaki potansiyelini artırmak için neler yapılabileceğiyle ilgili de konuşan Çetintürk, “E-ticaret vasıtası ile ihracat yapabilmek, ülkemizin cari açığını kapatma noktasında çok büyük bir fayda ve geleceğe yönelik fırsatlar barındırıyor. Ülkemizin üretim kapasitesini artırması, yeni ürünlerin gelişimi için inovatif çözümler yaratılması ve AR-GE süreçlerinin yürütülmesi, buna bağlı olarak daha fazla istihdam sağlanması gibi pek çok faktör, daha güçlü bir e-ihracat sayesinde mümkün olabilir. Bu nedenle var olan uygulamalar ve ihracata yönelik destekler e-ticaret bağlamında daha da iyileştirilmeli. Özellikle ülkemizde üretilen ürünlerin yurt dışına ihraç edilmesinde gerek gümrük gerekse lojistik süreçler ve bilhassa ulaştırma maliyetleri konusunda kolaylık sağlamanın çok büyük yararlar getireceğini ve bu alanda istekli olan herkesi cesaretlendireceğini düşünüyorum” açıklamasında bulundu.
“Kargo bedelleri de kategorik bir şekilde sınıflandırılabilir”
İSÜ Öğretim Üyesi Dr. Çetintürk, adil fiyatlandırma ve komisyon oranlarının sağlanması için ne tür düzenlemeler veya teşvikler öneriyorsunuz sorusuna ise şu yanıtı verdi:
“E-ticaret ekosisteminde irili ufaklı birçok satıcı bulunuyor. Ürün çeşitliliği, finansman gücü, sermaye kapasitesi gibi birçok faktör açısından devasa şirketler ile çok daha mütevazi satıcılar aynı pazaryeri içerisinde yer alabiliyorlar. Geçtiğimiz yıl yapılan kanun değişiklikleriyle bu konuda belirli tedbirler alınmış, örneğin pazaryerlerinin belirli koşullarda satıcı olması engellenmişti. Tabii ki komisyon oranları başta olmak üzere bence bir diğer önemli maliyet kalemi ve e-ticaretin büyük handikaplarından olan kargo bedelleri de satıcıların gerçekleştirdikleri işlem adedi ve elde ettikleri ciroya göre kategorik bir şekilde sınıflandırılabilir. Bunun gibi e-ticarete yeni giriş yapmak isteyen küçük ve temel düzeydeki satıcıların korunması ve cesaretlendirilmesi ülkemizdeki e-ticaret ekosisteminin de genişlemesine imkân tanıyacaktır.”
“Gerek Türkiye gerekse İstanbul e-ticarette önemli bir konum”
“İstanbul’un jeopolitik konumu ve ticaret potansiyeli göz önüne alındığında, şehir e-ticaret ve e-ihracatın bir merkezi olma yolunda nasıl bir rol oynayabilir?” sorusunu ise şöyle yanıtladı:
“E-ticaret coğrafi sınırları ortadan kaldıran ve birçok farklı lokasyondaki satıcının alıcı ile buluştuğu merkez olma özelliği taşıdığından bu soruya üretim ve ihracat perspektifinden bakmak daha doğru olur. İstanbul sadece Marmara Bölgesi’nin değil tüm Türkiye’nin birçok sektör açısından öncü şehri olması nedeniyle e-ticaret sayesinde artabilecek siparişlerin karşılanmasını, üretim kapasitesinin artırılması ya da daha verimli kullanılması yoluyla gerçekleştirebilecek, buna liderlik edecek konumdadır. Bununla birlikte daha önce de bahsettiğimiz e-ihracat olanaklarının artırılmasında, lojistik operasyon çeşitliliğini sağlayacak ve kesintisiz bir tedarik zinciri ortaya koyacak bir merkez rolünü rahatlıkla üstlenebilir. Hatırlayacağımız üzere gerek Türkiye gerekse İstanbul pandemi döneminde kesintiye uğrayan tedarik zinciri süreçlerinde Uzak Doğu’dan Avrupa’ya gelen birçok ürünün hem üretimi hem de dağıtımı konusunda öne çıkan alternatiflerin başında geliyordu. Doğru bir planlama ve vizyoner bir bakış açısıyla hala geçerli olan bu fırsat rahatlıkla hayata geçirilebilir.”