Claudia Carmen
Philadelphia, ABD ulusunun beşiği olarak kabul edilir. Ünlü turistik yerler listesi de buna uygun olarak yüksek kalibrelidir: Özgürlük Çanı, Independence Hall ve ilk botanik bahçesi, ilk kütüphane, ilk hastane, ilk üniversite, ilk hayvanat bahçesi gibi „ABD’deki ilkler“. Ayrıca önemli müzeler, tiyatrolar, pazarlar ve heykeller de bulunmaktadır. Philadelphia’ya ilk kez seyahat edenlerin yapacak çok şeyi vardır. Ancak şehrin ileri düzey gezginler için de bazen tuhaf sürprizleri vardır.
Yine de Philadelphia’nın Fairmount bölgesindeki devasa bir bina olan Doğu Eyalet Cezaevi örneğinde görülebileceği gibi, Philadelphia’nın içeriden gelen ipuçlarını pek de iyi sakladığı söylenemez. Ancak çok az kişi bu görkemli, kale benzeri cephenin ardında ne saklı olduğunu biliyor. Bugün bir harabeden biraz daha fazlası olan bu bina, bir zamanlar dünyanın en ünlü, kötü şöhretli ve pahalı hapishanesiydi. İlk gerçek „cezaevi“ olarak, mahkumların burada sadece cezalarını çekmeleri değil, aynı zamanda o zamanlar devrimci olarak kabul edilen hücre hapsinde huzur ve rahatlık içinde eylemleri üzerinde düşünebilmeleri gerekiyordu. Muhteşem bir şekilde başarısızlığa uğrayan bir deney. 1970’te nihai olarak kapatılana kadar, aralarında banka soyguncusu „Slick Willie“ Sutton ve „Scarface“ Al Capone’un da bulunduğu 85.000’den fazla mahkum burada hapis yattı. Sesli rehber aracılığıyla bazı eski mahkumlar Doğu Eyalet Cezaevinde geçirdikleri döneme ilişkin kişisel anılarını ziyaretçilerle paylaşmaktadır.
Renkli, daha renkli Philadelphia
Sanatseverler Philadelphia’daki dünyanın en büyük açık hava sanat galerisini tanıyacaklardır. Şehrin cephelerini 4000’den fazla duvar resmi süslüyor. Bunların en büyük, en güzel ve en önemlileri, rehberli turlar sırasında daha yakından incelenmekte ve bu arada kendi kendine rehberli turlar da sunan Mural Arts Philadelphia organizasyonunun uzman rehberleri tarafından sunulmaktadır. Ancak belki de ülkedeki en inanılmaz sanat projelerinden biri South Street’te bulunabilir. Philadelphia’nın Sihirli Bahçeleri. Yaratıcısı Isaiah Zagar’ın eline geçen her şeyi sanata dönüştürdüğü, yarım şehir bloğunu kaplayan 100’den fazla mozaikten oluşan bir labirent: fayanslar, şişeler, aynalar, kil figürler ve hatta bisikletler – ve bunu 1960’ların sonlarından bu yana kesintisiz olarak yapıyor.
Kafada pizza ve Einstein’ın beyni dilimler halinde
Philadelphia Sanat Müzesi, Franklin Enstitüsü ya da Barnes Vakfı gibi kurumlar Philadelphia’nın sergi olanakları söz konusu olduğunda buzdağının sadece görünen kısmıdır. Benjamin Franklin Parkway olarak bilinen ve Museum Mile olarak adlandırılan yol boyunca, bahsedilenlere ek olarak dünyaca ünlü yedi müze daha bulunmaktadır. Ancak söz konusu müzeler olduğunda ziyaretçilerine beklenmedik şeyler sunmayan bir Philadelphia olamazdı, örneğin Fishtown’daki Pizza Brain – koleksiyonu Guinness Rekorlar Kitabı’na bile girmiş olan dünyanın en eski pizza müzesi. Müzenin kendisi kadar efsanevi olan bitişiğindeki restoran, içeridekilere göre şehirdeki en iyi pizzalardan birini servis ediyor. Amerika’nın önde gelen tıp tarihi müzesi olan Mütter Müzesi’nin sergileri daha az iştah açıcı, ancak daha da şaşırtıcıdır. Koleksiyonu, halkın insan vücudunun gizemlerini ve güzelliğini anlamasına ve hastalıkların teşhis ve tedavi tarihini takdir etmesine yardımcı olmak için tasarlanmıştır. Sergilenen anatomik numuneler, modeller ve tıbbi aletler 19. yüzyıldan kalma bir „dolap müzesinde“ yer almaktadır. Evin hazineleri arasında Albert Einstein’ın beyin dilimleri de yer almaktadır.
Doğru şekilde duyuldu
West Fairmount Park’ta Amerikan İç Savaşı askerleri için yapılmış bir anıt olan Smith Memorial Arch’ın banklarına oturursanız, kendi kulaklarınıza inanamayabilirsiniz. Ama fiziksel bir olaya tanıklık ediyorsunuz. Bunun için gereken tek şey, her biri bankın ucundaki koltuğa oturan iki kişi. Bu iki kişiden biri arkasındaki koltuk arkalığına bir şeyler fısıldadığında, bank söylenenleri diğer taraftaki kişi tarafından net bir şekilde anlaşılabilecek şekilde taşıyor.
Foto: Kyle Huff / PHLCVB
